İtidal
Az sonra misafirim gelecek...Çaydanlığı ocağa koydum...Bardak, tabak, çay yanı ikramlarım... Hızlıca kıyafet değiştirdim, eveet şimdi hazırım...
Misafirim, doğal, candan...Uzaktan da olsa, akrabalık mı, kişiliği mi, belki de gerçek bir abla gibi oluşudur beni kendisine yakın hissettiren...Eşi de çok beyefendi... Hep örnek aile olmuşlardır çevremizde, parmakla gösterilen.. Tam çayı demleyecektim ki zil çaldı...
Karşımda; beyaz, kısacık saçlarını hâlâ boyamamakta ısrar eden, gözlerinin içi gülen ablacığım...Sarmaş dolaş olduk... Ayakta hal hatır ederken,
’’Şimdi sana dünyanın en güzel çayı’’ dedim kaynayan suyu demliğe boşaltarak...
’’eveet tamamdır, haydi oturalım’’
’’Ellerine sağlık, ben de sana Ayşe’nin çayını anlatayım. Aklıma geldikçe gülerim’’...
Balkona geçtik. Her ortamdan mutluluk ve güzellikler bulup çıkaran ablacığım balkonumun yeni haline çook beğendi... Karşılıklı oturduk...Sigarasını yaktı... Uzunca bir nefes çekti..
’’Çaysız duramam, bilirsin...Köylerde de çok çalıştım. İl merkezine senden epey sonra geldim.. Sen benden kıdemlisin ya’’ gülüştük...
’’Son çalıştığım köyde bir Ayşe vardı.. Nedendir bilmem Ayşe’nin çayı herkesin çayından daha lezzetli olurdu...Bir gün canım bir çay çekti, hem de nasıl!!!... Okul çıkışı, Ayşe’ye uğradım. .Biraz sohbetin ardından Ayşe, yıkadığı 7-8 yumurtayı önce bir güzel haşladı. Kaşıkla tek tek yumurtaları çıkardı. Sonra o haşladığı yumurtaların suyuyla da çayı demlemesin mi... Şok oldum...Meğer Ayşe’nin çaydaki lezzet sırrı yumurtalarmış!...
’’yok artık... inanmam... şaka mı’’...
güldü, sigaradan bir nefes daha çekti
’’Ben de gözlerime inanamadım’’
’’İçtin mi bari’’
’’içtim içtim’’ dedi başını sallayıp gülerek
’’gayet lezzetliydi’’
’’ vah vah, bizim suyumuz yumurtasız kaynadı, umarım çay demini almıştır’’ deyip mutfağa geçtim..
Tepsiyle geri döndüğümde, karşımızdaki üniversite hazırlık kulübünü işaret ederek...
’’Üniversite hazırlığındaki bu çocuklar gürültülü oluyorlardır illaki’’
’’Zaman zaman olabiliyorlar ama genç çocuklar, olabilir diyoruz, sıkıntı yok yani’’
İlerleyen süreçte gözü sık sık karşı kulübe takıldı. Çayın ardından bir sigara daha yaktı..
’’Bunu içip kalkayım geç olmadan’’ aceleyle sigarasını içti ve
Teşekkür edip izin istedi..
Kalkarken, yine kulübe baktı.
’’Eskiden olsa bu çocukları, uyarırdım’’ dedi...
Elindeki atkıyı erkek arkadaşının boynuna dolayıp kendine çeken, kıvırcık saçlı irice gözlüklü kızı göstererek...
’’Bu yaş için biraz erken fakat evlilik öncesi birazcık romantizm de olabilirmiş aslında, elbette edebi aşmamak şartıyla...
Benim zamanımda hem benim, hem çevremin çok katı kuralları vardı...O zamanlar söz namustu.. El ele korunan namusumuz!!.Aile büyüklerinin acil onayı ile doğrudan nikaha taşınırdı.. Yeterince birbirini tanıyamadan...Sonrası bildiğin sorumluluklar işte...Görev yani, içerde ve dışarda katı kuralları olan...Halbuki hayat bizimdi... Kararlarımızı da kendimiz verebilmeliydik, bizi ilgilendiren konularda, neyse’’...
Kapıya kadar kol kola yürüdük. Ayakkabılarını giydi... Candan sarıldı...
’’Haydi canım hoşça kal’’...
O, asansöre girince, kapıyı kapattım. Bir süre öylece kalakaldım...
Ailesinin isteği ile çok çok mutlu, örnek evliliği olduğunu düşündüğüm bu güzel yürekli kadın, belki de ilk kez bir ukdesini biriyle paylaştı...Üzüldüm onun adına...Aslında bütün ilişkiler; ne çok katı kurallarla boğulmalı, ne de sulandırılıp vıcık vıcık olmalıydı...İlle itidal, ille itidal...
Tepsiyi almak için balkona çıktım. Şimdiye kadar hiç dikkatimi çekmemişti, bu kez kıvırcık saçlarını erkek arkadaşının omzuna yaslayan iri gözlüklü kız...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.