KUMDAN DENİZ KIZLARI
Yaz bahçelerinin uçuşan kelebekleri vardı avuçlarında… Renk renk, deseni benzersiz. Kanatlarının çırpınışlarını âşık bir kadının kalp atışlarına benzetirdin. Usul usul, ama bir o kadarda telaşlı hallerine. Sonra onları gökyüzünün alacalı temasına bırakır, elinde kalan simli toz zerreciklerini yüzüme üflerdin. Herkes kumdan kaleler yaparken sen; kumdan denizkızları yapardın; büyülerdin…
Çocuktum… Herkes gibi dizlerimi kanatır, gözyaşlarıyla pansuman yapardım. Nazımın geçeceği kimse yok ise yanımda kalkar devam ederdim oyunlarıma. Ama varsa, bastığım yaygaraydı düşen payına…
Ateş böceklerini senin o kumdan denizkızları yaptığın günlerin akşamında gördüm ilk defa. Sonra cırcır böceklerinin senfonik sesleri. Her biri bir aryaymış gibi çıkan yaprak nağmeleri. Sen çok sıcak iklimlerde yaşardın ama hep serini severdin. Ben senden çok uzaklarda yaşardım ama hep seni özlerdim.
Hatırlıyorum da; çok sıcak bir yaz akşamıydı. Sen ağır ağır, bense hoplayıp zıplayarak yürüdüğümüz o yolun, sonuna çıkan ışıklı tabelaların altında ki eğlencenin, nabzından tuttuk. Sen karşı kahvehanede nargileni tüttürürken ben kendimi bin bir renkli eğlencenin içerisine çoktan atmıştım. Sen telaşlı gözlerle bana bakıyordun, bense hayran gözlerle sana… Biliyor musun; çok seviyorum nargileyi artık bende. Ve bir nefeste senin için çekiyorum zamandan, marpucunu kalbime değdiripte…
Artık rengârenk balonlar görmüyorum sokaklarda. Benim kırmızılı sarılı uçan balonum gökyüzünde şimdi nerede bilmiyorum. Her aldığın balonu uçmasın diye bileğime bağladığın halde nasıl uçar giderdi, ardındaki gözyaşlarını umursamadan, onu da bilmiyorum.
Yıllar önce denizi gören fakat sonra binaların ördüğü manzarayı bir hayaletle çevreleyen evin 7. katında, en çok esen odasındaydın. TRT FM’in her daim açık olduğu, yurttan korolar dinlediniz diyen ince bir sesin suskunluğu bozduğu, inceden içeri yayılan deniz kokusunun ciğerleri bulduğu bir ege kentinin kalbindeydin.
Ah ne çok severdin çiçeklerini. O rengârenk açan güllerini, kasımpatılarını, sümbüllerini. Ne çok severdin sevdiğin insanları resmetmeyi, onları beklenmedik sürprizlerinle mesh etmeyi…
Ne çok severdin sigarayı… Kartonlarla alır, sonra da bana döner; sakın sen alışma emi derdin. Alışma, hiç iyi bir şey değil bu meret… Sofradan kalkmadan önce içerdin kahveni. Telvesini dibinde bırakmazdın. Kahvenin anlamı telvesinde saklıydı. Pos bıyıklarını hiç kesmezdin. Ben gidişine hiç alışamadım… Alışmamı da bekleyemezdin… Ben senin kıvırcık saçlı minicik torunundum… Ve sen benim dedemdin…
DİP NOT: Kalbim ağzımda gecelerce yakıyorum sancını. Bir avuç kül, hasretinin dumanında. Çık gel diyemeden özlüyorum. Ben her gözyaşımda biraz daha eksiliyorum…
Elif SEZGİN
YORUMLAR
Canim benim ne kadar güzeldi.Böyle dalip gitmisim okurken.Ne kadar akici ve zevk veren bir yaziydi.Ne sevgiymis,bende cok severim dedemi.Simdi ayzeimer hastasi.Ögretmendi kendisi,zamaninda yillar gecmesine ragmen ögrencilerini numaralariyla tanirdi.Ama simdi.neyse birtanem yüregine saglik.10 puan benden sevgiyle.