Şerefle bitirilmesi icap eden en ağır vazife hayattır. -- toegueville
GÜLDAMLASI**
GÜLDAMLASI**
@guldamlasi

"SEVGİ MANYAĞI ÇİKO"

12 Aralık 2023 Salı
Yorum

"SEVGİ MANYAĞI ÇİKO"

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

187

Okunma

"SEVGİ MANYAĞI ÇİKO"

SEVGİ MANYAĞI ÇİKO

Firuzan, iki hafta önce pencereden düşüp ölen kedisi Zeytin için çok üzüldü, bir daha kesinlikle kedi sahiplenmeyeceğim diye karar bir daldı. Evdeki yedi yaşında tekir cinsi, adı Pelüş olan dişi kedisi de yalnız kalmış, içine kapanıp Zeytin’i arıyordu. Hayvanlar hep can dostlarımız, sahiplendiğimiz ev hayvanları yaşam yoldaşımız oluyor elbette ama sorumluluk ve bakım istemektedirler. Füruzan erkenden işe gittiği haftanın beş gününde, yeterince zaman ayıramıyordu. Bu görevi eşi, sabahları, boş zamanlarında iş dönüşünde üstlendiği için aslında içi rahattı bir yandan da. İkindi sırasında, sade Türk kahvesini yudumlarken cep telefonundaki bildirimlerden birinde” Bu son duyurum, Çiko için, bugün sonunda sahiplendiremezsem bu gece, sokağa bırakacağım”. Duygusal yanı epey yüksekti, gönlü elvermedi. İçinde ürperiş dalgalanmaları halkalananınca dayanamayıp bildirimdeki telefonu aradı. ‘Çiko’ henüz üç ayını doldurmuş erkek siyah, yer yer karın altları, ön patilerinden biri ve yüz kısmında da beyazları olan çok sevimli bir yavru kedi. Ama çok yaramaz en az dört kişi sahiplenmiş Çiko’yu, yaramazlık yapmaktan, uzun uzun ağlamaktan, taşkınlık yapmaktan onu geri getirmiş sahiplenenler. Oysa üç kardeşi iki aylıkken sahiplendirilmiş, yaşamlarına mutlu devam ediyorlarmış. Bağcılar Semti çok uzak değildi, akşamüzeri iş dönüşünde büyük bir heyecanla Firuzan verilen adrese gitti. Çocukluğundan beri tüm hayvanları çok severdi, yaşamında hayvanlara karşı ailesi çok hassas ve duyarlıydı. Üstelik de duvardan duvara L şeklindeki ev kütüphanesindeki ‘Hayvanlar Ansiklopedisi’ sayesinde bilgilenirken, hayvanlara karşı aşırı sevgi beslemiş, yaşamın bir paçası oldukları bilinciyle büyümüş oldu. Her şey sevgiyle başlar, insanı insan yapan özelliklerden biri de çevresindeki canlıları sevebilmektir. Dünya biz insanların olduğu kadar, diğer canlıların, hayvanların da dünyası. Hayvanları sevmek; bu dünyanın birer parçası oldukları bilinciyle, onlara zarar vermemekle başlar. Füruzan’ın çocukluğunun geçtiği mahallenin tam karşısındaki top ve oyun oynama sahasında, yaşlı kocaman bir kaplumbağayı eve taşıması da çok ilginç anılarından. Kapı zilini çalınca yirmi beş yaşlarında genç bir bayan içeriye davet etti. Eve yeni birisinin geldiğinin farkında olan ‘Çiko’’nun koridordan sesi geliyordu. “Çiko, Çikooo “diyerek adıyla seslendi Gülnur Hanım, “gel gel bakalım kim geldi seni götürmeye bu sefer. “Çiko ünlü ağlama sesiyle kırk yıllık tanıdığıymış gibi, konuşurcasına Firuzan’ın kucağına sıçradı, kokladı yaladı. Hiç şüphesiz giysilerde, evde beslenen Pelüş ’un kokusu vardı. Gülnur Hanım ağlamasına aldırmadan, sevgi sözleriyle, zorlanarak Çiko’yu kafesine yerleştirdi. Evde alışık olduğu koku için de uyku yastığını, oyuncaklarını verip kapıyı kapattı. İçinde derin ukdeyle huzursuzdu, ‘ah bu sefer de geri gelemse bari’…

