- 233 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FAİK ASAL ACIPAYAM'DA 4. BÖLÜM
MEHMET FAİK ASAL ACIPAYAM’DA
4. Bölüm
*
Büyük Balkan göçüyle, Mehmet Faik ve Ümmügül Sabiha İstanbul’a ayak basar basmaz kafakağıdı (kimliği) olmayan Ümmügül’ü İstanbul nüfusuna kaydettirip sade bir düğünle evlenmişlerdi.
*
Onların dünya evine girdikleri günlerde İstanbul, Balkan bozgunu ve ardından Bâb-ı Âli Baskını ile çalkalanmaktaydı. Toplumsal ve siyasi karışıklık doruk noktasındaydı. Devletin çatırdadığı ve Dünya’nın büyük bir belanın eşiğine geldiğini hisseden Mehmet Faik İstanbul’da daha fazla kalmak istemedi. Baharı pembe pembe badem çiçekleriyle süslenen, ekinler göverince yeşil bir denizi andıran memleketi Acıpayam burnunda tütüyordu. Ümmügül’ün ailesini İstanbul’da bırakarak Acıpayam’a döndüler. Faik Bey’in sekiz yıl süren sıla hasreti sona ermişti.
*
Acıpayam’a döndükleri günlerde “İstanbullu Gelini” görmek isteyen Acıpayamlıların “hoşgeldiz ziyaretleri” günlerce sürmüştür. Kadınlar arasında “Maşallah gelinimiz çok güzel, boylu postlu ve turp gibi sağlammış.” sözü dilden dile dolaşmıştır. Ümmügül kısa sürede evi çekip çevirmesiyle, görgüsü ve bilgeliğiyle kendini göstermiştir. Artık Acıpayamlılar onu “İstanbullu Gelin” ya da “Sabiha Hanım” diye sözü dinlenilen, pişirdiği yenilen bir kadın olarak saygı duymaya başlamışlardı.
*
Mehmet Faik Acıpayam’da iptiai okulunda (ilkokulda) öğretmenlik yapmış ve Denizli, Muğla ve İzmir’in farklı kasabalarında nahiye müdürlükleri yapmıştır. Nahiye müdürlüğü yaptığı yıllarda Ege insanını gözlemleme ve tanıma olanağı bulmuştur. Savaş yıllarında halkın milli mücadele için bilinçlenmesine, Kuvvayı Milliye için gerekli desteğin sağlanmasına önayak olmuştur.
Cumhuriyet’in ilanından kısa bir süre sonra (Kasım 1923) nahiye müdürlüğünden istifa ederek, tekrar Acıpayam’a dönmüştür. Aldığı “dava vekâleti ruhsatnamesi” ile Acıpayam’da “dava vekili” olarak çalışmaya başlamıştır. Kendi deyimiyle sıra “memleket işlerine gelmiştir.”
Dava vekilliği yaptığı hanın altında bulunan iki kahvehaneden birini kiralayarak Acıpayam Türkocağı Şubesi’ni açmıştır. Türkocağını “o günün milli bir mabedi, medeni ve toplumsal hayatın kaynağı ve temel fikri demokrasi olan” bir kurum olarak görmüştür.
*
Bu yıllarda Faik Bey, bir aşk serüveni yaşadı. Rukiye, Acıpayam’ın Evkara Köyü’nde (günümüzde Acıpayam’la birleşmiş Çamlık Mahallesi) ince dal gibi, güzelliği dillerden düşmeyen bir kızdı. Güzellerin düşmanı çok olur derler ya, Evkara’da şerliği ve belasıyla ünlü bir ailenin delikanlıları kızı almak, olmazsa zorla kaçırmak için fırsat kolluyorlardı. Kızın yakınları Faik Bey’den yardım istediler. O yıllarda Faik Bey hükümet adamlarıyla içli dışlıydı. Eli kolu uzun olduğundan ondan çekinirlerdi.
*
Kızın ailesiyle görüşmeye gittiği bir gün, kızın halası “kız Faik Bey’in üstünde kalsın” diye Faik Bey ve Rukiye kızı bir odaya dıştan kilitledi. Olay Acıpayam’da dilden dile dolaştı. Milletin dilinden kurtulmak için Faik Bey güzel Rukiye’yi ikinci eş olarak aldı. İstanbullu Sabiye ilk günlerde ortalığı yıktı, devirdi, bağırdı, çağırdı. Faik Bey’e küstü. Kızın gözünü korkutup gitmesi için yapmadığı kalmadı. Sonunda, “Onun da bizim soframızda yiyecek ekmeği varmış,” deyip olayı sineye çekti..
*
Acıpayam’da Türk Ocağı kısa sürede büyük bir ilgi görmüştü. Haftada bir iki defa verilen konferanslar, köylere yapılan ziyaretler, köylülere gösterilen kolaylıklar, dilekçeleri yazılarak işlerinin takip edilmesi gibi işler bu ilginin oluşmasında etken olmuştur. Bu yıllarda Mehmet Faik Bey’in İstanbullu Sabiye’den bir kızı ve bir de oğlu olmuş ve babalık sevincini dağıttığı gövetin bolluğuyla Acıpayamlılarla paylaşmıştır. (Gövet: Bebek doğunca konu komşuya, hısım akrabaya dağıtılan çerez, lokum ve benzeri yiyecekler).
Mehmet Faik Bey halkın gösterdiği ilgiden cesaret almış ve Türk Ocağı’na ait bir binanın inşasına karar vermiştir. On dört lira ile inşaatına başlanan bina kısa sürede halkın desteğiyle tamamlanmıştır. Ayrıca Acıpayam’ın en çok ihtiyaç duyduğu Askerlik Şubesi binası inşa edilmiştir. Bunun ardından Türk Ocağı binasına bitişik olarak Belediye binası yapılmıştır. Çevresinde okuyan gençlere koruyucu baba gibi davranmış; parasal desteğin yanında her türlü sorunlarıyla ilgilenmiştir. Doktor Abdi Asal, Eczacı Mustafa Çiftçi onun yardımını esirgemediği gençlerden birer örnektir.
*
10 Nisan 1931’de Türk Ocakları Olağanüstü Kurultayı’nda ocakların Cumhuriyet Halk Fırkası’na (CHF) katılması ve bütün mallarının devredilmesi kararı alınmıştır. Bu tarihe kadar Acıpayam Türk Ocağı Şubesi’nin reisliğini yapan Mehmet Faik Bey; kararın kabulünün ardından CHP Mutemet ve İlçe Başkanlığı görevine getirilmiştir. Mehmet Faik Bey, 1928’den 1943 yılına kadar İl Genel Meclisi üyeliği yapmıştır.
8 Ocak 1934’ten 10 Mart 1935’e kadar Acıpayam Belediye Başkanlığı görevinde de bulunan Faik Asal, 3 Mart 1943’e kadar İl daimî encümeni üyeliği de yapmıştır.
*
Acıpayam’da kişiliğ ile sevilen, takdir uyandıran Faik Asal, gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın’ın da teşvikiyle VII. Dönem Denizli milletvekilliği için aday olmuş ve yapılan seçimleri kazanarak Ankara’nın yolunu tutmuştur. (1943) Faik Asal Bey için yepyeni bir sayfa daha açılmıştır...
(Öykümüz devam edecektir.)Veli Aykar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.