- 223 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Faik asal ve Azime gelin
Faik Asal ve Azime Gelin
6. ve Son Bölüm
Siyasetin kaypak zemininde oradan oraya savrulan Faik Asal Bey yavaş yavaş bu ortamdan kendini soyutlamıştır.
Vefasızlığı, acımasızlığı, ikiyüzlülüğü ve yalakalığı görmüş; küskün bir halk adamı olarak ömrünün son yıllarını çocuklarına ve ailesine adamıştı.
Kızı Mükerrem öğretmen olmuş, Acıpayam Dedesil (Dedebağı) Köyü’ne atanmıştı. Oğlu Tekin de İstanbul Vefa Lisesini bitirmiş, Ziraat Bankası’nda memur olmuştu. Tekin, ele avuca sığmaz bir delikanlıydı. İstanbul’da tutulduğu bir yosmadan kopamamış, mecnun gibi olmuştu.
Faik Bey oğlunu bu cendereden kurtarmanın yollarını arıyordu. Eşi İstanbullu Sabiha, “Oğlanı evlendirirsek bu çıkmazdan kurtuluruz Faik Bey,” dedi. Faik Bey, “Öyle bir kız bulmalı ki oğlan İstanbul’u unutsun,” diye cevapladı eşini.
Hafta sonu eve gelen kızı Mükerrem, “Baba buldum, kardeşimin bir görüşte vurulacağı, kanının kaynayacağı kızı buldum,” diye el çırparak odaya girdi.
Faik Bey:
“Kim bu kız? Nereli?” diye atıldı.
“Benim öğretmenlik yaptığım Dedesil Köyü’nde.”
“Soyu sopu kim bu kızın?”
“‘Apalılar’ sülalesi deniliyor, kız görgülü ve inanılmaz güzellikte. Ailesi de köyde hatırı sayılır bir aile.”
Faik Asal Bey, eşleriyle kızını görme bahanesiyle Dedesil’e gitti. Kızın babası Salih Emmi ile tanıştı, evine konuk oldu ve Azime’nin elinden kahve içtiler.
“Allah’ın emri, peygamberimizin kavli” ile Azime’yi oğluna istedi. Kızın babası beyaz sakalını sıvazlayıp düşünürken, bayraklı bir kadın olan kız anası Çil Emine “Olmaaaz! Ben yabana kız vermeeem! “ diye çıkıştı.
Faik Bey,“Biz yad yaban değiliz, Emine Bılla, bir adım yerde Acıpayam’dayız. Gurbet sayılmaz ki!” dediyse de Çil Emine “nal dedi, mıh” demedi. “Ben çaydan öte kız vermem,” diye tutturdu. Çaresiz boynu bükük döndüler. Araya başka hatırlı, sözü geçer insanlar koydularsa da kıza söz kesemediler...
Azime’nin güzelliği dillerde dolaşıyordu ve köydeki her delikanlının gözü onun üstündeydi. Recep adlı delikanlı işi ileri götürmüş, kızı kaçırma planları kuruyor ama kızın her biri burnundan kıl aldırmaz ağabeylerinden çekiniyordu. Azime’yi kendine tutulsun, yansın diye Sağır Hoca’ya büyü yaptırmıştı. Bu yüzden günlerce yataktan başını doğrultamamıştı Azime. Bunu duyan ağabeyleri Sağır Hoca’yı hırpalamışlar, Recep’in harımını (çalıdan yapılan bahçe duvarı) ateşe vererek Recep’e gözdağı vermişlerdi.
Bir gün Salih Emmi ve oğulları harman yeri anlaşmazlığı yüzünden bir köylüyü ile feci şekilde dövdüler. Salih Emmi’nin dört oğlu gözaltına alınmışlardı.
Davalarını dava vekili olarak Faik Asal Bey üstlendi. Salih Emmi ile görüştü. “Bak” dedi, “Adamı ben dövdüm, oğlanlarım yoktu orada, sonra geldiler,” diyeceksin ki önce onları dışarı çıkaralım, sonra senin işi yoluna koyarız,” diye akıl verdi.
