- 271 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
DAMATLIĞI BAYRAK OLAN ŞEHİT
Özgür, mutfaktan gelen tıkırtılar ve burnuna gelen mis kokuların içinde güne uyanmıştı.
Annesi Sitare, belli ki sabah namazını kıldıktan sonra uyumamıştı ve ona güzel bir kahvaltı hazırlıyordu.
Mutfaktan gelen mis gibi kokulara daha fazla dayanamayan Özgür, yatağından sessizce kalkarak mutfağın kapısına doğru yöneldi.
Annesi Sitare, yaptığı gözlemeleri ocaktaki tavada pişirmekle meşguldü.
Usulca mutfak kapısından içeri girip annesinin beline arkadan aniden sıkıca sarılınca, Sitare hanım ne olduğunu şaşırarak çığlığı bastı.
Sonra elindeki maşa ile; "Çabuk gel buraya deli oğlan, aklımı aldın" diyerek mutfakta onu kovalamaya başladı.
Annesinin bu haline kahkahalarla gülerken bir taraftan kaçıyor, bir taraftan da annesinin gönlünü almak için; "Sultanların en hası, Sitare Sultan’ım, amanda aman. Biricik oğlunu ne çok severmiş, ona neler hazırlarmış" diye annesine methiyeleri ardı sıra sıralıyordu. Bir fırsatını bulup, anasının yanağına öpücük kondurarak gönlünü almayı başardı.
Beraber keyifli bir şekilde kahvaltı ederlerken en heyecanlı konuları ise, Şırnak’ta vatanı hizmetini yapan ve bir hafta sonra da bu görevi tamamlayıp dönecek olan kardeşi Sinan’dı.
İkisi de çok heyecanlıydı. Heyecanlarının başka bir nedeni daha vardı. Çünkü, Sinan nişanlıydı. İki ay sonra da vatani görevini tamamlayınca da, hemen ona düğün yapacaklardı. Ve bu yüzden, bir sürü yapılacak işleri, hazırlıkları vardı.
Sıkı bir kahvaltı sonrası, işe erkenden gitmek için hazırlanan Özgür’ü, annesi kapıdan Allah’a emanet ederek yolculadı.
Özgür, dış kapıdan tam dışarı çıkmıştı ki; üniformalı, rütbeli subaylara rastladı.
"Allah Allah, bu kadar üniformalı komutanın burada ne işi var?" diye içinden düşünürken, Albay olduğu omzundaki apoletlerden belli olan subay, Özgür’e dönerek; "Bakar mısın evladım. Sinan Yıldız’ı tanıyor musun, evi kaçıncı katta?"
Özgür’ün içine o an bir ateş düştü.
Dudakları ve sesi titreyerek; "Ben kardeşiyim komutanım, yoksa kardeşim" derken neredeyse yere yıkılacaktı ki, Özgür’ün sözünü tamamlamasına izin vermeden, yere düşmesin diyerek tutan komutan, gözleri yaşlı bir şekilde; "Evet evlâdım, kardeşin şehit oldu!" diyerek onu göğsüne bastırdı.
Komutanla birlikte orada bulunan rütbeli askerler de ağlıyordu.
Özgür’ün dudaklarından acı ile; "Vatan sağolsun, kardeşimin de benimde canım vatana helal olsun komutanım!" sözleri dökülerken acı bir çığlık sesi duyuldu. O ses, oğluna el sallamak için pencerede olan ve olanları izleyen Sitare hanımdan başkası değildi…
"Oğlummmm."
"Sinan’ım."
"Damatlığı, bayrak olan şehidim!!”
Nevin Aktekin Gülfırat