- 144 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kur’an’ın Kırk Yönden Mucize Olması 4
E- Beşinci olarak Kur’an, bazen değişip, bozulabilen çeşitli küçük şeyleri nazara verir. Onları değişmez sabit hakikatler haline çevirmek için sabit nurani, güzel isimlerle birleştirir veya düşünmeye ve ibret almaya teşvik ederek özetler ve konuyu sonlandırır.
F- Altıncı olarak Kur’an bazen, ayetiyle Cenab-ı Hak’kın terbiye ve idare edici olan hükümlerini geniş bir şekilde ifade edip, sonra onu birlik bağı ile birleştirir. Yani bir konuyu, on ayrı ayetiyle, on ayrı manada ve on farklı renkte ifade eder.
G- Yedinci olarak Kur’an, sebep ve sebebi yaratan arasındaki uzun mesafeyi ortaya koyar. Böylece ayet, sebebi, sebebi yaratandan ayırmak için sebebi oluşturanın gayelerini gösterir. Bunu gösterildiği zaman, sebebin sadece görünürde bir perde olduğu, şuursuz ve güçsüz olduğu anlaşılır.
H- Sekizinci olarak Kur’an, şuur sahiplerine Cenab-ı Hak’kın ahiret ile ilgili fiillerini kalplere kabul ettirmek ve aklın tasdikini sağlamak gayesiyle hazırlık olması için, dünyaya ve ahirete ait harika hadiseleri sunarak, hazırlamış olur.
I- Dokuzuncu olarak Kur’an, bazen ayetlerinde küçük bazı şeylerden bahsederek, daha büyük makamdaki hakikatlere zihinleri hazırlayarak, o küçük şeyleri büyük maksatları ifade eden Allah’ın isimleriyle beyan ve tespit ederek, ispat eder.
İ- Son olarak da Kur’an, ayetleriyle insanların isyan edici hareketlerini bildirip, bunların yanlış olduğunu, yapanların da çok şiddetli bir azaba uğrayacağını beyan eder. Ancak insanların ümitsizliğe düşmemesi için de rahmetinden de bahsederek onlara teselli verir.
12- Kur’ân’ın, başka sözlerle kıyaslanamaz olmasıdır.
Bunun sebebi ise, Allah’ın kelâmının diğer sözlerden kuvvet, yücelik ve güzellik yönlerinden dört farkının olmasıdır. Bunlar:
Mütekellim, muhatap, maksat ve makamdır. Yani “Kim söylemiş? Kime söylemiş? Ne için söylemiş? Ne makamda söylemiş”.
Bu bakımdan söylenen bir sözün değer ifade etmesi için bu dört özelliğe bakılır. Bunlara dikkat edildiği zaman da Kur’ân’ın belâgatının yüksekliği, yüceliği ve güzelliği anlaşılır.
13- Kur’an’ın her bir ayetinin, birer karanlığı delip geçen parlak yıldız gibi mucize ve hidayet nurunu yayarak, küfür ve gaflet zulmünü dağıtmasıdır.
Bu da demektir ki, bu özelliklere sahip olan Kur’an-ı, insanlığın sınırlı ilmi ifade edemez. O halde Kur’an, ancak, ilmi her tarafı kuşatan, geçmiş ve geleceği aynı anda görebilen yüce bir Zatın kelamıdır.
14- Kur’ân, dünyaya geçici, akıp giden, aldatıcı, seyyar, kararsız, inkılâpçı olarak bakar. Yaratılanların mahiyetlerinden, yüzeyden ve maddî özelliklerinden genel olarak bahseder. Fakat Cenab-ı Hak tarafından vazifelendirilen, kullun yapması gereken işlerinden ve Yaratıcının isimlerine hangi yönlerde ve nasıl delil oldukları ve yaratılışa ait İlahi kanunlara karşı boyun eğmeleri gereken konuları ayrıntısı ile vermesidir.
Bu bakımdan Kur’ân’ın ayetleri dünyaya ait hakikatleri olduğu gibi açar gösterir. Çirkin dünyayı ne kadar çirkin olduğunu göstermekle insanların yüzünü ondan çevirtir. Yaratıcıya bakan güzel dünyanın güzel yüzünü gösterir. İnsanlığın gözünü ona diktirir, hakiki hikmeti ders verir, kâinat kitâbının mânâlarını tâlim eder.
15- Kur’ân, Allah’ın bir ve tek olmasının bütün kısımlarını, mertebelerini, lazım olan yönleriyle, muhâfaza ederek beyân etmiştir. Hem, Allah’ın yüce hakikatlerinin, bütün den gesini muhâfaza etmiş ve Allah’ın güzel isimlerinin, gerekli kıldığı bütün hükümlerini ve emirlerini gayet güzel bir şekilde muhafaza edip, toplamasıdır.
16- Peygamberlerin her birinin mucizeleri Kur’ân’ın mucize oluşunun bir işaretidir. Kur’ân’ın, bütün mu’cizeleri de, Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselamın bir mucizesidir. Dolayısı ile Kâinatın Efendisi Aleyhisselatü Vesselamın da mucizeleri, Kur’an’ın bir mucizesidir. Bu açıdan bu mucize, Kur’ân’ın Cenâb-ı Hakka ile münasebetini gösterir ve bu bağlantının ortaya çıkmasıyla, Kur’an’ın her bir kelimesinin bir mu’cize olmasıdır.