Firuzan Ataköy’deki dairesine asansörle çıkarken kafeste çılgınlar gibi ağlayan Çiko’yla tatlı tatlı konuştu, yumuşacık ses tonuyla onu sakinleştirmeye çalıştı. Dairenin kapısını eşi açtı, gelişmelerden bilgisi vardı, salona bırakılan Çiko, önce ürküp tahta parkelerde sürünerek masa altına kaçtı. Karı kocanın, yumuşacık şefkatli sevgi sözleriyle, duygusal yaklaşımlarıyla sakinleşti. Miyavlamalarla bir mühendislik titizliğiyle önce salonu, sonra da dairenin diğer alanlarını inceleyip keşfe çalıştı. Eve yeni bir hayvanın gelişini algılayan Pelüş, kendisini yatak odasındaki şifonyer altına gizledi. Çağıl Bey, yavru kedi Çiko ile anlaşmanın yolu oyun diye düşündü, uzun bir çubuğun ucundaki ipte fare oyuncağıyla hemen iletişim kurdu. Koltuğun üzerine aniden fırlattığı fare oyuncak ilgisini gereğinden çok fazla çekti, tut tutabilirsen, yoruluncaya kadar kedi fare oyunu. Çağıl Bey eşi kadar deneyim kazanmıştı kediler konusunda. Kedinin kumu, suyu maması, veterinerde aşı kontrolleri, kısırlaştırılmış kedilere özel mama seçimi… Kısa zamanda Çiko evini sahiplenmiş, evin prensiydi artık, Pelüş ’ün üzerine atlayıp oynamak istediyse de Pelüş pas vermedi, uzak durdu hep. Pelüş olgun kısırlaştırılmış bir kediydi, bu yaramaz yavru kedi büyüyecek, ergen olunca cinsellik konusunda saldırışlarda, kovalamalarda bulunacaktı kesinkes…

Ataköy 5. Kısım Mahallesi sakinleri genelde, sokak hayvanlarına karşı duyarlıdırlar. Bahçeli düzende, yeşillikler ve çeşitli ağaçlar arasından yükselen gökdelen tipi binalardan, üç katlı, dört katlı bloklardan yerinmeyip, su ve yem verdikleri gibi acil durumlarda hayvanları veterinere taşıyıp ilgileniyorlar. Epey geniş bir alanda yer alan bu semtte üç yüz elli kadar kedi var desek hata olmaz. Kimi hayvanseverler, pazar arabasıyla dolaşıp mama ve su bırakıyorlar belirli köşelere. Yavru kedilere süt, yaş mama, daha büyüklere salam sosis. Sahipsiz hayvanlar sokakta yaşasalar da mama saatini içgüdüsel olarak bilirler ve beklerler. Çevrelerinde ayak sesi, insan konuşması duyunca sesler çıkarıp toplaşıp bekleşiyorlar. Ne yazık ki, hayvan düşmanlarına dert olur sahipsiz olan hayvanlara sahip çıkıldığı için. Onlara inat, hayvanlarla ilgilenip besleyen kişileri bu güzel örnek davranışlarından dolayı kutlamak takdir etmek gerekir. Özellikle soğuk ve/veya yağışlı havalarda özen göstermek gerekiyor. Özellikler kediler, açık alanlara ve sitenin otoparkına park edilen araçların sıcak olan motoruna gelir. Araba motoruna sığınıp bir semtten başka bir semte giden ne çok yavru kedi vardır. Bu nedenle arabayı çalıştırma sırasında kaputa birkaç kez vurup kontrol etmekte yarar var. Sokakta kedi, köpek kuş ne varsa maddi manevi desteklemek güzel mutluluktur. Bu dünyada açları doyurmak en güzel en büyük duygulardan olsa gerek. Barınaklar yapmak, sularını tazelemek zamanında beslemek, zaman zaman kısırlaştırmak…Sahipli/sahipsiz hayvanlar da yaşamın, doğanın ortaklarıdır. Hayvanlar, çevremizin çeşitli ekosistemlerinde önemli bir rol oynarlar. Ayrıca doğal dengeyi korurlar, hayvan çeşitliliği doğal yaşamın güzelliklerindendir. İnsan- hayvan ilişkileri ta mağara dönemlerinden başlamaktadır. Eski Mısırlıların kedi sevgisi, kemirgenleri yakalama becerilerinin takdir edilmesinden, onları kutsal yaratıklar olarak görmesindendir. Bazı dönem ve kültürlerde kediler kutsal sayıldı. Vaktiyle, Bakırköy’de yaşlı bir hayvansever teyze hiç aksatmadan her sabah ve akşam elinde pazar arabası, yaşlı bedenin iki kat olmuş haliyle, mama dağıtımına çıkardı. Onun da çok güzel bir sözü vardı; ‘Hayvanların Tanrısı İnsanlardır’ derdi hep. Hatırlayacak olursak, “Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 15 Ekim 1978 tarihinde Paris’te UNESCO Merkezi’nde törenle ilan edildiği, bu metnin 1989 yılında Hayvan Hakları Birliği tarafından tekrar düzenlenerek, 1990 yılında UNESCO Genel Direktörüne sunulduğu ve aynı yıl herkese açıklandığı konusunda sayısız kaynakta bilgi mevcuttur.” Ve aynı şekilde hatırlayacak olursak Aktivist siyaset adamı Dr. Martin Luther King; “Hedefini şaşırmış insanların, hedefe kilitlenen füzeleri kullandıkları bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlar, ahlaki evrim de geçirdiler, ancak bu biraz yavaş oldu.” Bunu görebileceğimiz yegâne yer ise insan ve hayvan arasındaki ilişkilerdir, hep öyle düşünmüşümdür.”

