- 358 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
BENİ DUY VE ANLA...
Bir yangının ikircikli iklimiydi adeta iliklediğim yakamdan aşağı savrulan düğmeler gibi ve ipek teninde sevginin, beyitler ektiğimdin beynamaz rüzgârın esintisinden ayrı düşen bir düş yorgunluğu iken benimki varsa yoksa gerçeklerdi misilleme yapan.
Yorgunluğun müdavimi bulutların pürü pak alnında yaşadığım kadar hayatın hem içinde hem dışında saklı bir mürit gibi öykündüğüm huzurun şevki acının düşük yıldızı gecelerin de pekmez tadındaki o devasa ağırlığı.
Sahi, kimdim ben ve neydi denk düştüğüm?
Üşüyen yalnızlığımın sırtlandığı yıllarda yıllanmış hüzün tanecikleri ardı ardına yağan kar tanelerinden nemalandığım nasıl ki duygular da bir kış iklimi gibi ve evet, duygular kar taneleri gibi bir bir s/üzülürken başımdan aşağı asla zarar vermeyen ve kıymete bindiğim kadar da önceme adeta kıyamet alameti itildiğim köşemde köşegen acılarımla açmayı ertelediğim o kapısı hayatın bodoslama dalan kimse içimdeki seferi düşlere ve…
Yenik düştüğüm şarlatan hayat.
Yanık kokan içtimada geçen zaman.
Yağdığım kadar yâdım olan kar…
Kayıp bir kış masalı ve masada bir başıma oturduğum kadar baş koyduğum yoldan da dönüşüm yok iken ve içimin kıpırtısı arzı endam eden yüreğin kımıltısı sevgiyle eşleşen ve düş fakiri insanlar ve aşk özürlü sevmemeye yemin etmişken bir kere ölümlü cihan.
Bir endamım vardı öncesinde.
Evhamla serildiğim yatak döşek hüzün.
Yakıcı tarifesi içimdeki ateşin nefsime ettiği eziyet ve insan olmak adına edindiğim o tekil makam ve meziyet.
Sudan sebeplerle uzağında iken hayatın yetmedi…
Sular seller gibi sevdiğim.
‘’ Sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. Değişik şeyler
söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. Yıldım ömrümün ka-
lıplarından. Beni duy ve anla.’’(Alıntı)
Kalıpsız.
Ölçüsüz.
Kasıntısız.
Kasıtsız.
Kasnağım kalemim kaynakçam sevgi ve İlahi Aşk mademki…
Sırlarımdan sökün eden serlerim.
Şehrin surlarına serili benliğim…
Ve ansızın infilak edecekmişçesine beni köşeye sıkıştıran alt belleğim…
Edimlerimde saklı hayallerim.
Hayallerim ve kilitli çekmecem.
Tüm çekincem…
Kazaya kurban giden gençliğim.
Mevsimlerden dikenli bir gül iken mealim.
Hızına yetişemediğim kayan o kuyruklu yıldız iken bir diğer kimliğim…
O halde sadece sars beni sarsıntıya mahal veren sözcüklerinle yetmedi…
As beni kıblene yetmedi…
Arsız sevgimi ilah bildiğim değilken İlahi Aşkın emsalsiz ışığında saklı iken inancım ve masumiyetim ve işte aşkın tek Sahibi, yoktan var edene koştuğum kadar seni yok sayamadığım ve yalnızlığımın tininde saklı bozduğum yeminim…
Kabımdan taştığım kadar tüm engelleri de aşmışlığım yine de yine de…
Beni duy ve anla…
YORUMLAR
Ve evet, ben de bir rüzgarım.
İçimde kopan kıyametin de alametifarikasıdır yazdıklarım:
İster oku ister okuma.
İster doku yüreğimi ister dokuma.
Ben bir nakkaşım.
Ben bir terziyim ve işte kendimi sevemediğim kadar çok sevdim ben en çok da aşkın Ala Çatısında aktan yüreğimle bir aktar gibi sözcükleri dirhem dirhem tartarken ve…
İnsanlar da tırtıklarken yalnızlığımı.
Tıknefes olduğunu sanma kalemimim ve istersen sığdır beni en metruk mezara hatta bir dikili taşım da olmadığı kadar bir mezar taşı da kondurma mezar başlığıma ve dilersen göm beni Kimsesizler Mezarlığına.
