- 288 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İNANMAK VE İNANMAMAK
İNANMAK VE İNANMAMAK
İslam dünyasının zaafı bu. İnanç zaafı. Kim neye inanıyor, neye inanmıyor; bunu bilmiyor. İnanç dünyası büyük bir çelişki yaşıyor. İslam dünyası batı karşısında yenilgiye uğradığı günden beri önce kendine sonra cemiyetine ve sonra millet ve en sonunda da medeniyetine olan inancını kaybetmeye başladı.
İşte bu inanç zafiyetidir ki büyük bir bunalıma itti İslam dünyasını. Bu bunalım kendi gibi olamamak bunalımıydı. Gibisi fazla. Kendi olamama sorunu bu. Ne batılı olabildi ne doğulu kalabildi bu medeniyetin çocukları. Tam bir handikaba düştü. Bu çelişki yıllardır onun başını belalardan belalara sürüklüyor. Ama bir türlü bu yanlışı ve yanılgıyı kimse fark edemiyor.
Ne hayat anlayışı ne düzen kurma fikri ne de medeniyet anlayışı uygundu batıya. Onu taklit etti durdu yıllarca manmunvari bir özentiyle. Gülünç düştü bu haliyle, alay konusu oldu. Anlamadı onların alaylarını. Gülüşlerini hayra yordu hep. Onu beğendiklerini zannetti. Gülüşleri sevgi gülüşü zannetti.
Oysa onlar kendine benzetmeye çalıştıkları bu acemi mukallidin davranışlarını eğlence konusu yapıyorlardı. Onlar onunla alay ettikçe o özentisini sürdürdü. Onlar gibi giyinmeye, onlar gibi yemeye, onlar gibi gezmeye, onlar gibi düşünmeye, giderek onlar gibi inanmaya başladı, ama onları hiç bir zaman asla ve asla inandıramadı. Kendini hiçbir zaman kabul ettiremedi. Oysa binlerce takla attı onları inandırabilmek için, ama hepsi boşa çıktı.
Önce inanca dair ne varsa yok etmeye çabaladı. Batı medeniyetinin bütün kurumlarını ülkesine taşıdı olmadı. Tüm eğerlerini inkâr etti onların değerleriyle değiştirdi olmadı. Kendi inanç ve kültür değerlerini hep inkar etti, yok saydı, onlardan utanç duydu ama olmadı, batılı efendilerine kabul ettiremedi. Etmediler, etmezler edemezlerdi. Batının temel değerlerinde bu yoktu. İkinci sınıf uluslar onun sömürgeleri ve o ulusun bireyleri onların ancak köleleri olabilirdi. Asla ve asla onla eşit olamazlardı. Onları eşit kabul etseler kimi sömüreceklerdi. Batı medeniyetinin temeli bozulmuş Hiristiyanlık’a ve Roma imparatorluğun değerlerine dayanıyordu. Onun tabiatında aşağı milletleri sömürmek vardı.
Batı yüzyıllardır cephelerde yenemediği doğu İslam dünyasını entrikaların kurban etti. Onu sahada yenemedi ama ondan çaldığı bilimlerle yaptığı Rönesans sayesinde sanayi devrimin yaptı ve doğu İslam dünyasına karşı en güçlü silahlar üretti. Tabii ilk işi de doğu İslam medeniyetinde tarihi öcünü almak oldu. Her şey onun üzerineydi zaten. Roma’yı dize getiren sonra da yıkan İslam medeniyetiydi ve onun tarihi düşmanıydı.
Hıristiyanlığı kendine dönüştürmüştü Roma, ama İslamiyet’i dönüştüremedi. Ama hala bu ısrar ve inadından vazgeçmiyor. Kendi Pagan medeniyetini üstün ve hakim kılmak için bütün yolları deniyor.
Bu yollar o kadar çoktu ki kendisi bile bilemedi sayınsı ve hesabını hiçbir zaman tutamadı. Ancak İslam dünyasını parçalamayı, parçalayarak yok etmeyi kafasına koydu bir kere. Bazen dost görünerek, bazen gizli açık tehditlerle sürdürdü savaşını. İslam dünyasının içersinden gönüllü ajanlar buldu. Onları destekledi üstün mevkilere getirdi ve kendi emelleri için kullandı. İşi bittiği zaman da bir pislik gibi fırlatıp çöpe attı. İşte bu tipler ülkelerinin en yüksek mevkilerine geldiler, halklarını ezdiler, efendilerine peşkeş çektiler.
Bunlar bazen Saddam, Sisi, Esat, Mübarek, Kaddafi, Ramazanov, Karzai, Kral Hüseyin, Kral Abdullah, Evren gibi diktatör oldular, sözde seçimlerle iktidara geldiler, bazen de Demirel gibi seçimlerle geldiler ihtilallerle gittiler. Ortak yanları batıya kayıtsız şartsız kölelikti, ülkelerinin değil batının menfaatlerini _ülkelerinin aleyhinde çokça_ kayırmaktı.
Ahmet Kemal
Kayıt Tarihi : 11.5.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.