Çiko ve Pelüş Almanya yolcusu, aşılar kontroller yapıldı, ayrı ayrı kafeslere konuldular sakinleştirici derken Almanya yolculuğu sonunda bahçe içinde güzel, yeni bir evde yaşam. Kim alıştığı evinden ayrılmak ister ki, hayvan da olsa güvende olmayı hissetmek ister. Alıştığı ortamdan ayrılmak istemez elbette. Haydi yeniden ev keşfi, yeniden yaşam direnciyle yeni evi benimsemek. Arka bahçeye bakan balkon camından sincapları seyretmenin keyfi. Firuzan Anne işe erken gitmek zorunda, Çağıl Baba uyanınca kedilerin bakımı, korunması onun görevi. Kimse evde yokken, İstanbul’dayken karı koca, Olga Hanım eve gelir, seve seve kedilere eksiksiz güzel güzel bakar, onlarla ilgilenir. Güneşli bir günde arka bahçeye çıkmalarına izin verince, seyrediniz Çiko ve Pelüş’ takı keyfi. Çimenliklerdeki oynaşmalar, çimen yemeler bambaşka güzellik onlar için. Artık Çiko için bahçeye çıkma günleri, çimende dolaşma keyifleri başlamıştı. Karlı günlerde dışarıya çıkamadığı için, iki ayak üzerine cama uzanıp kapıyı açmaya çalışması, söz dinlememesi, ısrarla dışarıya çıkmak için ağlaması. Çiko bu verilen hakkı hep istedi elbette, sevilmek- okşanmak ama illaki sincaplarla çimenlerde hoplama, ileri geri koşma, perende atma şovları…

