- 325 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
KEŞKE YAŞAMAK DA YAZMAK KADAR KOLAY OLSAYDI...
Ölü bir öfke birikintisi tesirsiz olsa bile hayatın nüktesi uzağında nazın yârin ve nazenin düşlerin uçuştuğu yorgun pencerem kırık bir nida ile eşleştiğim seferisi yüreğin sarrafı sevginin köhne bir mekânda ölümü buyur ettiğim hayatın ve yalnızlığın güftesi ve sanma ki: tek şiirde saklıdır hüznün hikâyesi ki…
Bedeller ödediğim.
Kanayan bir surede saklı niyetim ve kanayan suretim.
Sükûtu hayale uğratan her insan.
Asla bir isyan değildir bağrımdan taşan…
Sadece gerçeklerin güdüsü bir öğe sanmasın da hiç kimse.
Var olmanın tesiri sanma ki saklıdır tek şiirde.
Sanma ki tek şiir yeter dillendirmeye.
Bir rengi azat ettim azabını yüklendiğim nesrin ve neşrinde şiirlerin nüksedendi kalp sesin azıcık rötarlı alabildiğine kaygılı ve meylettiğim kadar yarınlara heybemde saklı umut ve hüzün bir arada.
Renkler meczup iklimler gibi.
İklim savruk ve üşüten mecazi firarı ömrün yine derdini zikreden ve b/ölündüğü kadar derinden.
Saf tuttuğum safiyet.
Masum kalabilmenin nüktesi ak alnımda saklı güneşin izi varsın olsun bulaşsın üstüme çamurun yankısı hali hazırda güneşim balçıkla sıvanamadığım kadar ben s/onsuzluğun ve sevginin esiriyim ve de eseri.
Arz ettim.
Talep bulmadı sevgim.
Arşı alaya çıktı sesim.
Hünkârım Rabbim ve her dem O’nun hükümranlığında korunduğuma delalet vuku bulan nice tevafuk müjdeli sesi kaderin kederin dahi hızını kestiği bir ölçüt bir rakım izi hayatın gizi sevdanın yandığım kadar ucunu yaktığım şiirlerim ve mektuplarım.
Göz hizasında bu sevgi.
Özünde saklı iken sözü şairin.
Közünde yandığı kadar özlemin buğulu gözleri.
Ne bir sitayiştir ne bir şikâyet ki…
Alabora olmuş yüreğimde saklı onca eziyet ki…
Meziyet bildiğim neyim var neyim yok bir sandık dolusu anı oysaki andaki mevcudiyetim ile sarmalındayım ben sonsuzluğun bir o kadar imkânsızlığın varsın tüy diksin cihan varsın yerle yeksan olsun tüm nizam benlik ya da beylik değil asla asla da olmayacak bu izdiham.
Hınca hınç duygular.
Irgatı acının asla da olmadığım kadar isyankâr.
Busesi sevginin gaipten gelen bir teselli.
Coşkum ve fıtratım ve tüm çabam yenik düştüğüm kadar insanoğluna yanık sesinde türkülerin demlendiğim ne çok hüzün kim bilir kimin/neyin uğruna.
İhtimamla sevdiğim itiraz dahi etmeden söküklerimi diktiğim…
Mevsimse kibirli.
Nice insan kin yüklü:
Elimin kiri ve ruhumda salınan beyitler huzura meyyal içtiğim su adeta zemzem suyu ihlaslı bir yüreğin yongası ve açan çiçeğin kırık dalı ruhumdaki sükût yalnızlığımdaki sadakat yüce Rabbime koştuğum yüce Rabbime meyyal bir kapı aralığından girse de güneş elbet bu umudun elbet bu sevdanın devamı var…
Bir tutam saç gibi elimde kalan yorgun yıllardan dökülen.
Uçuşan yapraklar elbet semada saklı manevi âlem.
Yeryüzünden değil.
Bir hiç yüzünden asla değil.
Hiçliğimin sarmalında ve özlemin gölgesinde neşrettiğim duyguların duyumları seslerin ve sırça köşkümün ihlali yeşeren çiçekleri yaşaran gözlerimle suladığım kadar ve yağan rahmeti içime çektiğim…
Keşke yaşamak da yazmak kadar kolay olsaydı…
Demesem bile evrenin arz ettiği bir dikte:
Elbet ayaklarım yere sağlam basarken başım da dimdik hiç olmadığı kadar ve hiç olmadığım kadar güçlüyüm ve sebatkâr ne de olsa:
Emir büyük yerden…
Mademki Allah var gam yok…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.