17- Kur’ân, bu dünyada öyle nûrânî ve saadetli ve hakîkatli bir sûrette sosyal hayatı değiştirmiştir ki, insanların hem nefislerinde, hem kalplerinde, hem ruhlarında, hem akıllarında, hem şahsi hayatlarında, hem sosyal hayatlarında, hem siyasi hayatlarında müthiş bir inkılâp yapmasıdır.
Bunun delili de on dört asırdır, her dakika altı bin altı yüz altmış altı âyeti hürmetle yüz milyondan fazla insanın okumasıdır. Ayrıca Kur’an insanları terbiye ederek, nefislerini dizginlemiş ve kalplerini yumuşatmıştır. Diğer taraftan ruhlara inkişaf ve terakkî ve akıllara istikàmet ve nur ve hayata hayat ve saadet vermiştir. Bütün bunlar göz önüne alınırsa elbette denilecek ki, böyle bir kitabın misli yoktur, hârikadır, fevkalâdedir, mu’cizedir.
18- Kur’ân öyle hakîkatli bir güzellik göstermektedir ki, en tatlı bir şeyden dahi usandıran çok tekrar, Kur’ân’ı okuyanlar için değil usandırmak, belki kalbi çürümemiş ve zevki bozulmamış adamlara tekrar okunması müthiş bir zevk vermesidir.
İnsanlar en beğendikleri bir şarkıyı bir müddet dinledikten sonra artık dinlemekten sıkılır hale gelirler. Fakat Kur’an-ı Kerim’in bir mucizesi olarak ne kadar dinlense de bıkkınlık vermediği gibi insanı dinlendirmektedir.
Bunların haricinde Kur’an’ın mucize olduğunun delillerinden birkaç örnek daha verip, konumuzu sonlandırmak istiyorum.
Dikkat edenlerin gözleyeceği bir hadise, Kur’an-ı Kerim’i hiç bilmeyen bir kişinin çok kısa bir zamanda okumayı öğrenmesidir. Fakat kısa bir süre okumayı bırakırsa, okuya maz hale gelir veya okumada zorlanır. Bu da Kur’an’ın bir mucizesidir.
Ayrıca hafızlığa çalışan çocuklar, birkaç sayfalık başka bir yazıyı ezberlemekte zorluk çekerlerken görürler ki, Kur’ân-ı Hakîm gibi altı yüz sayfalık, yabancı oldukları bir dildeki yazıyı üstelik birçok yerinde birbirine benzeyen yerler olmasına rağmen, gayet kolaylıkla hafızalarına yerleştirmektedirler. Bu da Kur’an’ın bir mucizesidir.
Diğer taraftan konuşmadan ve gürültüden rahatsız olan hastalara ve sekeratta ölüm halinde olanlara karşı, Kur’ân’ın nağmesi ve sadâsı, onlara adeta zemzem suyu gibi hoş ve tatlı gelmektedir. Bu da Kur’an-ı Kerim’in bir mucizesini ispat eder.
Ayrıca tevafuklu adı verilen ve bu tarz üzerine yazılan Kur’an-ı Kerim’lerin özelliği olarak, mesela; Hafız Osman hattıyla basılan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın yazılan kelimeleri birbirine bakmaktadır. Örnek verilecek olursa, Sûre-i Kehf’te “Sekizincileri köpekleriydi ”kelimesinin altındaki yapraklar delindiğinde Sûre-i Fâtır’daki “Kıtmir” yani Ashâb-ı Kehf’in köpeklerinin adına tevafuk etmektedir.Daha böyle birçok ayet mevcuttur.
Ayrıca renkli olarak basılan Kur’an-ı Kerim’lerde Allah lafızlarının nasıl birbirine tevafuk ettiği daha iyi görülmektedir. Bütün bunlar incelendiğinde tesadüf olamayacağı, açıkça bunun bir mucize olduğu anlaşılmaktadır.
Burada özet halinde vermeye çalıştığımız gibi Kur’an kırk yönüyle mucize bir eserdir. İnsanların kurtuluş biletidir. Şayet yaşarken bunun idraki içinde olup, acaba Cenab-ı Hak bizden ne talep etmiş öğrenmek istiyorsak Kur’an’a sarılmalıyız. Düşünelim, doktorumuz hastalığımıza şifa verici bir ilaç yazsa bunu kullanmayıp, çöpe atar mıyız? Tabii atmadığımız gibi şifa bulmak için, muntazaman saatinde ilaçlarımızı alırız. Bu bakımdan manen hasta olduğumuzu unutmamalıyız. Madem hastayız, o halde maddi ve manevi hastalıklarımıza tiryak gibi şifa verici ilaç olan Kur’an’ını ve tefsirlerini her gün muntazaman almalıyız yani okumalıyız. Allah bizleri bu ilaçtan mahrum etmeyip, bu manada hepimize şifalar versin. Âmin.
Ahmet TULGANER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.