- 277 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
KADIN
KADIN / Derya Avşar
Kadın, yaşamın temelini oluşturur;
Kadın, derinliğin dehlizlerinde kaybolmamak için ömrünce mücadele edendir.
Kadın olmak, başlı başına bir mücadeledir, devrimdir.
Kadın dünyayı saçlarına takmış daima yükünü çekendir. Şiddet, tecavüz ve tacize uğrayandır. Bazen de, ya canına kıyan ya da canına kıyılandır hunharca. Tıpkı Özgecan örneğinde olduğu gibi.
Kadın haksızlığa boyun eğmez, gerektiğinde zalimin zulmüne ’dur’ diyebilmek için, atar kendini gözü dönmüş canavarların önüne tüm cesaretiyle.
Tıpkı Afgan kadını Ferkfunda’nın, muska yapan molalara; "Cahil insanları kandırmayın" dediğinde, bir gurup dincinin hışmına uğrayıp, taşlanarak ve yakılarak öldürüldüğü gibi...
Maalesef, yeni doğan bir bebeği tutun da doksan yaşındaki kadına, bitkiye, hayvana, eşyaya ve heykellere tecavüz ediliyor.
Her gün üç kadından biri tecavüze uğruyor ve bu devlet tarafından toplum tarafından gizli tutuluyor. Tecavüz mağdurları ifşa edildiğinde bu defa toplumun tecavüzüne uğruyor.
Adalet mi?
Adalet sadece ülke yöneticilerini koruma ve kendilerine yönelik, kendilerini korumak adına çıkardıkları yasalar içeriyor.
Bir öğretmen 12 yaşlarında ki üç öğrencisine tecavüz ediyor, "rızası vardı" diyor. Bakire olan kıza tecavüz ediliyor sanık; "daha öncesi de oldu" diyor. Takım elbise giyinen tecavüzcü iyi hal indiriminden beraat ediyor.
Ve en korkunç olan durumda ağzı süt kokan emzikli bebeklere bu vahşeti yaşatıyorlar. Sayısız bebek ve çocuk tecavüz sonucu iç organları parçalandığı için hayatını kaybetti. Adaletsizlik adil olmayı engelliyor.
Ancak tüm bu anlattığım sorunların temel kaynağı yine bir kadındır. Kadın kendi babasını, kocasını kardeşini doğurur ve tüm bireyler kadının ellerinde şekillenir. Kadın hep kendisine hükmeden bir erkek modeliyle büyütür çocuklarını.
Kız çocuklarını, erkek çocuklarının hizmetine göre yetiştirirler. Erkek çocukları daima özgür gezerken, kız çocukları sürekli koşuşturan, iş yapan evde, gözetim altında tutulandır.
Erkek her türlü öz güvenle gezip tozarken, istediğini giyinmekte özgür ise kızlar bir o kadar tersidir. Yani sonuç itibariyle tüm istisnaları bir kenara bırakırsak, temel de ki tüm çarpık yaşamın temel kaynağı bir kadındır.
Kadınlar egitilmelidir. Yaşamlarımızı kabusa çeviren bütün yanlışların ana kaynağı temelden düzeltilmelidir. Çünkü; babasını, kocasını, oğlunu, abisini doğuran ve yetiştiren kadındır. Kadın hep kendisine hükmeden erkekler yetiştiriyor, bu yanlıştır. İnsan merkezli bireyler yetiştirmektir doğru olan.
Baskıcı aileler, topluma birer canavar yetiştirdikleri bilincine varamamış ailelerdir. Bu aile modelleri aslında toplumları oluşturur, aile içerisinde yaşadığınız her şey toplumun bir parçası haline gelir.
Ve bu baskılar zamanla büyür büyür önü alınamaz koca bir sorun olarak yine bizelere yansır.
En büyük haksızlıkları aile içerisinde yaşarız. En büyük faşist aile içerisinde ki fasizimdir.
