- 194 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yol
Yol,
kıvrılır ve ömür akar gider üzerinden.
İnsanlar, adım adım yollarda.
Çıkıyorsun, soğuk, donuyor yaşların.
Yol, seni götürüyor kıvrım kıvrım, sokaklardan geçiyorsun.
Görüyorsun, bazıları var,
Gülüyorsun, oysa diğer yolda ağlarken,
hepsi birbirine çıkar, bütün ömürler gibi,
dolanıp gördüğün herşey,
uğradığın şehirlerde tattığın ne varsa,
bütün ömürlerden bir yola çıkar.
O bütün ömürler, aynı yollarda yürüdü.
Aynı yıllarda, farklı zamanlarda, aynı güneşin altında,
konuşmayı bırakıp, yollarda yürüdüler.
Yol, bizim ömrümüzün parçası,
ona ihtiyacımız var, o sona gitmek için araç,
şikayetsiz, mazeretsiz, söylenmeden herkesi görüyor.
Aşkları ayıran, kavuşturan, düşmanları barıştıran, kavgayı başlatan, doğumun ve ölümün üzerinde yürüdüğü bir yol.
Yol ki bu dünyanın tamamı, tamamlanamayan herkesin aradığı parçaların aracı,
kalplerin aynı sıcaklıkta çarpması için, ezilmeye mahkum olan yol.
Gündüzün gecenin, gölgelerin sığındığı, başının düştüğü serin taşlar o yolda,
bastığında, uyuduğunda o yol.
O zaman bak, önemsemediğin hayvanlar ile aynı yoldasın,
düşünebiliyorsun ama yanlışsın.
Onlardan adaleti, onlardan merhameti öğrenmelisin.
Birde sokak lambaları var, öyle her köşede sanki hayatımızı aydınlatmak için dikili,
hayır, onlar o yollara ait,
ömrün gibi. Yoksa sen karanlığa aitsin,
çünkü, çünkülerin ve keşkelerin seni kovalıyor,
senin kendinden kaçmak için o yollara ihtiyacın var, yolların ise yıllara.
Yıllar sana aitken, sen yollara aitsin.
Herkes ait olduğu yerden bir yola ait,
oysa bütün yollar bir yola çıkar.
Herkes birgün oradan geçer.
Siz kirlettiniz yolları,
yaşamaktan çok, yaşatmamak için, yaşlar akıttınız.
Damlayan kan, gözyaşı, düşenlerde o yollara ait.
Bu yollar bendeydi.
Ben yolların başında, yıllara meydan okurken,
yine o atlılar peşime düştü.
Onlar geliyorlar, başım dönüyor, sesler beni korkutuyor gece saat üç,
elimde senin ellerin yok,
nefesin ısıtmıyor, varlığın ruhumda aşk ancak,
ancak sen o yoldasın, ben bu gecede,
bu yol karanlıkken, senin olduğun heryer muhteşem güzelliklerle nurlanmış,
sen o yolun ışığısın, ben bu gecenin kabusuyum,
bu yol, bana onları getiriyor,
ben onları öldürüyorum, sırtımı dönüyorum ki yeniden uyanıyor bütün kabuslar.
Birileri kaçıyor, birileri onları kovalıyor ve yol sessiz,
ben gördüm ve takılıyorum o yola,
yol şahlanıyor, mesafelerden kurtuluyorum.
Az sonra birini tutuyorum kollarından, yolun üzerinde acımadan vuruyorum!
onu yola hapsettim, vicdanımı yolun kenarına bırakıyorum,
üstünde ölüm gibi onu o yola gömüyorum.
Çığlıklar anlamını yitiriyor ve kelimeler anlaşılmayacak kadar uzak.
Derin bir nefes çekiyorum sigaramdan ve yürüyorum.
Bana teşekkür ediyor yol, yağmur yağıyor ve akıyor kirler,
tuttuğum vicdanımı elimle yerleştiriyorum yüreğime.
