- 318 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
CEVİZ İÇİ & TULUM PEYNİRİ
Burdur Yeşilova’nın yerli Beş kilo cevizini kırıp ayıklayınca iki kilo Yedi Yüz gram ceviz kabuğu çıktı. Yani yarısından biraz fazla ( %54).. Kilogramını 100 TL den aldım. Bu demekki bu cevizin içini kırıp ayıklama bedelini hesaba almaksızın Bir kilogram ceviz içinin en az 205.TL den satılması gerekir. Ama ceviz içi olarak satın alırsan marketlerde bunun iki katına yakın bir ücret ödeniyor.. İşin içine çünkü KDV, gelir vergisi , personel, dükkan kirası, elektrik masrafı, reklam v.s. gibi ek maliyetler de giriyor. O nedenle semt pazarlarından ya da sokaktaki satıcılardan almak ucuza mal oluyor gibi gözüküyor.
Cevizi satın aldığım kişi mahallede sokakta kamyonetli bir satıcı idi..Bu yılın ürünü dese de kırıp temizleyince anladım ki geçen yılın ürünü.. Fakat kaliteli bir ceviz ve henüz içi sağlam. Beş kilo cevizde toplam Beş adet çürük ceviz çıkmadı. İçinde de kelebeklenme, kurtlanma filan da yok.Eğer satın alınan cevizler serince bir yerde muhafaza edilmez ise zamanla içini kelebek kurtçukları yiyip bitiriyor.. O nedenle temizlenip cam bir kavanozda saklanması daha akılcı.
Şeklen insan beynine benzeyen ceviz içinin, insan beyninin valışmasında önemli işlevi olduğu bilinmekte. Tulum peyniri ile birlikte yenmesi, karnabahar kızartmalarında limonlu telatur yapılması, kahvaltı için çemen hazırlanmasında katkı olarak kullanılması, kek ve tatlılara, özellikle kabak tatlısına döğülerek tahınla ilave edilmesi doyumsuz damak lezzetlerimiz arasında.
Her ürünü almadan önce dikkatlice incelemek gerekiyor. Karar verirken acele etmemek gerekli. Çünkü "Yoğurdum ekşi" diyen yok ve her satıcı elindeki ürünü satabilirse para kazanacagının çok iyi bilincinde! Buna mukabil alıcı da verdiği paranın kolay kazanılmadığını bilmeli ki dengeli bir alışveriş olsun. Bu yüzden pazarda pazarlık değişen durumlara göre çok çok gerekli oluyor bazan.
Bazı satıcılarda şeytani bir zekâ var! Yanılıp alıyorsun sattığı ürünü, ama aldıktan sonra iadesi mümkün olmayan ürünler de var ve sadece pişman olup üzüldüğünle kalıyorsun. Eğer bir de ürünü satın aldığın kişi önceden iyi niyetli diye tanıdığın bir kişi olunca, hayal kırklığına uğrayıp dostluğunu da yitiriyor ve ilişkileri de koparıp bitiriyor insan!
Bir ay kadar önce Üç kilogram Erzincan tulum peyniri aldım. Satan kişi arkadaşım idi. Kendisini dağlarda doğa yürüyüşlerinde tanıdım. Telefonda konuştuk Erzincanlı olduğunu ve peynir getireceğini söylemişti. El kazanacağına arkadaş kazansın diye ondan alayım dedim. Kilosu İki Yüz liradan Üç kilo peynir aldım. Adı güzel; Erzincan Tulumu. Peynir de güzel, fakat güzel olmayan bir şeyler var ilk anda insanın gözüne batmayan?!
Peynir, bir naylon, silindirik saklama kabı; plastik kutu içine konulmuş. Ağzına kadar silme peynir dolu saklama kabının darası takriben en az yüz gram gelir; peynir fiyatının içinde düşünürsen 20 tl bedeli var. Acaba neden plastik poşette satmıyor da böyle satıyor sorusu aklına geliyor insanın ister istemez?!
Marketten ya da pazardan tulum peyniri alsan poşette ya da tulumda veya kesede alırsın. Ama arkadaştan alınca peynir sana gelene kadar da neyin içinde nasıl geleceğini bilmiyorsun. Şeklen ambalaj düzgün, arkadaşım deyip, inanarak ve güvenerek kutunun kapağını açmıyorum ve peynirin de tadına bakmıyorum, dostluğa güven ilişkisi zedelenir yoksa! Ürün bir yana para bir yana; parayı verip alıyorum.
(Salt maaşı ile geçinemeyen insanlar yaşamlarını sürdürebilmek için bir şeyler alıp satıp, para kazanmaya çabalıyorlar ise o çabaya destek olmak da insani bir görevdir bence..)
Eve gelip peyniri açtığımda peynirin biraz ıslak olduğunu gördüm. Önemsemedim ama, birinci kutuyu yiyip bitirdik. İkinci kutuda peynir yeşillenmeye, küflenmeye başladı. Peynirin bünyesindeki su üste çıkıyor ve ayrı bir tabaka halinde renk ve tat değişimine uğruyor, daha doğrusu peynir içindeki su nedeniyle rutubetten bozunup çürüyor, kokusu ağırlaşıyor. Bir yandan da peynir küflenirken cıvık bir eriyik katman oluşuyor üstte..
