- 330 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
TERE YATIRMA-9
Ceset iyiden iyiyi kokmuştu artık cesedin etrafında durulamıyordu. Koku tâ uzaklardan hissediliyordu. Koca öküzlerin maşallahı vardı. Son yokuşu da büyük bir gayretle çıkmayı başardılar. Cenaze kağnısı artık Muslubelen Tepesi’ndeydi. Yozgat ayaklar altındaydı. Bundan sonrası inişti. İstikamet Şehir Devlet Hastanesi’ydi. Cenaze yakınları da bu yolculukta yorgun ve bitkin düşmüşlerdi. Cenaze yakınları: “Şu cenazeyi bir an önce hastaneye ulaştıralım da otopsisi yapılsın.” diye gayret gösteriyorlardı. Sıcaktan şişen ceset artık kurtlanmaya bile başlamıştı.
Yozgat Devlet Hastanesi’ne zar zor ulaştılar. Hastanede bulunanlar, cesedin kokusundan dolayı hızla uzaklaşmaya başladılar. Birkaç hemşire ve doktor burunlarında bir maske ile hastaneden dışarı çıktılar. Burunlarını iyice sararak cenazenin yanına geldiler. Sağlık personelleri tekerlekli bir sedye getirdiler. Kaybedilecek zaman yoktu. Zaman geçirmeden alelacele cenazeyi otopsi için içeri aldılar. Hastane görevlileri cenaze yakınlarına: “Sizler, bekleme salonunda bekleyin. Acınızı biliyoruz, sabredin.” dediler. İlkönce kokuyu gidermek ve kurtçukların çoğalmasını engellemek için cesedi iyice ilaçladılar. Bu da kokuyu gidermeye çare olmadı. Kurtçukları da engelleyemediler.
Doktorlar alelacele otopsi yaptılar ve Şerife’nin otopsi raporlarını yazıp cenaze sahiplerine teslim ettiler. Şerife’nin cenazesi hastanede yıkandı. Cesedin daha fazla hastanede tutmamak için cenaze sahiplerini bir an önce yolcu etmeye çalıştılar. Cenazenin acilen defnedilmesi gerekiyordu. Kokan cesetten hastanede bulunan hastalar ve personeller etkilenip enfeksiyon kapabilirlerdi. Bu yüzden alelacele işlerini kısa bir süre içinde bitirip akşam ezanına bir saat kala yolcu ettiler cenaze sahiplerini. Yolcu ettiler etmesine de cesedin kokusu kesilmemiş, kurtlanması engellenememişti. Cenazeye eşlik eden yakınları da enfeksiyon kapıp hastalanabilirlerdi.
Şehir de güneş batmaya başlamıştı. Köye dönüş yolculukları çoktan başlamıştı bile. Cenaze sahipleri cenazelerini getirdikleri şekilde kağnıya tekrar yükleyip sarıp sarmalayıp zaman kaybetmeden yola koyuldular. İş yine koca öküzlere kalmıştı. Hava kararmadan yollara düştüler. Muslubelen Tepesi’nden aşağı doğru indiler. Çalatlı Köyü’ne gelmişlerdi. Cesede refakat eden cenaze yakınları aralarında istişare ettiler: “Bakın arkadaşlar! Cenazemizi hastaneye otopsi yaptırmak için götürdük. Bütün işlemleri yaptırdık. Otopsi raporlarını aldık. Cenazenin daha fazla eziyet görmemesi için Çalatlı Köyü’nde uygun bir yere defnedelim.” Dediler. İstişareden olumlu karar çıktı. Orada ki köylülerin yardımlarıyla kazma kürek toplandı ve bir mezar yeri kazıldı. Bu işler karanlıkta yapılıyordu. Gözyaşları içinde bir avuç kişi bu iş için yorgun argın çalışmıştı. Çalatlı’dan bir imam çağrıldı. Abdestler alındı. Akşam namazı vakti çoktan geçmişti. İlkönce akşam namazı eda edildi. Ardından imam eşliğinde Şerife’nin Cenaze namazı ceset kağnının üzerindeyken kılındı. Şerife’nin cenazesi akşamla yatsı arasında Çalatlı Köyü’ne defnedildi. Yatsı namazı vakti girmişti. Yatsı namazı da cemaatle huşu içinde kılındı.
Yazın boğucu sıcağı gece boyu da devam ediyordu. Hilal dolunaydı. Ortalık süt gibi bembeyazdı. Cenaze yakınları definden sonra köyün imamına ve Çalatlı halkına ilgilerinden dolayı teşekkür ederek ayrılmak istediler. Ancak köylüler: “yolunuz çok uzun, yemek yedirmeden sizi asla göndermeyiz.” Dediler. Çok acıkmışlardı ayrıca da yorgun ve bitkindiler. Yemeklerini yiyip çaylarını içtiler. Birazcık olsun dinlendiler. Koca öküzler ve eşekler de aynı şekilde dinlendiler. Dinlenme esnasında hayvanlar, yemlerini yediler ve sularını da içtiler. İkinci kez gitmek için köylüden izin istediler. Köylüler de: “Yolunuz ve bahtınız açık olsun. Tekrar başınız sağ olsun. Allah rahmet eylesin mekânı cennet olsun.” diye taziyede bulundular ve cenaze sahiplerini köylerine yolcu ettiler.
Gece yarısı cenaze ve koku olmayan boş kağnıyla yolculuk yapmak kolaydı. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra dereleri, tepeleri, dağları, ovaları geçerek ertesi gün sabah ezanı okunurken kendi köylerine indiler. Gariban Şerife’nin mezarı gurbet ellerde kaldı. Ailesinden uzak yerlerde kaldı. Yâd ellerde kaldı. Bu dramatik kara ölümün haberi komşu köylerde kısa sürede yayıldı. Herkes melek yüzlü Şerife’ye üzüldü, ağladı, ağladı ve ağladı…
26.12.2023
Yozgat