- 546 Okunma
- 8 Yorum
- 4 Beğeni
Ardahan'dan Batıya
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
1800 rakımlı Ardahan’da hava bozuksa ve yaz mevsimi yerini sonbahara bırakıyorsa havalar iyice soğur. Hava sıcaklığı tek rakamlı sayılara düşer. Acil işi olmayan insanlar dışarıya sokaklara çıkmaz. Ardahan’da İstanbul seferini yapacak otobüsün kalkmasını bekliyoruz. Ara ara hızlanan yağmur ve şiddetini artıran rüzgârdan çocuklarla birlikte büyükler de nasiplendik. İyice ıslandık, üşüdük…
Otobüssün içi ana baba günüydü. İkişerli koltuklarda iki büyük yolcunun yanında birer de çocuk vardı. Bazı annelerin kucağında bebekler vardı. Otobüsün kalkış saati 13.00’tü. Biz ancak saat 14.00’de doğru hareket edebildik. Taşıtımızın içi sımsıcaktı. Kalabalık yolcu topluluğunun nefesleri içerisini yetesiye ısıtmıştı.
Kars’a yaklaştığımızda bulutlar dağılmış hava biraz açmıştı. Güneş, Kars Kalesi’ni soluk sarı ışıklarıyla aydınlatıyordu. Ardahan’da yetesiye yolcusunu almıştı otobüsümüz Kars’ta fazla kalmadı. Kısa bir ihtiyaç molası sonunda hareket ettik. Hava da karardı. Karanlıkların içine daldık. Ağlayan bebek sesleri, koltuklarında rahat otaramayanların sızlanmaları dinmiyordu.
İstanbul’a, Sakarya ve Kocaeli’ne ilk kez seyahat edenler vardı. Bazı yolcuların çoğusu kara lastik ayakkabı giyiyordu.
Altları değiştirilmesi gereken bebeklerin için pratik bebek bezleri yoktu. Altı değiştirilen bebeklerden yayılan kokulara burnumuzu kapatarak rahatlamaya çalışıyorduk. Hele lastik ayakkabılardan yayılan kokulara dayanılacak gibi değildi. Ve o yıllarda taşıtlarda sigara içmek serbestti. Ne kadar çağ dışı alışkanlık ve duyarsızlık. Büyükleri bir yana bırakalım, bebekler ve küçük çocukların sağlığı hiç mi düşünülmezdi (!)
Yapacak bir şey yoktu. Başa gelen çekilir.
Yolculuğumuzun tarihi hayli eskilere dayanıyor. Yetmişli yılların sonu... Memleket kaynıyordu o yıllarda. İller ideolojik olarak parsellenmişti. Kars otobüsleri Erzurum’dan geçerken taşlandıklarını duyuyorduk. Kars’ta sol, Erzurum’da sağ ideolojiler baskındı. Şavşatlı bir eczacı arkadaş anlatmıştı:
“Arabamla Erzurum’da hastahaneye gidecektim. Arabamı şehir dışında bıraktım. Artvin plakalı araçla Erzurum’un merkezine girmek dayak yemeye ve aracın haşat olmasına davetiyeydi. Hastahaneye yaklaştığım zaman kalabalık bir grup sloganlar atarak yürüyordu. Ben de sağ elimi yumruk yapıp kolumu kaldırdım. Komünistler Moskova’ya, komünistler Moskava’ya ‘ diye bağırarak kalabalığın arasından rahatça geçip hastahaneye gidebildim. ”
Saat 24.00’de Erzurum Otobüs terminaline vardık. Yarım saat mola verildi. Gece yarısı terminalde sorun olmaz diye birlikte yolculuk ettiğim bir öğretmen arkadaşla iki çay içmek amacıyla çocukları otobüste bırakarak terminaldeki çay ocağına gittik. Sağ görüşlülerin malum bıyıklısı bir genç yanımıza yaklaştı. Masamıza dört bardak çay koydu. Biz her ne kadar iki kişiyiz iki çay içeceğimizi söyledik. Tosuncuk kaşlarını çatarak: “Burada adet böyledir.” Diyerek yanımızdan uzaklaştı. Birer bardak çay içtik. Diğer iki çayı içmeyerek durumu ancak bu kadar protesto edebildik. Dört çay parasını ödeyerek çabucak otobüsümüze girdik. Lafı uzatsaydık başımıza nelerin geleceğinin farkındaydık.
Neyse ki, otobüsümüz kötü bir olayla karşılaşmadan hareket etti. Hoş olmayan kokular içinde yol alıyorduk. Durumumuz yine de Dostoyevski’nin Ölüler Evi romanını yazdığı koşullardan biraz daha iyiydi. Yolculuğa birazcık neşe katan ikinci kaptanın sorduğu eğlenceli bilmecelerdi. Otobüs içindeki kirli hava çekilecek gibi değildi. Taşıtımız azami seksen kilometre yapabiliyordu. Otta Anadolu toprakları soluk gri renk almıştı.
Evet, Anadolu bozkırında yol alıyorduk kazasız belasız. Güneş doğmuş hava sıcaklığı yükselmişti. Otobüsün camlarını aralayıp temiz hava teneffüs etme olanaklı oluyordu. Aheste aheste yolculuk devam ederken yaşadığım yıllar içinde ilk ve tek olarak karşılaştığım hareket halindeki taşıtın tekerinin bomba sesi çıkararak patlamasına tanık oldum. Ön sağ lastikte tilki ininin ağzı genişlikte bir delik açılmış, büyük bir parça kopup yana savrulmuştu.
Kazayı otobüs takla atmadan atlattık. Tekeri değiştirmekti yapılacak iş. Stepne yoktu uzun servis aracımızda maalesef (!) Kırıkkale’ye gidip lastik almaktan öte bir çözüm yolu da yoktu. Sürücülerimiz yoldan geçen bir araca binip lastik almak için yanımızdan ayrıldık.
