- 317 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
TERE YATIRMA-8
Yozgat Devlet Hastanesi yolculuğu başlayacaktı. Gece yarısı, gaz lambasının ağlamaklı, üzüntülü ve sönük ışığı ile hazırlıklar yapılıyordu. Eşekler alıklandı. Semerler vuruldu ve azıklar heybelere yerleştirildi. Cenaze kağnısının öküzlerine boyunduruklar vuruldu. Kayışlar takıldı. Boyunları zelvelerle sıkıca bağlandı. Çileli ve uzun sürecek yolculuk nihayetinde gece yarısı başladı. Köyün yakınından öz geçiyordu. İlkönce özden kolayca geçtiler. Sonrası yol boyu yokuş başlıyordu. Köyün yamacından yokuşa doğru tırmanmaya başladılar. Engebeli yerleri bir bir geçtiler. Komşu Karalık Köyü’ne kadar yol boyu tırmanarak gideceklerdi. Karalık Köyü’nün rakımı 1400 metre civarındaydı. Şehir hastanesine ulaşmak için dereleri, tepeleri ve ormanlık alanları bir bir geçeceklerdi.
Köyün yamacına doğru tırmanırken kağnı acı ağıt sesi çıkartıyordu. Köylülerin ve cenaze yakınlarının ağıtına eşlik ediyordu. Ağıtlar yakarak gıcılıyordu. Bu gıcılama sesi gecenin bir yarısında bütün köylüleri ayağa dikti. Gece yarısı uyanan köylüler, sabah ezanı vaktine kadar uyumadılar. Böylece sabah namazına köylüler minnetsiz bir şekilde kalkmış oldular…
Topal Kaymak evde kalmış, Topal Kâmil ise kağnı ile cenazeye eşlik ediyordu. Nede olsa cenaze geliniydi. Acılı yüreği yanan oğlunu bu yolculukta yalnız bırakamazdı. Kağnı gıcılayarak ve dağları taşları ağlatarak gıdım gıdım yoluna devam ediyordu. Karanlık maranlık dinlemiyordu koca öküzler. Gecenin serinliğinde yol almak istiyordu. Koca öküzler, hedeflerine bir an önce ulaşmak için nefes nefese gidiyorlardı. Bu dramatik olaya koca öküzler de ağlıyordu. Kağnının ağıt yüklü gıcılaması toprakları bile ağlatmıştı. Yolculuk yapan eşekler de hıçkırıklara boğulmuştu. Eşeklerle refakat eden cenaze yakınlarının ise üzüntüsüne diyecek yoktu. Gözyaşlarıyla susuzluklarını gidererek yol alıyorlardı.
Köyün yokuş yüklü yamacını çıktıktan sonra köy çamlığına ulaştılar. Çamlar arasından, daracık yollarda yol alıyorlardı. Kağnıya, eşeklere ve öküzlere bazen ağaç dalları, çalı çırpı çarpıyordu ve takılıyordu. Çamlık ağaçlar sona erince meşe yüklü yollar refakat etmeye başladı cenaze konvoyuna.
Hüzünlü Şerife’m! Vah gariban Şerife’m! Vay öksüz Şerife’m! Hayattayken gün yüzü görmedin. Sağlığında çektiğin gibi ölün de neler çekiyordu bir bilseydin? Ne çileler çektirdiler sana bir görseydin? Sabah ışımadan Karalık Köyü’ne ulaşacaklardı. Planları öyleydi. Karalık Köyü’ne az kalmışlardı. Dağların tepesine çıkınca yol bir düz, bir eniş, bir de çıkış oluyordu. Engebeliydi yollar.
