- 372 Okunma
- 5 Yorum
- 6 Beğeni
Tanışma
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Burnuma dolan hoş bir kokuyla gülümseyerek uyanmıştım. Hiç bu kadar iyi uyuduğumu hatırlamıyordum. Esneyerek etrafıma bir göz gezdirdim. Yattığım yastık o kadar yumuşaktı ki sanki başım bulutların üstündeymiş gibi hissettiriyordu. Başımı kaldırmak dahi istemedim sanki her an bu tatlı güzel rüyadan uyanırım korkusuyla bir süreliğine gözlerimi kapattım. Şimdi aniden şu odaya annem babamın elini tutmuş gelseydi ne de hoş olurdu diye düşünürken ciğerlerime dolmuş öksürükle gözlerimi açtım .Yerimden doğrulmuş en az yastıklar kadar yumuşak olan tenimden kayan saten çarşafların arasından loş odaya gözlerimi diktim. Hafif karanlık olan odayı, dün gece ile kıyaslayınca adeta içimi huzurla dolduran bir hissiyata kapılmıştım. Doğrulduğum yerden çıplak ayaklarımı soğuk zemine basıp derin bir nefes aldım .Birkaç öksürüğüm nöbete dönüşünce aldığım havanın vermiş olduğu sarhoşluktandır belki bilemiyorum sersemlemiştim. Dönen başımı önüme eğip omuzlarımı indirdim. Biraz sakinleşmem gerekiyordu. Lavanta diye tahmin ettiğim güzel bir misk kokusu odayı doldurmuş burnumu yakmış ama bir yandan da beni mutlu etmişti. Güzel anılarımda hep bu güzel koku vardı. Biricik annemin kullandığı koku…Ayağa kalkmadan önce gerinerek üstüme bir göz attım. Açık renkte uzun zarif bir gecelik dökülüyordu ayak bileklerime kadar .Ellerimle kumaşın dokusunu hissederken gözlerim kapalı tatlı tatlı mırıldandım.
‘’Rüyada mıyım? Yoksa bahşedilen cennet mi bu görüntü bana?.’’
‘’Sanırım ikisi de değil.’’ dedi donuk bir ses odanın ucundan. Ona dönmüş ilerleyecekken hızla yanıma gelmiş bileğimden tutup beni yatağa oturtmuştu. Nazik ama bir o kadar soğuk elleri…Hiç yabancı olmadığım elleri…Beni oturttuğu gibi arkasını dönmüş perdeye yönelmiş , koyu perdeleri açarken beyaz kemikli ellerinin perdeyi açışına takılmıştı gözlerim . Odaya dolan güneş ışıklarıyla gözlerimi yakan sıcaklığı ellerimi yüzüme kapayarak korudum.
‘’Umarım iyi uyuyabildiniz? Sizi dün sokakta yerde uzanırken buldum. Açıkçası yaşadığınızı bile düşünmüyordum.
Bu açık sözlülüğü beni oldukça şaşırtmıştı itiraf etmeliyim.
Sizi kontrol etme amacıyla yanınıza bir polis memuruyla gittim ve işte buradasınız.’’
‘’Ben…’’
‘’Eminim çok sorunuz vardır lakin sırası değil küçükhanım. Kendinizi toplamanız için bir şeyler yemelisiniz.’’
‘’Adınız? Teşekkür etmek istiyorum ama adınızı bile bilmiyorum. Ne büyük kabalık!’’
‘’Bunu da nereden çıkardınız?’’ diyerek kaşlarını çatmıştı. O an yüzüne dikkatimi vermiş tanıyor olabileceğim biri mi diye düşünüyordum .Ama olamazdı. Bu asil yüzü daha önce görseydim kesinlikle hatırlardım. Simsiyah geceyi bile kıskandıracak siyahlıkta saçları, siyah bir inciye benzeyen gözleriyle olağanüstü birine bakıyormuş gibi hissettim kendimi. Elmacık kemikleri hafif belirgin uzunca bir yüzü ve asil görünüşüne eşlik eden haki renk bir takım elbisesi ile gerçek bir beyefendi, kont diyebileceğim genç bir adam duruyordu karşımda. Ben onu incelerken hiç konuşmadan hareketlerimi izliyor sanki ona dikkatlice bakmıyormuşum gibi bu durumu normal karşılayarak onu incelememi bitirmemi bekliyordu. Sonunda nahif gülümsemesini de görebilmiştim.
‘’Böyle konuşmanız çok manasız, siz de biliyorsunuz ki büyük bir badire atlattınız.’’
Mahcup bir şekilde başımı öne eğip ellerimi kucağımda kavuşturmuş iç çekmiştim. Karşımdaki adamı tanımıyor ve beni neden kurtardığını bilmesem de şimdi ona sorular sormanın mantıksız olacağını düşünüyordum. Sadece parmaklarımla oynuyor susuyordum ki bu sessizliği kadife sesi bozmuştu.
‘’Daha sonra.’’
‘’Yemeğinizi yiyip kendinizi topladıktan sonra konuşuruz.’’ dedi
Başımı kaldırıp iri gözlerle gözünün içine bakmıştım, derinlerine inmek istiyormuşçasına. Niyetimi fark etmiş olacak ki gözlerini kaçırınca onu rahatsız ettiğimi anlayıp sadece gülümseyerek onu onaylamıştım. Demek ki öngörüleri yüksek biriydi nazik olduğu kadar dedim içimden ve daha fazla sessizlik olmasını istemediğim için
‘’Teşekkür ederim benim için perdeleri açtınız Bay..
‘’Colin. Bana Colin diyebilirsiniz.’’ dedi tonlamasındaki nazikliği hissettiriyordu.
‘’Ve siz?’’
‘’Alita.Alita Stephanie.’’ dedim başımı dik tutarak. Sanki çok önemli bir anı yaşıyormuşuz gibi. Bana gülümseyişi o kadar içten ki o an cennet varsayımımı tekrar gözden geçirecek kadar sevmiştim gülümsemesini.
‘’Yüzünüze yakışır bir isminiz var.’’
‘’Kanatlı kimse.’’ son cümleyi söylerken başını eğmiş parlak siyah ayakkabılarına bakıyordu.
‘’Annem hep melek olduğumu söylerdi. Yüzümün duru bir güzelliği olduğunu…Oysa ki yüzüm değil onun bakışlarıydı duru olan…’’devam etmedim cümleme. Gereksiz konuştuğumu fark edince yanaklarımı sıcaklık basmıştı. Yüzümü odanın başka bir ucuna çevirmiştim.
‘’Anneniz oldukça haklıymış.’’ dedi ve uzun sessizlikten sonra hiçbir şey demeden yanımdan ayrılmıştı. Sakin, donuk, seri kanlı biri de olsa tezat bir şekilde nazik de biriydi. Beni odada tek başıma bırakmış odadan çıkmıştı. Ama neden bana yardım etmek istemişti? Sokakta o kadar yardıma muhtaç insan vardı ki…Hepsine yardım etmek imkansızdı sonuçta… Peki…Neden özellikle ben…Düşüncelerimle beni aniden uyku bastırmıştı. Yatağa tekrar uzanıp gözlerimi kapatmak bir süreliğine de olsa sorulardan ,yabancı bir evde yabancı bir adamın yatağında uyuyabiliyor olmam sanki çok da önemsizmiş gibi hiçbir şeye kafa yormadan uyumak istedim.