Vakit öğleye yaklaşıyordu. Tüm yolcular kırlara dağıldık. Yorgunluk attık. Kısa sayılmayacak bir süre içinde temiz Orta Anadolu kırında piknik yaptık. Dinlendik yetesiye. Sürücülerimiz geri dönüp yeni lastiği takıp yeniden hareket etmeniz üç saate yakın sürdü. Bu kez biz yolcuların tek dileği vardı; sağlıklı bir biçimde yolculuğun sonlanması.
Yolculuğumuzun kalan kısmı normal geçti. Otobüsün hızında bir değişiklik yoktu. Taşıtın içinin tahammül edilmez hava kirliliği, haddinden fazla yolcu ile yaptığım ömür törpüleyen yolcuk sona erdi nihayet. Otobüsten terminalde eşyalarımızı indirirken güneş çoktan batmış karanlık çökmüştü Kocaeli’nin üstüne. Eşyalarımızı bagajdan aldık. Bizimle birlikte yolculuğu Kocaeli’ne kadar bir arkadaşın şu sözleri aklımda kaldı uzun yorucu yolculuk anılarıyla birlikte:
“ hani yemin etsek başımız ağrımaz. Ardahan’dan Kocaeli’ne tamı tamına otuz altı saat sürdü yolculuğumuz. ”
YORUMLAR
Bir de sigara içerdik otobüslerde. O içmeyenlere yapılan ne büyük haksızlıkmış. Sağ sol çalışmalarından hepimiz çok çektik.
Güzel bir paylaşımdı var olun hocam.
Sağlıklı günler dilerim.
İBRAHİM YILMAZ
Daha içerikli yazılarda buluşmak dileğiyle saygılarımla kalın.
Hayatın tam orta yerinden gelen müthiş bir yazı.. Bizleri gerek yaşımızın erdigi gerekse duyduklarımızla eski günleri yaşattınız.. Kaleminiz susmasın saygımla, kutladım.
İBRAHİM YILMAZ
Daha özgün yazılarda buluşmak dileğiyle Selam ve sevgilerimle esen kalınız.
Çocukluğumu hatırlattınız. Arabanın içinde tüm turşu kokularının burnuma kolonyalı mendille kapadığım zamanları.
Şu iki insanı asla unutmayın:
İhtiyaç anında yanınızda olanı...
Zor zamanda yalnız bırakanı...
Hz. Ali
Evet. Bu zor zamanlarda ülke olarak birbirine kenetlenmeli fikir ayrılıklarını bir kenara koymalıyız.
Zaman ne din öncesi ne din sonrası.
Zaman algıyı kim yönetiyorsa onun peşinden gerçeği bilmeden araştırmadan gidenlerin zamanı.
Dijital çağda bu oyunları dur diyebilecek kapasitemizin olduğuna inanmak istiyorum.
Umutla İnanıyorum
Sevgi ile selamlarımı gönderiyorum.
İBRAHİM YILMAZ
Hz.Ali'den aldığınız değerli özdeyiş kadar düzeyli yorumunuz ve dilekleriniz.
Evet," gerçeği bilmeden araştırmadan gidenlerin zamanını" çalışmalarımızla, davranışlarımız ve de eylemlerimizle yenme çabasında başarılı olacağımıza inanıyorum.
Biraz daha kararlılık ve özgüven yeterli diye düşünüyorum.
Selam ve sevgiler iletiyorum soylu gönlünüze.
Ezelden beri menfaat çatışması nedeniyle dış ve iç güçler, ülkemizde ; her dönemin kendine özgü zayıf noktalarını hedef alarak kargaşa yaratmaya çalışırlar. Bu devam edegelecektir de. Bilinçli, bilgili, birlikli ve güçlü olmak tek çaresi.
Bu konuyu hatırlatan, uyaran; güçlü, zengin ifadeli akıcı yazınıza tebrikler.
Saygılarımla.
İBRAHİM YILMAZ
Ülkemizde birlik beraberliği sağlamak ve çağdaş uygarlık düzeyini yakalamak için belirttiğiniz gibi:"Bilinçli, bilgili, ve birlikli"olmak için bu ve benzeri platformlarda karınca kararınca mücadele veriyoruz.
Saygılarımla esen kalınız.
Hocam çalışmanızın bir başka gerçeği işlemesi bakımından değerli buluyorum , şu anda ülkede sinsi sinsi bir kardeşi kardeşe kırdırma hesabı siyaset üzerinden gelişiyor özellikle ırkcı ve dinci partiler bu kardeşi kardeşe kırdırma planı üzerinden siyaset yapıyor herkesi uyanık olamaya davet ediyorum bu ülkede yaşayan herkes kardeşdir
İBRAHİM YILMAZ
Emeğe ve sanata saygımla esen kalınız.
Evet hocam ö dönem en acımasız illerdeki insanlar Erzurum Maraş ve Sivas , yaşıyordu kimse kusura bakmasın şimdi bile bu üç ilimizin istisna olabilir toplumun çokta merhametli olduğunu düşünmüyorum kendi gibi düşünmeyen özellikle inanmayanlara karşı acımasızlar bu gerçeği dile getirmiş olmandan dolayı çalışmanızı kutluyorum
İBRAHİM YILMAZ
İBRAHİM YILMAZ
Çok zor yıllar zor günlerdi değerli Hocam. Hep duyardık Erzurumdan geçen otobüslerin hele de Artvin ve Kars otobüslerinin çok da kolay oralardan geçemediği... Sıkıntılı günlerdi ve büyük bir tezgahtı CIA ve avaneleri tarafında tezgahlanan... Manidardı kutlarım yürekten...