Ormanların arasından geçerek sabah ışımadan Karalık Köyü’ne ulaştılar. Burada ufak bir mola veridiler. Güzelce abdestlerini aldılar, sabah namazlarını köyün camisinde cemaatle huşu içinde kıldılar. Yardımsever köylüler: “Arkadaşlar! Sabahın köründe, erken saatte böyle nereye gidiyorsunuz? Derdiniz nedir? Hayırdır, bir problem mi var? Biz size nasıl yardımcı olabiliriz?” Dediler. Şükrü Efendi, gözlerinden oracıkta pınar gibi akıtarak üzgün ve boynu bükük bir şekilde: “Bir cenazemiz var, cenazemizi kağnıyla şehir hastanesine otopsiye götürüyoruz.” Dedi. Köylüler: “Arkadaşlar! Başınız sağ olsun. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun inşallah. Yolunuz açık olsun. Allah sizlere hayırlı ve sağlıklı ömürler versin. Çok uzak yere gideceksiniz, bizim evde bir kahvaltı yapalım da sizi öyle gönderelim. Bir iki bardak çay içirmeden ve bir iki lokma ekmek atıştırmadan sizi asla bırakmayız. Başka bir ihtiyacınız varsa temin edelim.” Dediler. Cenaze sahipleri: “Allah razı olsun sizden. Göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı sizlere çok teşekkür ediyoruz. Evet, haklısınız, kahvaltıyı sizin burada hızlı bir şekilde yapalım. Bir iki lokma ekmek yiyip yola koyulalım. Yolumuz daha çok uzun.” Dediler. Karalık Köyü’nde yardımsever bir vatandaşın evine uğradılar. Burada bir iki bardak çay içip bir kaç lokma atıştırdılar. Kendilerine ilgilerinden dolayı teşekkür ettiler. Köylülerden izin alarak Karalık Köyü’nden Sorgun mıntıkasına doğru yol aldılar.
Karlık Köyü’nden Gökiniş Köyü mevkiine doğru kağnı yine gıcılayarak yol alıyordu. Gökiniş’e vardıktan sonra yokuş yollar bitti. Bundan sonra iniş ve düzlük vardı yollarda. İnişli yollar nihayet başlamıştı. Yorulan öküzlere, Gökiniş Köyü’nde nefes aldırıldı. Burada eşek ve öküzlerin yemleri ve suları verildi. Hayvanlar kısa da olsa biraz dinlenmiş oldu. Kısa bir aradan sonra kağnı ile tekrar yola koyuldu yolcular. Hava ısınmaya başlamıştı. Öğle vakti yaklaşmıştı. Ceset iyiden iyiye kokmaya başlamıştı. Evet, kokuyordu ayrıca kokusu etrafa yayılıyordu. Cenaze yüklü kağnının yanından geçenler burunlarını sarararak ancak geçebiliyorlardı. Cenazeye eşlik edenlerin ise burunları sarılıydı. Onlar cesedin yanında hep durduklarından burunları bu kokuya alışmıştı. Koca öküzlerin de ne çilesi varmış? Yol git git bitmiyordu. Şu dünyada çileli bir Şerife’ymiş bir de onları acılar içinde taşıyan koca öküzlermiş.
Zeynedin, Duraldayılı Köyü derken Sorgun tepeden gözükmüştü. Tepeden Sorgun’a doğru kuş gibi süzüldüler. Sorgun Devlet Hastanesi’nde otopsi yapılmıyordu. Cenaze Yozgat’a gitmeliydi. İkikara Köyü’nden geçerek öğle vakti Sorgun’a ulaştılar. Orada bir saatlik bir mola verdiler. Yanlarına almış oldukları azıkları yediler ve hayvanların yemlerini ve sularını verdiler. Zaman geçirmeden tekrar yola koyuldular. Durulacak gibi değildi. Cesedin durumu saatler, dakikalar hatta saniyeler geçtikçe daha da kötüleşiyordu. Sorgun Yozgat arası düz yoldu ancak Yozgat’a yaklaşırken rampalar ve yokuşlar başlıyordu. Kağnının gıcılama sesleri hüzün yüklü yollara tekrar eşlik ediyordu. Çalatlı Köyü’nü geçtikten sonra tekrar yokuş başlamıştı. Yolun bir yanından kamyonlar geçiyor, diğer tarafından ise gıdım gıdım giden cenaze kağnısı vardı. Şükrü Efendi: “Ha koca öküzler! Ha koca öküzler! Dayanın az akladı. Ha koca öküzler! Bir gayret daha! Şu Muslubelen yokuşunu çıkın bir bakalım. Ceylanım daha fazla yıpranmasın. Acı çekmesin…” diye ağıda karışık sözler dudaklarından patır patır dökülüyordu…
24.12.2023
Yozgat
YORUMLAR
Dramatik bir hikaye çok güzel anlatmışsınız
yüreğinize sağlık
nice güzel hikayeler yazmanız dileği ile selamlar saygılar
değerli hemşerim.