Evet.
Haykırıyorum:
Ben kimsesiz kodaman bir kuşum.
Kanatlarımda benekler saklı.
Yağan yağmurun giziyim.
Yağan karın iziyim.
Ben karım.
Ben boranım.
Ben bir Anka Kuşu ve lanetlenmiş ismime kimse yağdıran laneti onu onları Allah’a havale ediyorum:
Bu aşk.
Bu isim.
Bu soy…
Her biri bana babadan mirası tıpkı o duran bir köşede bekleyen köstekli saat gibi günde en az iki kere evet, en az iki defa kendimi sevmeye meylediyorum ki…
Üçü bulmuyor seferisi yüreğimin.
İkiletiyorum aşkı ama üstüne alınmıyor kimse.
Kordan hecelerim.
Közümde kahve pişiriyorum.
Ve telvesinde hüznün boğuluyorum ve üç vakte kadar mutluluk filan da görmüyorum.
Seviyorum.
Sözcükleri.
Seviyorum en çok da annemi.
Ve ihtimallerle boğuşuyorum artık benden giden insanların çetelesini tutmayı da bıraktım en çok da en çok ben benden giderken bir de sen eklenme, hafız.
Arşı alaya çıkan bir rüzgâr bu.
Göğün tasnifi.
Göğsüme yakışan.
Yüreğimin de mintanı iken gizem.
Haz etmiyorum elbet menfi duygulardan.
Çöreklenmiş hüznü kapıdan kovuyorum bacadan giriyor.
Tıpkı aşkı yok sayıp telaffuz dahi etmekten kaçınırken.
V/akit bu v/akit.
Gök infilak etti.
Yürek torba değil ki büzesin.
Figanım.
Firarım.
Giymediğim fistanım.
Fidan boylu kalemim.
Nazara alınmayan sevgim.
Gün b/ölündü ortasından ve evet, dün dünde kalmadı bu sefer.
İnancımla ve doğrularımla en önde iken ve her yoklamada hazır bulunsam da yok sayıldığım bir dünyada yaşıyorum ben.
Baba yarımsın hafız ve ıssızlığımda saklı tek dostumsun.
Gönül tezgâhında çürüğe düşmüş yamalı gönüller fink atarken ben bir başıma neye yeterim, söyle hafız.
Aşk yoksulu insanlar.
Sevgi fakiri dünya.
Kayyum atadım dünüme ama yetmedi.
Karaya çalındı adım ama bitmedi.
İnancın ışığı yolumu aydınlatırken ve ben gözümü karartmış de delicesine severken artık son veriyorum bu yangına.
Ve her kıvılcımda yeniden hayat bulduğum.
Her yangında yeniden öldüğüm.
Sicim gibi akan yaşlarımı sadece içime akıtırken.
Güçlü müyüm?
Yoksa sevgi dolu yürek midir beni güçsüz kılan?
Ne zifiri karanlık engel olur bana ne de insanların kininden nemalanırım.
Ve elimin kiridir yazmadığımda suyla akıttığım.
Alnımın akı gibi helaldir de sevgim helal lokmadır yazdıklarım kursağımda kalan bir imgeye sabitlenip ansızın şiir olur da akarım ya da bakarım arkandan gidenlerin.
Dikenlerimi sevmeliyim.
Hüznüme zaten alıştım.
Ve birilerini sevmekten kendime ancak sıra gelmişken.
Ve işte yıkılan gururum onursuz addedildiğim ve işte aşkın kıblesinde saf tuttuğum ve…
Af diliyorum Rabbimden çünkü başımdan büyük sevgilere kanat açtım.
Sevilmeyi hak eden olsam ne olmasam ne?
Üstelik en büyük sevgiyi Yaratana duymak varken beşeri sevgilerden ne geçti ki elime elbet seve seve insanları Rabbime ulaştım ama öncesinde Allah rızası için sevdiklerim ve Yaratandan dolayı yaratılan her canlıyı sevmem belki de ahmaklık iken.
Mübalağa ettim belki de severken ve kendime yaptığım haksızlık.
Sevgili hafız, eğer ki rastlarsan ona benden selam söyleme ve asla da fısıldama ona dünde kalan sevgimi.
İznin olursa ve de izni olsun olmasın evrenin ve evet, işte şimdi kendimi sevmeye geldi sıra yeter ki razı olsun benden yüce Huda.