Benim yolumda bir sabah daha ışık ve bir gece daha karanlık.
Belki sabahlar karanlıktı, sen güldün.
sen güldün ve yola düştün, yola düştün ve aydınlandı sabahlar,
gecenin karanlığı korkup gizlenmek için aydınlığa,
saatlerle anlaşmıştır...
Saatler, onlar başka bir konu ve bu bir şiir değil.
Bu bir yol, bu insanların gördüğü, konuşmak için hiç çabalayamadığı evet o yol.
Üzerindesin, sen hayatın ve ölümün keskin çizgisinde yaşıyorsun.
Anla işte bu bir yol, gördüğün ve göremediğin.
Ümidini yitirdiğin, umudunu bulduğun, bulmak için koştuğun,
telaşlarından kurtulmak için çabaladığın, sevgiliye sevgi olmak için düştüğün evet o bu yol.
Bu aralar kendimi atmak istediğim, atıp bir daha kendimi görmek istemediğim,
kaçıp kaçıp yine aynı yollardan kendime çıkmadığım yol arıyorum.
Yolumu kaybediyorum sonra, sonra tekrar toparlanıyorum, sonra tekrar, tekrar,
sonra düşünüyorum sakin bir yolda, ömrümüz ne ara geçti,
geçtide hep aynı yollarda. Hep farklı insanlar, hep aynı yollar, aynı şiirler aynı şairler.
Farklı kadınlar yürüyor o yollarda, aynı şairlerin aynı şiirlerinde,
aynı şiirlerle binlerce insan seviliyor ve bu beni kahredercesine yollara düşürdü.
Oysa çocukluğumun yolları ne güzeldi, tozlu ve çamurlu.
Ben onların kiriyle bir suya teslim olup temizlenirken,
şimdi bizi temizlemeyecek kadar pislenmiş sular.
Yolları kirletmeyin demiştim, akan sudur, akan aşktır, akan sevgidir.
Dinlemediler, öldürdüler bütün varlığı,
şimdi kendileri ölüyorlar nefessiz ve acı çeke çeke.
Bazı dostların dost olmadığını o yollar anlatıyor.
O yollarda sırtından vurulduğunda çektiğin acıyı anlıyor yol,
seninle dertleşiyor ve seni anlıyor.
Seni yalnız bırakmıyor ve sen sağlam bas diye hiç kıpırdamıyor.
Bazen ufak tefek sallantılara marus kalıyorsun, bazende şiddetli,
işte o şiddetli sallantılar, seni beni, bir çok kimseyi alıp götürüyor.
Sana bu şiir değil demiştim, sıkılıyorsan yarıda bırak ve kendi yolunda yürü.
Burası hepimizin düştüğü yollardan birtanesiyken,
sen birtane olup ayrı yollardan gidebilirsin.
Ancak geldiğinde aynı yola çıkacaksın, biz ise karşı yolda olacağız.
Evet hayat yollara bağlıydı,
yolsuzluklar bile bir yola hitiyaç duyuyor,
herkes birşeyler için bir yol arıyordu.
O yollar ve bu yollar farklı,
yürüdüğünde göreceksin, geçmişe dönebildiğin kadar dön,
dün ayrı yollar, bugün ayrı.
Biliyorsun ki bütün yollar birbirine çıkacak, bütün ömürler ayrılırken birbirinden,
bütünlüğünü yitirirken bütün insanlar,
onları taşıyacak olan yine yollar.
Yollar işte hayatın ta kendisi,
senin ihtiyacın olan uzun uzun yollar,
çık hiç düşünmeden şimdi,
bütün eşyalarını topla ve yürü, göreceksin ki yıllar seni aynı yollara getirecek.
Geldiğinde ise beni bul,
sana bunların bir şiir olmadığını tekrar tekrar söyleyeceğim...
Enes İLHAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.