- 324 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
TERE YATIRMA-3
Mehmet on sekizli yaşlardaydı. O, sevdiği kızı almakta inat ediyordu. Aşkından asla vaz geçmiyordu. Üzerine gelen baskılara direndikçe direndi. Mehmet: “Ya o kız benim olacak ya da ömür billah evlenmeyeceğim, bekâr kalacağım. “Vallahi billahi bekâr yaşarım, evlenmem.” Diye yeminler ediyordu. Yine sözlerine kararlı bir şekilde şöyle devam ediyordu: “Eğer Şerife’yi bana almazasınız, evi barkı terk eder, kaçar giderim. Beni bulamazsınız. Bundan sonra bir daha yüzümü asla göremezsiniz.” Diyordu. Mehmet’in bu kararlı ve dik duruşu karşısında anne baba pes ettiler. Pes etmek zorunda kaldılar.
Anne babasının oğlunun biricik aşkı öksüz Şerife’yi oğullarına almaktan başka çareleri kalmamıştı. Önemli olan oğullarının ve sevdiği kızın mutluluğu değil miydi? Bunu geç de olsa anladılar. Ana babası: “Oğlumuzu bir an önce everelim de yurt yuva sahibi olsun. Çoluk çocuğa karışsın. Torunlarımızı kucağımıza alalım. Biz de doyasıya torun sevelim. El âlem torun tosun sahibi oldu. Biz ne güne bekleyip duruyoruz…” dediler. Mehmet ile Şerife’yi evlendirmeye karar verdiler. Evlilik işini usulüne göre yapmak şarttı. İlkönce kızın evine ziyarete gittiler. Şerife’yi baştan aşağı iyice süzdüler. Çay, kahve ve muhabbet derken saat gece yarısına yaklaşıyordu. Kızın babası Şükrü Efendi’den müsaade istediler ve sevinç içinde evlerine döndüler.
Topal Kaymak ve Topal Kâmil evlerine neşe içinde döndüklerinde gece saat hayli ilerlemişti. Vaktin nasıl geçtiğini hiç anlamadılar. Heyecandan gözlerine uyku girmedi. Başladılar birbirleriyle heyecanlı bir şekilde konuşmaya. Topal Kâmil: “Avraat avrat! Biz dünyalar güzeli bu hanım kızı burnumuzun dibindeyken nasıl olur da göremedik? Bizim gözümüz kör müydü?” Dedi. Lafı ağzına alan Topal Kaymak: “Herif herif hiç sorma! Çok haklısın. Geçekten de Şerife eli ayağı düzgün, çalışkan, arlı namuslu ve güzel mi desem güzel. Huyu, suyu ve ahlâkı güzel bir kız. Yokluk içinde büyüdüğünden; varlıktan, yokluktan anlayan bir kız. Üstelik dinine, diyanetine bağlı hanım hanım bir kız…” dedi. En kısa zamanda dünür gidip kızı istemeye karar verdiler. İlkönce kızın ailesine haber verdiler. “Bu akşam ziyaretinize geleceğiz.” Diye.