Aile kavramları bozulmasın diye hep güçlü olan zayıfı ezer. Sonra da adalet ararız. Adaletli önce ailenin içinde sağlamak gerekir.
Ve ne yazıktır ki; tıpkı sanata, edebiyatta olduğu gibi ilişkilerde bir alışverişten ibaret olmuş...
Sistem ve içi boş olan eğitim her şeyi kendi istediği noktada planlıyor; öğretmen öğretmenle evleniyor, doktor doktorla bunun aksi hiç yaşanmadı, yaşansa bile çok nadir. Veya uzun soluklu değildir.
21. yüzyılın ilişkileri sadece maddiyat üzerinedir; hisler, duygular, ilişkiler bastırılmıştır. Daha doğrusu kalıplaştırılmıştır...
Aşklar, sevgiler maalesef ısmarlama yaşanıyor artık, planlı ve yapay... Mekanikleştirilmiş, metallaştırılmış, alışveriş boyutunda artık ilişkiler...
Mutsuz bir kadın mutsuz bir toplumu oluşturur.
Toplumumuzda çok az kadın kendi öz benliğini kazanmış, özgürlüğüne kavuşmuştur. Kendi özgürlüğünü kazanamamış bir kadın, daima tutsaktır. Her kadın zincirlerini kırmalı, kendi özgürlüğüne kavuşmalıdır.
Yaşanılan bütün kadın sorunları, aslında kadınların yetiştirildiği yanlışlıklardan ibarettir. Anneler, çocuklarını hastalıklı bir zihniyetle yetiştiriyor...
Şuan ki, "Toplum kadını" ne yazık ki hasta ruhlu bir model ve acı çeken bir gerçekle yüzümüze çarpıyor.
Tabii bu modellerden oluşuyor toplumun yarısından çoğu ve bu hastalıklı düşüncelerle besleniyor, aile kuruyorlar.
Ee bunlardan doğacak olan çocuklar da onlardan öğrendiklerini topluma yaymaya devam ediyorlar.
Kendi öz benliğini kazanamamış bir kadın hiçbir şekilde; ne sağlıklı bir aile kurabilir, ne bir insanı sevebilir ne de toplumda mutluluğa dair bir artısı olabilir.
Mutlu veya mutsuz bir kadın, aslında yaşamın gidişatını belirler. Kadın mutluysa, dünya yaşanır bir yer olur...
Artık Kadın-Erker değil, insan odaklı bakmak lazım. Kadın-Erkek kavramlarını ne kadar çok kullanırsanız, o kadar çok çatışmalarına yol açarsanız...
İnsan olabilmek dileklerimle...
Düzenlendiği Tarih; 20.12.2023
YORUMLAR
Aklımın içinde dönenip duran bir yazıydı bu aslında. Yazıyı okuyunca neden yorum bölümüne yazılmasın diye düşündüm. Sonuçta yazmaksa, yazmaktı. İlle de sayfaya yazılıp da beğenilsin diye değildi ya yazılar? Avrat, karı, eksik etek, eli hamurlu, kaşık düşmanı, hatta bayan var. Kadın? İşte o yok. Kadın arkadaşlarla konuşurken dahi bu konuyu, fikir ayrılıkları yaşarız. Sözcüklerin ne önemi var der bazıları. Bal gibi de vardır. Yukarıdaki tanımları kullanan birinin kadına bakışı da ona göre olacaktır. Kadının adı cinsiyeti kimliği niceliği niteliği değil kadın sözcüğü bile hala anlaşılmaz bir biçimde problemlidir ülkemizde. Kadın denildiğinde yalnızca tek anlama indirgenen bir çift olmak hali algılanır. Kadın kolu kadın komisyonu kadın hakları bunlar da sıkıntılı konulardır. Uzattım. Yazı bu kadar kısa olmazdı belki bazı alanlar açılırdı tartışmayı derinleştirmek için. Fakat bir yazının altına yorum olarak yazdığımdan, uzatmayacağım...
Derya Avşar
Selamlar..
Derya Avşar
Selamlar..