- 346 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KİM BAKACAK
2023 yılı, arkasında çözmekte zorlanacağımız bir sürü sorun bırakarak gidiyor. Bunlardan bir tanesi; giderek yaşlanan dünya nüfusu... Ülkemizde de tablo aynı; TUİK verilerine göre ülkemizde yaşlı nüfus sayısı giderek artıyor.
Yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 yaş ve üzeri nüfus, 2017 yılında 6 milyon 895 bin 385 kişi iken; 2022 yılında 8 milyon 451 bin 669 kişiye ulaşmış. Yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı ise 2017 yılında % 8,5 iken, 2022 yılında 9,9’a yükselmiş. Nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı nüfus oranının 2030 yılında %12,9, 2040 yılında % 16,3, 2060 yılında % 22,6, 2080 yılında %25,6 olacağı ön görülmüş.
Bir de evlenme boşanma oranlarına bakalım. Türkiye’de son 20 yılda evlenme oranı düşerken, boşanma oranı hızla yükseliyor. 2021’de 562 bin evlilik yapılmış,174 bin de boşanma kayda geçmiş.
Türkiye genelinde hiç evlenmemiş yurttaş sayısı 2022’de 19 milyon 19 bin 325 olarak saptanmış.
Şimdi TUİK’in verilerine bakarak bizi bekleyen tehlikeleri sıralayalım; belki bizi yönetenler ve yönetmeye talip olanlar günlük anlamsız çekişmeleri bırakıp kalıcı çözümler üretirler.
Dünyada sosyal güvenlik kurumlarının gelir gider dengesini sağlayabilmede ideal oran sistemde 1 emekliye karşı 4 çalışan şeklindeyken; Türkiye’de 1 emekliye karşı 2 çalışan bulunuyor. Bu saptanan ve giderek artacağı öngörülen yaşlı nüfus oranı ile emekli maaşları nasıl ödenecek?
Peki, yaşlılarımıza nasıl bakacağız? Gelenek ve göreneklerimizde yaşlı bireylerin aile içinde bakılması tercih edilmektedir. Ancak değişen ekonomik ve sosyal koşullar ile çekirdek aile yapısının hakim olmaya başlaması, bu durumun sürdürülmesini zorlaştırmaktadır. Türkiye’nin yaşlılık konusundaki temel politikası, yaşlıların bulundukları yerde bakılması veya baktırılması esasına dayanmaktadır. Ancak yaşlı nüfusa kendi evinde bakılabilmesi için genç nüfusa ihtiyaç var. İstatistikler bekâr ve boşanmış sayısında artış olduğunu, aynı zamanda evli çiftlerin 1 çocuk en fazla 2 çocuk yaptıklarını gösteriyor. Arkadan yeterli genç nüfus gelmeyince yaşlılarımıza yaşadıkları yerde kimler bakacak? Mecburen ya yabancılara ya da huzurevi ve bakımevlerine yerleştirmek zorunda kalınacak. Maddi durumu olmayanlar bu seçeneğe bile ulaşamayabilecekler. Hal böyle olunca, yalnızlık ve dışlanmışlık hissi ile sağlık sisteminin ve sağlık giderlerinin de hatırı sayılır şekilde etkileneceği pek çok ruhsal ve bedeni hastalıklar zuhur edecek.
Günümüzde tarımda, inşaat ve sanayide alanında çalışacak eleman bulmakta zorlanıldığı belirtilmekte. Arkadan genç nüfus gelmeyince bu alandaki boşluk nasıl doldurulacak? Mecburen az gelişmiş ülkelerden işçi getirme mecburiyeti doğacak, böylelikle demografik yapımız bozulacak.
Hala, teyze, amca ve dayı gibi akrabalık kavramları unutulacak.
Bunlar ilk etapta akla gelenler…
Doğurganlık ve ölüm hızlarındaki azalma ile birlikte yaşam süresinin de arttığı dünyamızda; yaşlı bireylerin en önemli mutluluk kaynağının aile bireyleriyle birlikte yaşamak olduğu tespit edilmiş. Yaşlılarımızın mutlu yaşamasını istiyorsak genç nüfusun mutlaka artması gerekiyor. Bugün uygulanan politikalar yeterli olmadığından ve gelecek için güven vermediğinden çok çocuk yapılmamaktadır. Genç nüfusun artması için yeni sosyal politikalar üretilerek çok çocuk yapılması teşvik edilmelidir. Her doğan çocuk sadece ebeveynleri için değil, toplum için de yeşeren yeni bir umuttur.
Fevzi GÜLTUNA
Kaynak: Yazıda geçen istatiki bilgiler TÜİK’in 17 Mart 2023 tarih ve 49667 sayılı haber bülteninden alınmıştır.
Not:
Yaşadığımız bütün olumsuzlukları 2023 ile gönderirken, 2024’ün ayrıştıran değil birleştiren, nefret ettiren değil sevdiren bir yıl olması dileğiyle... Mutlu huzurlu yıllar…