Tanrı veya Allah Stresi
:)
Sadece bir tebessümlük strestir belki de bu. Tanrı; şimdi, bana bunları yazdırıyor ve sana veya aynı anda okuyan kişilere okutuyor olmalı. İnanç veya iman sadece eskilerin inandıkları peygamberler veya kutsal olmadıklarını öğrendiğim ama çok çok sayıda kişinin kimi kültürel kimi de kendini kandırarak kutsal saydığı kitapların anlatıları ile açıklanamıyor artık. Eğer onlara kalırsa Bahane Tanrısını ayet ayet, hadis hadis kendilerinin sözcüsü yaparlar, zaten yapmışlar da. Görünen köy işte bu değil mi?
Tanrıyı kendime vekil tayin ettim? Ne kadar sükseli bir söz. Tanrının işi gücü yok, seninle ilgilenecek? Daha doğrusu Tanrı’nın veya Allah’ın işi nedir ki?
Ben atmadım o attı. Ben yazmadım o yazdı. Öyle dememiş miydi bir mümin; benim sancağım peygamber(ler)in sancağının üstündedir. Türk Şiirinde Şathiye araştırması yaparken karşıma çıkmıştı böyle bir söz. İnsanlar veya inananlar veya günümüz tabiriyle tapıcılar veya dinistler kutsal yalakalığı yapmaktan gerçek kutsalı ıskalamışlar. Gerçek kutsal nedir günümüzde? Kutsal(lar) zamana göre değişir mi?
Kalbimde kaç zamandır, acayip bir stres var. Kimi zaman bu stresten kayaklı hırs dişlerimi birbirine kenetliyor istemsizce. Çok az bir hareket bile nabzımı yükseltiyor. Hayır aslında, benim nabzım yükselmiyor o’nun nabzı yükseliyor değil mi?
Agnostisizm: Tanrı bilinemez, o yüzden bildim diyen veya öte beri haber verdim diyen yalancıdır. Bilmediğinden haber veremezsin çünkü.
Deizm, Tanrı kabul, din ve peygamber red.
Yahudilik, Yehuda nedir ne değildir, bilmiyorum.
Hristiyanlık; kutsal üçleme, lakin bunu da güzel birlemişler mantıki olarak bir ara okumuştum. Tek bir aynanın üç göstericisi gibi bir şey. Aslında 1/3 gibi bir şey çıkıyor karşımıza:)
Zerdüştler; suyu, havayı, toprağı ve ateşi kutsal sayıyor. Aslında ateşten maksatları: aydınlanma. Lakin güneş ve ay düşünceleri günümüze uygun değil. Tanrılarının adı; Ahura Mazda. İlk kez Tek Tanrıcılardan oldukları da söyleniyor.
Araştırmalar veya okumalardan çıkan bir sonuç da; aslında ilk Tek Tanrıcılığın bir Firavun tarafından savunulduğu, lakin Mısır bürokrasisine veya tapınak kültleri arasında kaynamış ve unutulmuş. Sonradan gelen Firavunlar, kendilerini Tanrı sanmış.
İslam’da İdris, Yahudilik veya Hristiyanlıkta da Enok olarak adlandırılan peygamberin? anlatılarında Düşmüş Meleklerden söz ediliyor. Meleklerin insanlarla cinsi münasebet kurdukları ve Nefilim denilen devlerin de bu çocuklar olduğu. Aslında düşen meleklerin, insana yardım etmek için Tanrıdan kaçtıkları da söyleniyor. Bir bakıma Tanrının zulmettiği insana, melekleri Tanrıdan izinsiz veya Tanrıya başkaldırarak yardım ediyorlar. Sonradan da bolca Şeytanlaştırılmışlar tabii.
Vb vs. Vb vs.. Bolca hikaye, anlatı, kulaktan kulağa, kitaptan kitaba. Kutsal kabul edilen kaynakların dipnotlarının bile ekstradan araştırılması lazım. Çünkü neyin ne olduğu belli değil..
Belli olan tek şey; ruhbanlığın dinistler ve tapıcılar eliyle günümüze kadar geldiği. İş veya meşgale bulamayan, kendini Tanrı’ya veya Allah’a sattım deyip okumayan, araştırmayan veya ayet ve hadisleri çok büyük bir yerde gören insanları çok güzel bir şekilde güdüyorlar.
Kamlar, Şamanlar, Rahip ve Rahibeler, Keşişler, Şeyhler, Molla ve Dervişler... Hepsi birbirinin aynı metodunu kullanıyorlar. Sistemini kur, halkın üzerinden veya cahilliğinden geçin. Şaman çadırı kurup, Papaz kilisesini kurup, İmam camisi veya cemini kurup insanları sömürüyorlar.
Tanrı stresinin ve Tanrı bilincinin didiklendiği insan zihninde ise; hakikat grileşiyor. Sonradan bolca rüzgarın ( kültürel ve sosyal rüzgarlar veya nefeslerin) etkisiyle kah siyah kah beyaz bir hakikati anladığını sanan insancıklar, insanlar huzuru buldum demeye başlıyor.
Şimdi kim, Tanrı kutsal veya cennete erişim düşüncesiyle diğerinin hakkına giriyorsa, Tanrı onun belasını versin dememiz gerekir. Tüm tapıcı veya dinistler ilk başta kendi bölgelerindeki diğer grupları bir kafirleştirip, gücü yeterse yağmalıyor, adına da kutsal savaş veya cihat diyorlar, yerseniz olayın özü bu. Tamamen yağma, köleleştirme, farklı vergi düzenlemeleri veya haraç düzenlemeleri de sonradan at başı gidiyor.