Çiko ve Pelüş, beklenmedik bir zamanda Füruzan Hanım’ın geçirdiği sağlık sorunları ve psikolojik iş sorunları nedeniyle yedi ay üzerine yeniden İstanbul’a dönmek zorunda kaldılar. Çiko’ya gün doğdu desek yeridir. Ataköy’deki babaannenin evine gelip, yerleşince dünyalar onun oldu. Babaanne derken, Bakırköy’de yaşayan Behiye Hanım, oğlu Fikret’in ısrarları üzerine torunlarına yakın olması adına Ataköy’de Füruzan’ın aldığı eve taşındı. Babaannelik kolay değildir, torun sevgisi çok özel bir sevgi, en kutsal mutluluk kaynaklarından. Çocukların aile ilişkilerinden başka, nine -dede ilişkileri ile yetişmeleri, yaşamlarında çok önemlidir. Babaanne şimdi torunlarının ayrıca, kızı Füruzan’ın kedilerinin babaannesi. Yüksek girişte olan dairenin hem ön balkonundan hem de arka balkonundan çok net olarak, bahçedeki kedilerin, köpeklerin, kuşların seyri nefisti evdeki kediler için. Ya dallardaki serçelerin, kumruların güvercinlerin görüntüleri, kur yaparak cıvıldaşmaları. Pelüş dişlerini vura vura miyavlayarak yakalamak için pencere camında patinaj yapıyor kuşlar dallardan ayrılana kadar. Yan dairedeki komşunun, anne kedi ve şipşirin, kınalı dört yavru kedinin zıplayarak önce balkona atlamaları, karınları doyunca balkondan çimenlere zıplayarak inmeleri Çiko için eğlencelerin en bulunmazı. Çiko çok mutluydu babaannenin evinde, Pelüş’ü hep kovaladığı için evde sığınacak her yere saklanıp korunmakta Çiko’dan. Genelde salonda zaman geçirip, koltukta geceler Pelüş. Çiko’ ise sonsuz bir hazla yatak odasını tercih etmekte. Yatak onun otağı, örtünün üstünde sırnaşır sevilmek ister, onu okşamak sevmek, fırçasıyla taramak yetmiyor. Arka üstü yatıp karnını açarak sevilmek, okşanmak, mırmır mırmır ve konuşurcasına çıkardığı seslerle hep sevilmek, saatlerce sevseniz yetmez ona. Adeta bir sevgi manyağı Çiko. Bazen örtüyü aralayıp altında saklanır saatlerce uyur. Gece babaanne yatar yatmaz yatağa sıçrar, kimi kucakta, kimi de ayakucunda uyur. Sabah gün ağarınca babaannenin başındaki yastığa zorla yerleşir, saçlarını çekiştirip durur. Mırmır mırmır yaparak titreşimlerle, türküler söyler, babaanneyi uyandırmak en büyük keyfi… Kuru mama sevdalısı, yaş mamadan hiç hoşlanmaz, oysa Pelüş yaş mama olmazsa koridora yan yatıp miyavlayarak önünü kesip babaannenin ayaklarına dolaşmaya bayılır. Üç ay üzerine pandemi tüm dünyayı etkileyince çok şeyler değişti. Altmış beş yaş üstü yasağıyla sokağa çıkamayan babaanne için kediler yaşam kaynağı oldu. Televizyon seyretmek, evde ekmek yapmak, facebook bildirimleri, paylaşımları, telefonla hatır sormalar ile kısıtlı bir yaşam. Anneler gününde balkon camının alt bölümüne yüzlerinde maskelerle gelip, Fikret, eşi ve torunların el sallayarak kutlaması çok güzel bir mutluluk. İnsanın yalnızlığını silip, ailesinin sıcaklığıyla, sevgisiyle var olunuşunun doğrulanması çok etkili. Sıkıntılı, dar günler, tam bu belirsizlik dolu zaman diliminde, dost ve sevgi kaynağı, yaşamına yoldaş oldu Çiko ile Pelüş. Altmış beş yaş üstü yasağıyla evde hapsolmakla sahipsiz hayvanlar aç kalamazdı, telefon konuşmalarının en önemli konusu da hayvanlar. Sitedeki banka memuresi, üç bloku önlü arkalı dolaşıp su ve mama bırakması güzeldi. Yüksekte oturan kimi arkadaşlar yemleri sepetlerle aşağılara salıp doyurdular sahipsiz hayvanları. Bu arada babaannenin sokağa çıkamaması, arada etkinliklere gitmeyişi, hep evde oluşunun keyfini yaşadılar. Haziran ayı ortalarında, Pandemi ve aşılar, sokağa çıkma serbestliği, babaanneden ayrılış…

Çiko ve Pelüş İzmir yolcusu, yeni eve yeniden taşınma alışma. Beş saatlik yol boyunca susmadan ağlamayla dubleks evde bir yıl. Çiko bu arada kısırlaştırıldığı için mutsuzluk yaşadığı gibi kilo aldı. Evde yaşam böyle, sahiplenilen kedilerin, köpeklerin hemen hemen hepsi kısırlaştırılıyor. Aşırı nüfusu önlemek için önemli bir adım elbette. Sonrasında kilo alacakları bilinciyle kısırlaştırılan kedilerin, köpeklerin yemesi gereken mama ile beslenmeleri gerekli. Eh bu durumda, Çiko da Pelüş gibi alıştı bu kısırlaştırılma durumuna.