Oğularım çıkacak diye sevinen Salih Emmi’nin gözleri ışıldadı. Faik Bey içinden “İşte tam sırası,” diyerek “Yalnız Azime kız benim gelinim olacak! Sıcak sudan soğuk suya elini değdirmeyecek. Memur hanımı olacak,” diye Salih Emmi’nin sırtını sıvazladı. Salih Emmi, “Hele sen oğlanları damdan çıkar, ben de Çil Emine’yi yumuşatayım, kızın ağzını arayayım,” diyerek yazıhaneden ayrıldı.
Verilen dilekçeyle oğlanlar tahliye edildi. İlk duruşmada Faik Bey bin dereden su getirir gibi yaptığı savuma ile Salih Emmi’yi tereyağından kıl çeker gibi damdan kurtardı. Salih Emmi bu arada damat adayı Tekin Bey’i gördü. “Boyu posu yerinde, çamurdan ayağını çıkaracak güçte,” diye mırıldandı...
Çil Emine yumuşamış, bayrağı indirmişti. Azime ise, “babam, anam nasıl münasip gördüyse,” diye boynunu büktü.
Azime’yi istemek için Faik Bey’le Dedesil’e giden kalburüstü Acıpayamlılar Azime’nin güzelliğine bayılmışlar ve “Keşke bizim oğlana isteseydik!” diye hayıflanıp, el altından haber uçurmuşlar kız evine.
Söz verilince yaşı on yedi olan Azime’nin yaşı büyültüldü. Pusat çıkarma (gelinlik, elbiselik alımı) için Acıpayam’da indiklerinde İstanbullu Nine maharetli elleriyle güzel gelinine elbiselik kumaş aldı, gelinlik dikti.
Harmanlar kalkıp, mısırlar dövüldükten sonra, kış yaklaşırken düğün tutuldu. (1951) Acıpayam sokakları uzaktan ve yakından gelen okucularla doldu, taştı. Çifter çifter davullar, gümbürdedi, zurnalar inledi. Kızanların naralarıyla Acıpayam sokaklarında yankılandı.
Acıpayamlılar Dedesil’e gelin almaya otobüslerle, kamyonlarla gittiler. Azime’lerin evinin önü köy meydanı Belen insan kaynıyordu. Dedesilli çocuklar otobüs görmenin sevinciyle dört dönüyordu otobüslerin çevresinde. Köyde o güne kadar tüm gelinler ata bindirilir, öyle uğurlanırdı. Dedesil’de ilk kez bir gelin motorlu araca (Jeep’e) biniyordu.
Davul zurna tam damardan “Ağ elime mor kınalar yaktılar/Kalın da kal süpürge çaldığım evler...” gelin ağlatanı havasını çaldıkça Dedesilli genç kızlar, gelinler gözyaşlarıyla yas tutup, gıpta ile Azime gelini uğurladılar...
Onlar erdi muradına, biz gelelim halk adamı Mehmet Faik Asal Beye...
Artık siyasi ortamdan soğumuş olsa da elinde baston bayramlarda, düğünlerde baş köşelerde bulundu. Atatürk’e ve cumhuriyete bağlılığından hiç ödün vermeyen, akıl danışılan bilge biri olarak kaldı. Zaman zaman aynaya bakar, “Kahpe gençlik geldi geçti yel gibi/Tadı da damağımda kaldı bal gibi ooof!..” uzun havasını mırıldanırdı.
Ankara’ya kızının yanına gittiğinde aniden bir kalp krizi ile yere yığıldı. Cenazesi Acıpayam’a getirildi. Büyük bir kalabalıkla toprağa verildi. (1958)
Acıpayam tarihine tanıklık etmiş, iz bırakmış bu yurtsever halk adamı yıllar içinde tarihin derinliklerinde unutulup gitti...
(Öykümüz bu bölümle bitmiştir.) Veli Aykar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.