- 442 Okunma
- 7 Yorum
- 3 Beğeni
GEORGE ORWELL- DİSTOPYA 1984-2024
George Orwell’in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.
"Parti’nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu."
Bu cümle, George Orwell’in 1984 adlı romanından alınmıştır. Roman, totaliter bir rejim altında yaşayan insanların durumunu anlatmaktadır. Parti, insanların düşünce ve davranışlarını kontrol etmek için sürekli propaganda yapmakta, tarih ve gerçekleri değiştirmekte, dil ve mantığı bozmakta ve herkesi gözetlemektedir. Parti’nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. Çünkü bu insanlar, Parti’nin söylediklerini sorgulamadan kabul ediyor, kendi akıllarını kullanmıyor ve bireysel bir kimlik geliştirmiyorlardı. Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu. Bu cümle, Parti’nin insanları nasıl aptallaştırdığını ve onlara karşı nasıl bir küçümseme duyduğunu göstermektedir. Ayrıca, Parti’nin insanlara verdiği tek seçeneğin, ya boyun eğmek ya da yok olmak olduğunu da vurgulamaktadır. Bu cümle, Orwell’in romanının ana teması olan bireyin özgürlüğüne ve insanlığına karşı yapılan saldırıyı özetlemektedir.
Bana göre, 2024 e girerken 2023 yılında bile 1984 romanındaki bazı olayları ülkemizde görmek mümkün. Yüz yıldır devam eden bir propaganda ve beyin yıkama süreci var. Demokratik bir ülkede yaşadığımızı söylesek de, aslında totaliter bir rejimin dayattığı bazı yanlışları, İsrail’de Gazzede olduğu gibi, kabul etmek zorunda bırakılıyoruz. Hala kendi düşünebilen, araştıran, sorgulayan bir toplum olamadık. Bize sunulan sahte ve uydurma gerçekleri sorgulamadan kabul eden büyük bir kitle var öte yandan da zorlamayla kabul ettirilmeye çalışılan ayrı bir kitle var.
Bir blog yazarı olarak, 2023 yılında Türkiye’de 1984 romanındaki distopyanın gerçekleştiğini düşünüyorum. Ülkemizde yüz yıldır süren yasaklara dayalı bir propaganda ve beyin yıkama kampanyası ile sanki eski bir totaliter bir rejim altında yaşamamız öngörülüyor. Bir taraftan "Türkiye yüzyılı" nı yaşamaya aday olurken bir kısım çevreler aslında eski köhne totaliter bir rejimi geri getirmeye çalışıyorlar. İsrail’in yaptığı gibi yapılan zorlamaları, zulümleri, katliamları görmezden gelmemiz, modernlik adına hatta bu fikirleri desteklememiz isteniyor. Toplumumuzun büyük bir bölümü kendi düşünemiyor, araştıramıyor, sorgulayamıyor. Bize sunulan yalan ve çarpıtılmış gerçekleri doğru kabul etmek zorunda kalıyor. Ülkemizin tarihinde yaşadığı askeri müdahaleler ve demokratik hakların askıya alınması, ülkenin siyasi ve sosyal hayatını derinden etkilemiştir. Üniversitelerde öğrencilerin kılık kıyafetlerine müdahale edilmesi, başörtüsü yasağı gibi antidemokratik uygulamalar, bir propaganda ve beyin yıkamadır, bunlar toplumun özgürlük taleplerini artırmıştır.
Bu durumun değişmesi için ne yapmalıyız? Fikir, öneri ve yorumlarımızı bekliyorum arkadaşlar.
YORUMLAR
Bu yazı makale mi, deneme mi?
Konu bu olmamakla birlikte, bir şekilde taraflı ve bağımlı olan hem dünya hem de yerel basına düşen haberlerden edinilen izlenimlerin sonucu: Umut gözükmüyor.
Daha çok kontrol, daha çok takip, daha çok listeleme ve fişleme ve tüm bunların sonucu hakları ve hukukları sadece anayasa ve yasalarda kalan modern bir köleliğe doğru son sürat yaklaşıyoruz.
Avrupa'da bir şekilde devam eden, demokrasiyle makyajlanmış monarşiler son bulmadan.
