- 294 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İNSAN KENDİ RIZKINI KENDİ ELİYLE KAÇIRIR
Küçükken tasarruf için “Damlaya damlaya göl olur” derlerdi. Ama bu söz çoğu kimsenin bir kulağından girer, diğerinden çıkardı. Damladan herkes para biriktirmeyi anlardı. Para varsa biriktiren biriktirirdi. Geri kalanı elindeki ile yetinmeye çalışırdı.
Hayatta her şey para değil ki…
Zamandan, paradan, mekândan, yiyecekten, içecekten, yani aklınıza gelen her şeyden tasarruf edilmesi gerekir.
Çevremizde insanın karışık eli karışmadığı müddetçe hiçbir düzensizlik ve israf bulunmuyor.
İsraf eden kanaatsizdir, savurgandır, “Eli deliktir”. İsraf yüzünden kazancı isteklerine yetmediği için hırsı ve açgözlülüğü artar, “Daha yok mu?” demeye başlar, şükrün kapısını kapatır, yolsuzluk ve şikâyet kapısını açar.
İsraf, nimete karşı büyük bir hürmetsizliktir. Nimete hürmetini yitiren, bereketi de yitirmiştir.
Nimetin azı da çoğu da hürmete layıktır. Az diyerek küçümsenmesi, “Küçücük parçalardan ne olacak?” denmesi, rızkın bereketini ve parça parça birikecek nimet hazinesini kaçırır.
Sofraya dökülen ekmek kırıkları veya tabakta bırakılan yemekler çok değerlidir. Bunları önemsiz görüp çöpe atamayız, küçümseyemeyiz, hürmetsizlik edemeyiz. Çünkü, insanın çöpe attığı o parçayı yapacak ne ilmi, ne teknolojisi, ne de kudreti var.
Bereket deyince, çoğumuzun aklına rızık gelir. Rızık sadece yiyecek ve içecekten de ibaret değildir. İnsanın ruhunun, kalbinin ve her bir duygusunun kendilerine münasip rızıkları vardır. Mesela kalbin rızkı sevgidir. Burnun rızkı kokular, dilin rızkı tat alma ve konuşmadır, kasların rızkı harekettir. Yani her bir organımızın ve duygularımızın rızıkları ayrı ayrıdır.
Bunların da hiç birini israf edemeyiz. Ömür kısa, yapılacak işler pek çoktur. Kalbin, ruhun ve duyguların lüzumsuz işlere yoğunlaştırılması zaten yasaklanmış, müsaade edilmemiş. Bu yasağı dinlemeyen nimete karşı büyük bir hürmetsizlik etmiş olur. Ayrıca bereket kalktığı gibi, ruh ve kalp hastalıkları ile duygu bozuklukları başlar, insan manevi buhranlarla boğuşmak zorunda kalır.
Cömert birisi mükellef bir sofra kurup misafirler çağırsa, bu misafirlerden bir kısmı sofra sahibinin gözünün önünde yemeklerin yarısını sağa sola dökse, o savurgan misafirler o sofraya bir daha çağrılmazlar. Ne olursa olsun bütün kazanç kapıları da böyledir. Kıymet bilmeyenin elinden alınır, kıymet bilene verilir.
Vitrinler, reklamlar, bizleri israfa teşvik ediyor, aldatıyor, algılarımızı yönlendiriyor, zaaflarımızı okşayarak mal satıyorlar. Bu gerekli mi? Bu gerçekten ihtiyaç mı? Gibi soruların cevabını vermeden almak doğru değildir, israftır. Her şeyi almaya kalkmak fakir ve muhtaç duruma düşmektir, sadece ihtiyacı olanı almak ise zenginliktir, onurlu bir davranıştır.
Kâinatta hiçbir israf yok. Biz de kâinatı örnek alarak israf etmeyelim. Başkalarının estirdiği suni rüzgârlara kapılıp kendimizi kaybetmeyelim. Meşru daire çok geniştir. Bize istediğimiz saadeti ve huzuru temin edecektir. Hiç kimsenin endişesi olmasın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.