- 261 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ACIYI YUDUM YUDUM İÇENLER
ACIYI YUDUM YUDUM İÇENLER
‘’Korkmuyorum Allah bizimle’’ Diyen bir çocuğun cesareti, hangi Hristiyan ülkede görülmüştür. Hiç düşündünüz mü? Bu cesareti Gazzeliler nereden alıyor. Onca acının içinde metanetini koruyan babalara, annelere o metaneti kim veriyor.
Vicdanlı insanlara buradan sesleniyorum. Biraz empati yapın. Bu olay sizin başınıza gelseydi ne yapardınız? Sizin çocuklarınızda korkmuyorum, Allah bizimle diyebilir miydi? Ya da bir anne baba olarak Gazzeli gibi metanetimizi koruyabilir, dünya da görülmemiş bir sabırla direnebilir miydik? Ne yazsam az gelir, ama bunca cesareti, bunca metaneti, Allah onlara bolca vermiş, onları katında besliyor ve doyuruyor.
Filistin’de/Gazze’de yaşanan acıyı, bizde yüreğimizde olanca gücüyle hissetmedikçe bu işin düzeleceği yok. ‘’Hz. Ömer ne demişti; Nil kenarında bir kurt kapsa kuzuyu İlahi adalet onu sorar Ömer’den’’. İslam diyarlarında bunca acıyı yudumlarken, oradaki kardeşlerimizin acısını sormaz mı bizden, ilahi adalet. Belki bir kısmımız için gerçekten öyle, ama şimdi yaşanan acıları kalbine yük etmeyip de korunaklı çatılar altında, yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında sözde “dert sahipleri” var. Ya da yok ama öyle görünüyorlar. Daha dün Bosna’da yaşananları unutmadık. Onların acısını derin derin içimizde hissettik ve yaşadık. Dünyada nerde bir acı varsa, ‘’Ya Türk’ tür, ya da İslam’dır’’. Bila istisnasız böyle, neden acaba. Bir defa İslam’a küfrün hiç mi hiç tahammülü yok. Birde İslam Türklerin eliyle dünyaya hâkim olacağı düşüncesi. Bu iki fikir yetmez mi izah etmeye.
Onca acının yaşandığı, açlığın, kayıpların, savaşların ve zulmün ortasında nice insanın, inlediği gerçeğini duymayan, ya da duyup, görmemek için gözünü kapayan, acıları görmemekte ısrar edenler. Bigâne insanlar, hayatında birkaç gedik için feryatlar etmekte. Bu zamanın olağan akışı içinde bile eğreti duran, ama Gazze’de acının, en acısının yaşandığı, böyle bir ortamda, dert olmayıp da dert edindiğimiz şeylerin, göze batması olağan oldu. Suni dert sahipleri daha da göze batıyor.
Televizyon aynasında bir Gazzeli yavrumuz, kızımız ben daha on yaşındayım, artık bununla baş edemiyorum. Halkıma yardım edebilmek için doktor ya da başka bir şey olmak isterdim. Ama olamadım. Yapamıyorum, bilmiyorum ki ne yapayım. Korkmuyorum hiç korkmuyorum. Bütün ölen çocukları gördükçe ağlıyorum, durmadan ağlıyorum, göz pınarlarımdan yaş gelmiyor artık. Korkarım kan damlamaz. Kendi kendime soruyorum, neden bunu hak ettik. Biz müslüman olduğumuz için, bizden nefret ettikleri için, bunu yapıyorlar. Etrafımdaki çocuklara bakın, neden füze atıp onları öldürüyorsunuz. Bu adil değil. Diye adeta dünyaya yalvarıyor. Ben, buna tahammül göstermekte zorlanıyorum.
Daha bugün bir fotoğrafla gözlerimde başlayan yangın kalbime ulaşmışken, zamanı kişisel keyifleri uğruna tüketen rahat sahiplerinin en ufak dertleri büyütüp çevresine dert olma ünsiyetleri oldukça kanıma dokunmakta. Ben duyarsızlaşmış babalara değil, annelere sesleniyorum. Evlat acısını siz daha iyi bilirsiniz. Evlerinizde bu konuları gündem edin, konuşun. Babaların acıya tahammülü fazladır. Anaların yüreği acılara dayanamaz .Öyleyse bu Gazze’de yaşanan acıları anneler gündemde tutmalı ve haykırmalı diye düşünüyorum.
Bir fotoğraf vardı, televizyon aynalarında, bir çocuğun bedeninden kopmamış ama paramparça olmuş bacakları ve yüzündeki çaresizlik vardı. İnsanın böyle bir kareye denk gelişi bile var olduğunu düşünene dert olmayıp dertmiş gibi tasavvur etti bütün dertlerini değersiz, gereksiz ve geçersiz yapabilmeliyken, Gazze’de yaşananlara kayıtsız kalan, olmayan dertleriyle uğraşan dertliler. Bu kusur size yeter. Nasıl olsa ilahi bir adalet var o kimin neyi hak ettiğini gayet iyi bilir. Ama o dertsiz olup, olamayan dertleriyle meşgul olanlar benim öfkemi hak ediyorlar.