Ortadoğu veya Arap kavimleri veya Yahudiler Tapıcılık ve kutsallık kandırmacasını bırakmadan,
Abd, Rusya ve Çin gibi vatandaşlarını yağma ve devlet zoruyla robotlaştırmadan,
Bireysel enerji ihtiyaçlarını karşılayacak teknoloji insanlara sunulmadan,
Vb vs. 70-80 yıl ortalama ömre sahip biz insanlar için yaşamak her gün biraz daha zorlaşacak. Bu zorlaşma bedeni değil, modern kast sistemlerini aşamama, çalışsa da hak ettiğini alamama, gelir dağılımındaki uçurumların kapanmaması... İnternet ile gelen anonim bilginin de derme çatma 5-6 bin yıllık kültürlerin kesişimini bulamaması ...
Ülkemiz için, bir şey demeye gerek yok, günümüzden belki 50 belki 150 yıl geriye gittik. O zaman şu soruyu soralım. 50 yıl veya 150 yıl önceki yönetimlerimizde bugünkü kolaylıklar olsaydı vatandaşlarına neleri reva görürlerdi?
Hayvan Çifliğinin filmi daha güzeldi. Zaten Fabl'lerden, Masal'lardan doğan bir anlayışı günümüzde herkesin gözüne sokarcasına anlatmış rahmetli George Orwell. Tipik analitik bir kitaptı benim için. Kitabı fazla sarmamıştı, çünkü bizim nesil yeterince çizgi film ile büyüdü.
Doğadan ve içindekilerden beslendi dünya kültürü, şimdi ise teknoloji ile yaklaşık son yüzyıldır çebelleşip duruyor. Hani kargaların bir belgeseli vardır hocam, belki izlemişsinizdir, yani zeka yönünde kargaların da öğrenebildiğini veya en zeki hayvanları anlatan bir belgeseldi. İşte günümüz dünyası da o belgeseldekiler gibi kaldı teknoloji karşısında, tek fark teknolojiyi üreten de insan. Lakin bunun sonu nereye çıkacak? Dinozolar yeniden üretilip salınca doğaya mesela? Çalışıyorlar. Nesli tükenmekte olan hayvanları yeniden hayata döndürmeye ramak kaldı.
Kültür ve medeniyet; hayvan-insan ve robot şeklinde mi gelişim gösterecek. Zihinlerimiz artık hayal kuramaz duruma geldi. Çünkü görüntü hafızalarımız fazla doldu. Artık dağın ardı, deryanın karşı kıyısı kalmadı ki. Uzayda nasıl daha güzel bir dünya kurulabilirin kafasındakileri bu dünyanın kültür ve zincirleriyle mesut edemezsiniz. Mesut edemeyeceğiniz için de robotlaştırmak en kolayı. Çok eski zamanlarda hayvanlar tamgalanırmış, mülküyet meseli bir bakıma. Şimdi ise insan insanı tamgalamaya başladı. Sanırım biz sıradan insanlar da tamgalanan hayvanlara dönüştürüleceğiz.
İnsan, son zaman döngüsünden beridir, yeni çağ düşüncelerini, eski çağ düşünceleriyle okumak zorunda bırakıldı. Ne uluslararası ne de yerel yönetimler çağ düşüncesini veya son nesilleri anlamaktan aciz. Bu yüzden, tarihin içinde yaşanan bir nesil aktarımı gibi durmadan nasihat ve eleştiri peşindeler.
İyiler fazla yaşamaz dedikleri gibi, erken yaşta ölmüş George. Ruhu şad, mekanı Tanrının da üstünde olsun. Artık günümüzü cennet düşünceleri de paklamıyor diye düşünüyorum.
Saygılarımla Hocam.
Eksik Olmayın. Son zamanlarda dişe dokunan nadir yazılardandı.
En sevdiğinize emanet
nejat hoca
"DİSTOPYA 2024- 1984" adlı denememe gösterdiğiniz ilgi ve kıymetli görüşleriniz için çok teşekkür ediyorum. Katkılarınızı takdir ediyorum dostlar. Bu makale, George Orwell'in ünlü romanı 1984'ün günümüz Türkiye'sinde nasıl yansımalar bulduğunu analiz etmeye çalışan bir çalışmadır. Makalede, Orwell'in kurguladığı totaliter rejim, baskıcı devlet, sürekli savaş, çiftdüşün, yenikonuş ve tarihin yeniden yazılması gibi kavramlar, Türkiye'nin siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel gerçekliğiyle karşılaştırılmaktadır. Makalenin amacı, Orwell'in distopyasının sadece bir kurgu olmadığını, aynı zamanda bir uyarı olduğunu göstermektir. Makaleyi okuyan ve değerlendiren herkese tekrar teşekkür ederim.
nejat hoca tarafından 8.12.2023 21:10:00 zamanında düzenlenmiştir.
Nejat Hocam, yazınızı imrenle okudum.