Bu sabah küflenenerek bozulan peynirin bir kısmını çöpe attım!.. Elimizde bir kutu peynir kaldı, fotoğrafta dıştan görüldüğü gibi.
Tüm bu olanları nasıl açıklayabilirdim? Acaba o peynire o suyu kim ilave etti? Erzincan’dan öyle mi geldi? Ben üreticinin bunu yapabileceğine ihtimal vermiyorum. Kim neden ilave etti? Acaba bu durum değirmende buğdayı öğütmeden önce, buğdayın içine % 25 su ilave edip, "Islak un ağır basar, ben de biraz ucuza satsam bile hem çok kazanır hem daha fazla, daha çabuk satarım!" kabilinden bir şark kurnazlığı mıydı?!
İşte böyle...
Bir de pekmezin hikayesi var. Üç hafta önce Salı Pazarından pekmez aldım. Dört kilo. "Kilosu Yüz lira!" dedi tadına baktım, fena değil, ama ilk anda tam sezinleyemedim, pekmez gerekenden biraz daha şekerli, daha tatlı geldi sonradan. Sonra saf pekmez akışkan olur, bu kıvam itibari ile biraz daha koyu, içine bir şey karıştırılmış gibi geldi bana, ama ne karıştırılmış anlayamadım?! Acaba şeker mi yoksa glikoz şurubu mu? Yoksa üzüm pekmezine dut pekmezi mi karıştırdı?! Dün gittim pazara kendisini görebilir miyim diye, yoktu.. Başka bir pekmez satıcısı vardı aynı noktada.
Esasen o alışveriş yaptığım gün anlamalıydım. Dört kiloyu ben alınca başka bir alıcı geldi ve az evel bana yüz lira dediği pekmezi bu kez ona "Yüz Otuz Beş lira" dedi?! Neden böyle yaptı sorusuna iki şık canlanıyor yanıt olarak beynimde 1) " Bak sana sattığım Dört kiloyu kıyak yaptım" imajı yaratmak 2) "Elimde az pekmez kaldı, pazar daha erken, nasıl olsa müşteri çıkar satarım! havasına girmiş olabilir; öyle ya ben tek başıma bir anda Dört kilo aldıysam başka bir enayi(!) daha çıkar(!)
İşte böyle esnafa güven kalmadı. Madik atan atana hayat.. Belediye zabıtaları gıda kontrolörleri halkın sağlıgı ile fiyatları kontrol edenler yok ortalıkta.
***
Bir alışveriş, ardından beynime peşpeşe takılan deli sorular.. Ceviz bu yılın cevizi miydi ? Bu peynir neden ıslak? Peynir hava ile temasta neden küflenip yeşeriyor? O küf penisilin midir yoksa bakteri mi? Doktor yeme der, satan kişi inadına faydalı olduğunu iddia eder..
Eskiden rahmetli ninem toprak testi küpçük içinde saklardı çökeleği çörekotlu. Cıvımak söyle dursun giderek sertleşirdi çökelek, taş gibi olurdu..
Paran varsa, tulum peyniri & ceviz ye, azık diye kazık ye! Tecrübe, yenilen kazıkların bileşkesidir.
Fakat hayat pahalılığı akıl almaz biçimde çığırından ve zıvanadan çıktı, umutları yüksek enflasyon ile harcadı. Züccaciye dükkanına fil girdi sanki... Her şeyi kırdı, yıktı döktü.. Ülke olarak darmadağın bir haldeyiz..
Derken yıl 2024 e sayılı günler kala, aklımızı başımıza toplayalım. Dostların gönlü hoş ola..
Şaban AKTAŞ
27.12.2024 - 14.46
Görseller: Şaban AKTAŞ
Güne ait..
YORUMLAR
Bizler her zaman karşımızdakini kendimiz gibi biliyoruz, bir kere bundan kurtulmamız lazım acilen. Devir öyle bir devir oldu ki insan zaman zaman çok yakınlarından bile kazık yiyor ve yediği ile kalıyor neticede akraba ilişkileri filan da düzelmemek üzere bozuluyor... Oysa ki ceviz de tulum peyniri de ne güzel besinlerdir... Tüccarların piri sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed sav. dir O da ticaret hayatını kastederek ''Bizi aldatan bizden değildir.'' demiştir...Anlamlı bir yazı olmuş kutlarım yürekten...
Şaban Aktaş (Homerotik)
Uyarı niteliğinde muhteşem birtecrube yazısı olmuş.Hem cevizden hem de tulum peynirinden dikkatsizliğim yüzünden dersimi aldım yıllar önce.Kül yutmaz ünvanını edinmeye az kaldı.Çarpılmadan tecrübe edinilmiyor ne yazık ki..Semt pazarında duran arabadan taze diye aldığım cevizler küflü çıkmış, on kiloluk tulum peyniri bidonunu peynirci mutfağa kendisi bırakmıştı.Bidonun dibine deposunda çivi değmiş haberi yok.On gün sonra peynir bidonu nefes almaya başladı.Bidondan çıkarmasam kokacak, çıkartsam on kilo tulum peynirini korumak kolay değil.Hasılı kelam dikkat şart.Adamlar ellerindeki malı kusurunu gizleyerek iyi fiyata çıkarıyor.Zarar alıcıya.Garantisi de yok. Kaleminiz daim olsun.Üstadı selamlıyorum.Sağlıcakla.Saygıyla.