İki yıl üzerine Çiko ve Pelüş, yeniden babaanneye geldiler, mutluluktan çıldıracakmış gibi hemen yatak odasına kendini güven altında alan Pelüş salondaki koltuk arkasına saklandı. Öyle ya o da artık buraya aitti. Pelüş on iki yaşını, Çiko ise beş yaşını doldurdu bu arada. Sabahları Çiko daire girişinin kapısında ağlayıp bekler. Apartman içindeki girişte dolaşmasına izin verdiği için babaanneye, ‘kapıyı aç’ dercesine gösteriler yapıyor. Kapı aralık olarak hafif açık duruyor, asansör sesi, giriş -çıkış sesi varsa Çiko son sürat kapıya abanıp içeriye atıyor kendisini. Babaanne mutfaktayken da rahat durduğu yok, dolap altlarını karıştırmaya meraklı. Yemek pişerken, sebzeler hazırlanırken, telefonda konuşurken miyavlayıp ilgi bekliyor, konuşuyor adeta. Babaanne ‘canım Çiko’m ‘derken Çiko’nun anında cevabı ‘miyav, miyav, miyav’. Babaanne evden uzaklaşınca üzülüyor, eve dönünce yarım saat kadar susmadan ağlıyor, dedik ya sevgi manyağı Çiko. Niye yalnız bıraktın gibisinden ağlamasıyla hesap soruyor, konuşan kedi adeta. Dün balkon altındaki alana Çiko’ya misafir geldi, karşı bloktaki Sevda Hanım Cicoz adındaki kedisini Çiko ile tanıştırmaya getirdi. Balkondaki sandalyesine çıkan Çiko, uzanıp uzun uzun baktı kafese benzeyen bebek arabasındaki Cicoz’a. Çiko miyavlayarak hoş geldin sesleriyle cevapladı gelen misafirini. Cicoz çok güzel kırma bir kedi, maviyle karışık, menevişli çok güzel gözleri var. Sırt tüyleri beyaz ve yer yer kınalı, altları hep beyaz orta büyüklükte dört yaşında. Sevda Hanım ve eşi Hayrettin Bey ta yavruyken alıştırmışlar gezdirmeye. Orta büyüklükte, üç yanını rahatlıkla görebilecek şekilde, plastik örgülü korunaklı bebek arabasında geziyor. Kış aylarında sıcak tutan kedi giysisiyle çevresini seyrederek gezmekte. Sitenin kameriyesinde tanış oldular babaanneyle, sitedeki kedilere bakıyor, etrafta oynayan çocuklara bakıyor, kendini güvende hissettiği için hiç ürkmeden bebek arabasında dolaşmaya bayılıyor.

Çiko’nun babaannesi, doğa dostu, saksıda çiçek yetiştirme sevdalısı olduğu kadar da hayvan dostu. Balkon camına gelen kedilere mama vermek, pencere karşısındaki çınar ağacında tüneyen kumru ve güvercinlere buğday serpmek. Kumrular, güvercinler balkon penceresinde babaannenin gölgesini gördükleri an, hop dallardan süzülerek balkon penceresinin altındaki alana gelip serpilen buğdayları silip süpürüyorlar. Laternaya konan siyah karga eşiyle nöbette zaten o da payına düşeni yiyecek. Her türlü yemi buldu mu yutan beyaz martılar arada arabalara konup yem gözlüyorlar. Sitenin solundaki alana hayvanların beslenmesi için sakinlerce yönetimden izin alındı vaktiyle. Site kedileri dışında bu mamalara ortak, çeşitli kuşlar, çitlerin arasına saklanan kirpileri de görüyor site sakinleri, karıncalar kurtçuklar, böcekler yaşam ortakları. Her şeyin özü sevmek; yaşamın özü, var olmanın özü…

Çiko ve Pelüş babaannenin evinde çok mutlular, evin sahibiymişler gibi davranışlar sergiliyorlar. Gün olur, babaanneye kafa tutuyor, gün olur sakin sakin yokmuşlarcasına sessizler. Füruzan anne ve Çağıl Baba arada ziyarete geldiklerinde heyecana kapılıyorlar. Babaanneden alıp yeniden götürecekler diye! Neyse ki bu aralar ufukta taşınma görünmüyor, ortalarda babaannenin valizleri de yok. Çiko ve Pelüş ’un yengeleri vardı aynı blokta. Yenge, babaanne seyahatteyken bakımlarını üstlenmekteydi. Ne yazık ki ‘yenge’ bu yıl yok. Torunlar, oğlu Fikret, eşi başka kente taşındılar ailecek. Sakın ha, Çiko duymasın; altı ay sonra babaanne seyahate çıkacak, yazlığa gitti mi üç ay yok! Seyahate çıkmak ev hayvanları için olduğu kadar, Çiko ve Pelüş için de bir sorun elbette çözümlenmeyi bekleyen…






Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
"sevgi manyağı çiko" Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz "sevgi manyağı çiko" yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
"SEVGİ MANYAĞI ÇİKO" yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
neneh.
neneh., @neneh-
12.12.2023 13:05:46
Muhteşem!..İnsanlar nasıl rahat ve konfor düşünüyorsa can dostlarımız da öyle.Alışılmışın dışına çıkmak problemi de beraberinde getiriyor.Karşılıksız sevgi ile dopdolular.Verdikleri sevginin karşılığını istemek onların da hakkı tabi ..Sorumluluk isteyen bir iş bir can sahiplenmek.Kaleminiz daim olsun.Sağlıcakla.Saygıyla.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.