Bu içinde bulunduğumuz durum aslında Fransız İhtilali ile başlamış, Orada kabul edilen yasalar halk tarafından benimsenmiş, bu başkaldırı sömürü düzenini de beraberinde getirmiş. Sanayileşme, gelişmemiş ve az gelişmiş toplumlarin yeraltı kaynakları ve zenginlikleriyle zenginleşen sömürü devletleri ve de siyonist anlayış da buna eklenince...o günlerde geleceğe dair planlar yapmış ve o planları uygulamaya devam ediyor. Önce toplumun ahlaki, dini, örf ve adetlerinden uzaklastirdilar veya değiştirdiler. 15.yy a kadar ortaçağı yaşayan Batının kültürünü daha çocukken aşılamayı Osmanlı Türkçesini unutturarak başladılar. Böylece 11. Yy ila 19. Yy da yaşayan Ömer Hayyam, Kaşgarli Mahmut, Yunus Emre, Şah İsmail, Muhibbi .... daha sayamayacağım kadar ilim ve bilim insanının eserlerini , özümüzü yabancı kaldık. Harama helal, yanlışı doğru gösterdiler. Tatlı ettiler. Asıl hızlı çöküş, 80 den sonra oldu. 90 lira kadar fastfood zincirleri ülkemizde yokken turemeye başladı. Çok kanallı TV ler tabi o zamanlar RTÜK de yok.... Bizi sevdirdiler bize ait olmayanı. İçimize öyle sıkmışlar ki kim nedir,necidir bilinmiyor
Böyle sürer gider hocam.
Emeğinize sağlık, Nicelerini beraber okumak dileğiyle inşallah
Sağlıcakla kalınız
Mesut Tütüncüler tarafından 8.12.2023 18:29:53 zamanında düzenlenmiştir.
nejat hoca
Merhaba hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
George Orwell 20'inci asrın ilk yarısında yaşamış, bir buhran çağının yoğurduğu özgün bir kalem kuşkusuz
Totaliter sistemler üzerinde sorgulamaları, eleştirileri önem ve değer arz eder açıkçası
Bize de ışık tutar elbette
Bir İngiliz sosyalisti olması da Sosyalizm ile Komünizm Bolşevizm gibi sistemleri ayırmasında, ayırabilmesinde etkili olur kanımca
"Hayvan Çiftliği" adlı fabl eseri ve "1984" bilim kurgu/distopya eserini okudum
Açıktır ki, Totaliter diktacı sistemlerin her türlüsü problemli ve genleri kodlayıcıdır
İster sınıfsal, ister ırksal, ister dinsel temelde olsun hep aynıdır
Biri emekçi kardeşliği adına, diğeri yüce bir ırk mitolojisiyle, bir başkası yüce Allah ve onun dini etrafında bir kul ve mahalle baskısı sistemi inşa edebilir de
Neden peki? Çünkü, putperestlik eğilimi var insanoğlunda çağlar boyu
Eski toplumlardaki putların dahi siyasi, kültürel, iktisadi, kabilevi karşılıkları var mana bağlamında
Modern çağlarında izm'leri hiç kuşkusuz
Parti, lider kültleri eksik olmaz hocam
Hatta estetik mükemmeliyetine karşın bir edebi tür olarak kasidede bile bu nüve vardır
Tanzimat şairi Şinasi'nin Büyük Reşid Paşa kasidesi misali
Ya da Cumhuriyet döneminin Mustafa Kemal Atatürk'ü ilahlaştıran kimi şiirleri
Yakın tarihimizin tek parti dönemi, darbe dönemleri hatta 2007 sonrasının Ergenekon süreçleri dahi cuntacılıkla savaşacağım derken FETÖ tuzaklaması ifade edilen haller, vs.
Günde gelir bizde bilemedik içimizdeki hainleri demeler
Temelde hocam, ifrat tefrit toplumsal, siyasal, kültürel, bireysel alanlarda problemlidir
Sosyolojik etki tepki parantezi yıllar, nesiller, asırlar boyu etkisini sürdürür topluluklar, toplumlar üzerinde
Her siyasi ideolojik muhit kendine kadarını eleştirir, benden sonra tufan gözlüğü takarsa, kendisine dokunmayan konularda Nuh der Peygamber demezse sıkıntılar yön değiştirir o kadar
Nihayet hocam
Çalışmalarınızda başarılar dilerim
Selam ve saygılarımla.
nejat hoca
Güzel konulara değişmişsiniz hocam .Sizin gönül pınarınızdan kana kana içmek herkese kısmet olmuyor nalesef.Biz şanslılardanız.