Ey başını sokacak bir eve, her gün yiyeceği aşa, sevdikleriyle aynı mekân ve zamanı yudumlayabilecek bir nimete ve kimseye muhtaç olmayacak kadar maddî varlığa sahip olanlar, daha rahat, daha konforlu ve daha istekleri doğrultusunda bir hayata sahip olmadığınız için, sızlanıp, huysuzlanıp, yakınıp duruyorsunuz. Siz bazı konuları kendinize dert edinip kendinizi haklı çıkarabilirsiniz. Ya da dert sahibi gibi görünebilirsiniz. Ben işte tamda burada sizin önünüze Gazze’deki acıyı, acıyı yudum yudum içenleri koyuyorum . Yüreğinizde azıcık merhamet duygusu varsa, Filistin’de yaşanan acıyı dert edinirsiniz. Kendi dertlerinize olan sefil düşkünlüklerinizle zerrece nedamet hissetmiyorsunuz. En azından Şunu yapabilirsiniz; Gazzeliler adına mağfiret dileyebilirsiniz. İbrahim’in ateşine bacaklarında su taşıyan karınca misali, bu derdi bitirecek bir hareket başlatabilirsiniz. Biz ufacık dertlere isyan edecek kadar şuursuzlaşmazsak başarabiliriz.
Gazze’de yaşanan olay, islam dünyasının bir sınavı. Bu sınavı tüm islam dünyası için üstlendiler. Bu sınava tüm islam alemi tabi, hatta tüm insanlık bu sınavla sınanıyor. Gazze dışındaki müslümanlar şunu iyi bilsinler. Ufacık dertlerimizin yanında büyük nimetleri görmüyorlar, derman olarak verilenleri, sahip olduğumuz nimetleri, elimizin ayağımızın tutuyor oluşundaki mucizeyi, hiçe sayarak ve hayâl bile edemeyeceğimiz, acıları yaşayanları görmezden gelerek, mini mini dertçiklerimizi devasa isyanlara beziyor oluşumuz çok acınacak bir durum. İnsanlar evlatlarını kaybediyorlar Filistin’de. Ama evlatlarını kaybedenler, birçok akrabasını da kaybettiği için teselli bulacak bir tanıdığa da denk düşemiyorlar. Hem bu evlatlarını kaybedenlerin ekserisinin evleri de yıkılmış olduğundan, bir köşeye geçip ağlayacak, yas tutacak ve dahi isyan edecek bir odacığa bile sahip değiller. Ve evlatlarını, akrabalarını, evlerini kaybetmiş bu insanlar aynı zamanda yiyecek ve su bulmakta da zorlandıkları için, açlığın bütün matemlerini çektikleri halde. Dertlerine dertlenememekteler. Çünkü derde dertlenebilmek ve matemini sessizce yaşayabilmek bile nimettir. Gazze’de her yaştaki insan, hatta yeni doğan bir bebek bile, açlıkla sınanırken, yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızda, bizlere ne demeli. Gazze’ nin Matemsiz insanları ne içecek bir yudum su bulabiliyor, ne yiyecek bir lokma ekmek bulabiliyor. Evleri yok olmuş, harabelerde, soğukta yaşamaya çalışıyorlar. Dahası da var. Her an İsrail’in bombasıyla hayattan ahirete göç edebilirler.
Bütün bu kayıpları, bütün bu acıları yaşayan gazzeliler, bir ilaca, bir ağrı kesiciye de erişmekte zorlanıyorlar. BU yavruların, bu insanların dertleri seni ilgilendirmiyor mu. Pes doğrusu. Herşeyi tek başına kendin yaşayacaksan neden aile kurdun neden millet oldun, ya da neden insan oldun. İslam kardeşliği olmadan acılar paylaşılamaz, dertler ortak dert olamaz. Fevri hareketlerle yaralar sarılamaz. Birlik olmak zorundayız. Müslüman müslümanın acısını yüreğinde hissedecek, onların dertleriyle dertlenecek. "Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin, Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter." Eğer inanıyorsak. Evet şimdi, hemen bugün, aile olarak bir araya gelip, kendi dertlerinizi ortaya koyun Gazze’deki olayları da koyun, hangisi öncelikliyse ona doğrulun.
“Hayatım zor” diyorsan, önce Filistin’e bakacaksın. Ve bu acılar ilk kez yaşanmıyor. Sadece Filistin’de de yaşanmıyor. Yani bileceksin ki, dünyanın pek çok yerinde pek çeşitli sancı sızlıyor. kendine acımaktan, seni insan yapabilecek olan değerlerden, ayrı kalıp sınavı kaybedeceksin. Senin peygamberin ne buyuruyor. Efendimiz Müslümanları bir vücuda benzeterek: “Mü’minler birbirlerini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler” Buyurmaktadır. Sen şimdi otur da düşün. Gazze bu kadar acı çekerken sen hangi acıyı yaşadın, hangi dertlerine ortak oldun. Bize düşen şimdilik bunlar. Evet tarafımızı belli edelim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.