susmak
Sosyal varlık olarak her insanın; konuşmaya, iletişim kurmaya ihtiyacı var... Konuşarak ve paylaşarak sıkıntılar azalır mutluluklar çoğalır der atalar... Biraz çalışmanın veya bir süre yalnızlığın ardından, anlaşabileceğimiz arkadaşlarla yapılan hoş sohbetlerle unuturuz yorgunluğumuzu, yalnızlığımızı, içimiz rahatlar... Anlatmışızdır kendimizi veya dinlemiş, anlamaya çalışmışızdır ihtiyacı olan birilerini.. Tatmin duygusudur içimizdeki...
Ama konuşa konuşa anlaşan insanlar, öyle zaman olur, öyle bir an gelir ki susuverirler... Eski insanların da susma orucundan bahseder bazı kaynaklar... Nedir sukut veya susma; ve niçin susulur...
Sükut ikrardandır deyip kabulleniş midir acaba susmaların hepsi..
İnsan bazen çok mutlu olur hiç hayal etmediği güzellikte bir davranış ya da bir varlık veya bir sözle karşılaşır. Bu tarif edilemez, anlatılamaz ruh halinin ifadesinde kelimeler yetersiz kalır,’’ anlatılamaz ancak yaşanır’’ denilen bu çok hoş ruh halinin etkisiyle susar insan...
Bazen içi öyle kırılmıştır ki, öfke bile basit kalır iç parçalanmasının, hayal kırıklığının yanında cevap vermeye bile değmeyecektir. Gönül umduğu yere küsmüştür bir kere... İhanet gibi; bitmişlik, tükenmişlik sendromu yaşar insan ve de susar...
Kimi zaman birileri zaten istendik eylem içindedir ve istendik cevaplar veriyordur. Şimdilerde çok kullanılan ’’ aynen’’ demez de, katıldığının ifadesi, onayı olarak susmayı tercih edebilir...
Bazen söyleyecek sözü yoktur, konuşacak bir şey bulamaz...
Zaman zaman zihnen yorgundur, düşünmek ve kelimelerle boğuşmak istemez, sözcüklere dökmek çok yorucu ve ağır gelir, susar...
Belki karşısındaki duvar gibi etkisiz dinleyicidir, ağzını eskitmeye değmez der ve yine susar...
iletişim karşılıklıdır çünkü sessiz de olsa, mimiklerdeki kabul veya itirazı görüp hissetmelidir.
Kişiye, kayıtsız kalarak susmak, içinde hakaretler barındıran sözlere sığmaz bir tepkidir bazen veya tehdit, küfür, korku, kaygı, zaman kazanma, çaresizlik, yenilgi ya da volkan patlaması öncesi birikim...Ama elbette ki anlayana sivrisinek saz misali, anlayan anlar... Frekansı farklı olan için ise karşısındakini susturmuştur işte, zafer kendisinindir...
Susmak belki bütün bunların hepsidir ya da hiçbiri... Asıl olması gereken, yerli yerinde konuşmaktır. Eğer yerinde ve zamanında konuşulmayacaksa, sadece ağızdan gelişigüzel kelimeler, hatta kıran döken sesler çıkacaksa artık o söz gümüş değil... İşte orada sükut; altındır...
Bence susmak iç tamiri gibi. İletişimin eksik kaldığı veya faydadan çok olumsuz etkisinin görüldüğü yerde içe dönüş ile terapidir, iç dünyamız ile danışma ve kendi kendini sağaltma...
YORUMLAR
Susmak konuşmak demektir, yerli yerinde olursa. Çocukluğun' dan gelen bastırılmışlık ve çaresizlikten kaynaklanıyorsa iletişim problemi doğuyor. İletişimsizlik bir kumbara gibidir. İnsanın konuşamadığı yutkunuşlarla doldurulur. Dolduğunda da patlamaya hazır bir travmaya dönüşüyor. Tebrikler üstadem sayfanızda güzel bir yazı okudum . Saygılarımla