Aile büyükleri Topal Kaymak ve Topal Kamil usulüne göre Şükrü Efendi’den kızı istemeye gittiler. Şükrü Efendi’nin ailesi misafirleri sıcak karşıladı. Şerife, güzel güzel yemekler hazırlamış, türlü türlü tatlılar yapmıştı. Sizin anlayacağınız elinin maharetini mutfakta konuşturmuştu. Güzelim yemekler yendi, çaylar içildi. Sohbet koyulaştı. Şerife heyecanından ölecek gibiydi. Kalbi küt küt çarpıyordu. Eli ayağı titriyordu ve birbirine dolaşıyordu. Topal Kaymak hafifçe “ööö” diye birkaç kez öksürdü. Ortalığı bir sessizlik kapladı. Konuşmak için güzel bir ortam oluştu. Konuşmanın ve konuyu açmanın tam sırasıydı şimdi. Topal Kamil: “Şükrü Efendi, Allah’ın emriyle Peygamberin kavliyle kızınız Şerife’yi oğlumuz Mehmet’e istiyoruz.” Dedi. Cümlesini tekbir nefeste soluk soluğa tamamladı. O da tıpkı Şerife gibi heyecanlıydı. Dünürlük sözünü yaptıktan sonra derin bir nefes aldı ve: “Oh be! Ne de zormuş!” Dedi. Ortalığı bu arada yine bir sessizlik kapladı. Topal Kâmil ve Topal Kaymak birbirlerinin gözlerine endişeli endişeli bir şekilde bakmaya başladılar. Kendi kendilerine: “Acaba Şükrü Efendi bize kızını vermeyecek mi? Kızın babasının cevabı bize hayır mı olacak?” diye kara kara düşünmeye başladılar. Şükrü Efendi, etrafa baktı. Anlamlı bakışlarla etrafı şöyle bir süzdü: “Ben durumu kızıma hele bir sorayım.” Dedi. Odadan dışarı çıktı, kızı Şerife’yi yanına çağırdı ve biricik kızına: “Gızım ben seni zor şartlar altında böyüttüm. Anan, sen çok küçükken vefat etti. Ben senin mutlu olmanı istiyorum. Bildiğin gibi dünürcüler bizden cevap bekliyorlar. Sen Mehmet ile evlenmek istiyor musun? Gönlün bu gence var mı? Hiç çekinmeden ve kimsenin baskısı altında olmadan cevap ver. Senin kararın benim için çok önemlidir. Sen her ne karar verirsen ver, senin kararına saygı duyacağım ve her zaman senin yanında olacağım. Sen benim için çok ama çok değerlisin…” dedi. Kızı Şerife, utancından ve heyecanından yüzünü başka tarafa çevirdi ve suratı kıpkırmızı kesildi. Sessizce bekledi bekledi. Babası kızından cevap bekliyordu. Şerife dilinin ucuyla duyulması zor, kısık bir sesle ancak “Evet” diyebildi. Şükrü baba dünürcülerin yanına döndü ve: “Oğlan ile kız birbirlerini istiyorlarsa birbirlerini seviyorlarsa bize evet ve hayırlı olsun demekten başka ne düşer? Yüce Allah’ın emri de bu değil midir? İsteyen çiftleri kavuşturmak biz ebeveynlerin asli görevi değil midir? Çocuklarımızın mutluluğu her şeyden önce gelir. Allah hayırlı uğurlu eylesin. Kızımı vereceğim ancak onun kılına zarar gelmesine asla müsaade etmem.” dedi. Şükrü baba kızının sözünü dünürcülere verdi. Şerife artık Mehmet’in sözlüsüydü, Topal Kaymak ve Topal Kamil’in de gelin kızıydı…
İki gencin sözlenmelerinden sonra nişanları oldu. Nişan töreni sade bir şekilde yapıldı. Nişanlı olmak Anadolu’da başlı başına bir hikâyedir. Nişanlı görmek bir çileye dönüşebilir. Anadolu’da gençler, sözlendiği, nişanlandığı ve sevdiği bir kızı, bir erkeği görmek isterse bu imkânsız hâle gelebilirdi. İnsan yavuklusunu görmek için hiç çile çeker mi? Maalesef gençler bu çilelere maruz kalıyorlardı. Nişanlı görmek için bin bir türlü çileler çekilirdi. Gençlerin nişanlı görürken başlarına gelmedik kaza, bela kalmazdı. Düğüne kadar görüşmeleri yasaktı yasak. Nişanlı bütün gençler aşağı yukarı bu çilelere maruz kalırlardı. Mehmet’le Şerife de bu çile kervana katılanlardandı. Genç erkekler nişanlı görmek için adeta çile üstüne çile çekerlerdi. Genç nişanlı kızlar için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Nişanlı görmenin zorluğunu çeken hep erkeklerdi. Gecenin bir saatinde bacadan inip nişanlı görenler, kapıyı zorla açarak nişanlı görenler; tandırda, ahırda ve dış kapıda nişanlı görmeler bitmek nedir bilmezdi. Kimi nişanlı görürken yaralanırdı bile. Nişanlı görmek genelde gece saatlerinde olurdu. Genç erkeklerin nişanlı görmek için çektikleri hikâyeleri bir de onlara sorun bakalım...
16.12.2023
Yozgat
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.