Lakin; kişisel zihin didiklemede veya zihni alevlendirmede, açıklanamayan bir yaşamdır dünya veya insanın ne olduğu. Bulmak için kaybetmek lazım, zaten kaybetmediysen bulmana gerek yok, gençlerin zihnine kimler girecek? Tarihe baktığımızda eğitim ve öğretim yoluyla bir kullanma var sonraki nesilleri.
İşin gerçeği; Tanrı’nın veya Allah’ın dinlerinden veya peygamberlerinden veya devlet kralları veya padişahlardan veya işte komutanlardan, başkanlardan vb vs falan Tanrıya sığınmak lazım. Lakin Tanrı bir mağara veya mekan değil ki gidip de sığınasın. Keklik gibi ortada kalırsın. Gelen avlar, giden avlar.
Hakikati nasıl avlayabiliriz? Hakikat, karın doyurmak mı, nesil türetmek mi, yapay zeka programlamak mı, görünmezliğe veya kanatsız ve araçsız uçmak mıdır, nefessiz yüzmek midir, nedir bu hakikat? Ölüm ile mi korkutacaklar bu çağın zihinlerini. Veya cehennemde yakmakla mı tehdit edecekler veya cennet hurilerinden harem kuracaksın diye mi rüşvet verip kandıracaklar. Bu çağın zihinlerini nasıl kandıracaklar? Cins olarak kadınlar nasıl harem kuracak? Kadınların cenneti? Yoksa ataerkil bir Tanrısallık veya dinsellikte kadın mal mıdır, nesne midir, nedir yani?
Ne güzel bir dizi izliyordum. Arthdal Chronicles diye. Aklıma Tanrı stresi geliverdi. Lakin yazı hiç umduğum gibi yürümedi.
Bir stres var gönlümde. Huzursuzluk gibi de değil, huzur gibi de değil, korku veya umut ikilemiyle de açıklayamadığım bir stres. Tanrı’ya veya tanrısallık kullanılarak bana etki etmeye çalışan düşüncelere veya taarruzlara karşı bir tepki veriyor gönlüm. Bu da acayip stres yapıyor.,
Açıklanılamayanı, açıkladım denilerek veya insanın cahilliği kullanılarak şekil verme yöntemlerinin basınç katsayısı azalsa da üstümüzdeki, genel kabullere aksi veya genel kabullerin hepsi tümden kabul edilmediğinde mankurt veya softa veya tapıcıların hedefi oluyorsunuz. Kimi bu ailenizde kimi sosyal çevrenizde kimi eğitim veya öğretim kurumlarında kimi devlet diliyle kimi kimi kimi veya kimin, kimin, kimin, hangi cahilin, barbarın hedefi olacaksınız kulaklarınızla veya gözlerinizle veya zihninizle. Beş duyu, yedi cihetle.
Hedef sizsiniz? Birinden kurtulsanız, biri yapışıyor. Ondan kurtulsanız diğeri yapışıyor. Hepsinden kurtulsanız Mafya yapışıyor, ondan da kurtuldunuz sokak köpekleri parçalıyor insanı veya kurt sürüsü veya yılan sokuyor, sivrisinek ısırıyor... Yani hedef hep siz oluyorsunuz sonuçta. Hedefsiniz.
Tanrı şimdi birinin eliyle diğer bir canlıyı öldürüyor, karnını deşiyor, başında bomba patlatıyor, bunların yanında depremle selle yıldırımla vb vs sizi evire çevire bir güzel dövüyor. Üzerine bir de küfür ediyor, küfür etmekle kalmıyor; insanı insandan, coğrafyayı coğrafyadan, ülkeyi ülkeden, yeri gökten vb vs ayırıyor, düşmanlaştırıyor, antipati besletiyor, savaştırıyor... Yani sizi cahil görüyor, siz ona göre aptal, geri kalmış, etten kemikten acayip bir kuklasınız belki de.
Anlattıklarım, Tanrı stresinin 10-12 bin yıllık dalga boyutundaki nüansları. Telakki edildikçe de; salla gitsine dönüyor iş. Lakin güzel sallayın, gerisini Tanrı halletsin midir yani tüm hakikat.
Birbirinden ve birbirinin alemlerinden haberi olmayan veya birbirleri arasına kendilerinin bile aşamayacakları mesafeler veya karanlıklar olan iki, üç, dört, on, bin, milyar Tanrı da olabilir? Böyle düşünce de Çok Tanrıcılara imrenirsin belki de sonsuzluğu düşününce. Tanrı’nın kendisi midir sonsuzluk yoksa Tanrı da mı sonsuzlukta yaşıyor. Tanrı nasıl yaşar, nasıl yaşayamaz?
Lakin şu gerçek de var, onlarca bin yıldır Tek Tanrı ile bir ortak nokta bulunamadı toplumlar arasında.
Berbat ki ne berbat bu çağ. Yoksa evvelinden ahirine tüm döngü saçmalığı mı berbat ve gereksiz.
Mesela bir sayı söyleyin 300 ile 1800 arası. 1154 diyelim; Salladım bu sayıyı da. Belki de Tanrı sallattırmıştır.
Neyse; günümüzden dediğimiz sayıyı çıkaralım. 2023-1154: 869.
Miladi 869 yılında olsak, Yine sallayalım. Burkina Faso veya Balkanlarda bir Arnavut dağ köyü veya Kore’de bir kasaba veya vb vs.. olsanız, yaşasanız oralarda, bana Tanrıyı nasıl anlatırsınız? Beni nasıl taptırabilirsiniz yeniden?
Tüm bunlara:) veya Tanrı stresine en iyi gelen şey, bence uyumak. Tatlı Rüyalar cem i cümleten.
Buyurun efendim.
En sevdiğinize emanet olunuz.
...Y...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.