- 265 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hacıhas hanım …
Hani büyük şehirlerde cep otogarları olduğunu duymuşsunuzdur. Bizim zara da cep şehir konumda Sivas’ın bir ilçesidir. yaşamlarımız deva m ettiğimiz büyük şehirlerin minyatür hali gibidir.
o tek katlı ve önü bahçeli evlerin yerini koca koca binalar yükseliyordu.
Sivas İmranlı Kızıldağ da doğup zara nın belinde gümüş kemer olan bir Kızılırmak bide doğup büyüdüğüm ev tanıdıktı bana
İlçenin tarihçesi genel yerleşkesine bakacak olursak Daha önceleri gayri Müslimlerin yoğunlukta yaşadığı ve ilçede sanatın en güzel örneklerinde sergilemişler .sonrası acı göç hikayelerini sizlerde benim kadar fikir sahibiniz eminim
Sonra koçgiri nahiyesi olarak tarih sayfaların da yerini alan biz koçgiri aşiret kesim başlamış dışarıya göç vermeye.Gerek yurt dışı gerek büyük şehirlerde elleri iş tutmuş. Son yirmi iki yıldır ekonomik şartların kötüye gitmesi yüksek kiralar hepsini tek tek önüne katıp zara da bırakmıştır.
Bende onlardan biriyim. Ve bir büyük bir zara özlemi ile il ili ilçe ilçe gezip soluğu bahar aylarında Zara da alıyorum.
Annem babamın kışlık hazırlıklarını yapar. sonbaharı yolcu edip öyle yaşadığım şehre dönüyorum.
Bu sene sanatsal çalışmalarımın verdiği hızla yurt dışına gidelim dedik…
Zara ilçesinin küçük olması da. büyük şehirlerde olduğu gibi devlet binalarında o uzun uzun kuyrukları göremezsiniz.
Bu vesile ile zara da birkaç gündür. Yurt dışına çıkmak için pasaport çıkarmakla uğraşıyordum.
Resmi kurumların kanunlara göre işleyişi her şeyin kanunlara uygun olması gerekir. Yok, efendim biyometrik resimdi. Bilmem kimlik bilgileri derken; oradan oraya turlarsınız…………………
Artık topladığım bütün evrakları nüfus müdürlüğüne teslim edip pasaportumun eve gelmesin bekleyecektim ki! Sizin gelin görün ki öğlen paydosu girdi araya
Nüfusta çalışan elamanlar tek tek masalarından ayrılıp yemek dinlemeye çekildiler.
Karşıyaka mah. Eve gidip geri gelmekten ise dışarıya çıkıp açık havada beklemek hem bana da iyi gelir, Deyip binanın bahçesine çıktım.
Ayrıca bu huyum çok severim her gittiğim yerin yabancısı olup, o yerin güzelliğini keşfe etmek. Usul usul Gözlerim çevreyi tararken lüks bir araçta binanın oto park da aracını park etmekle uğraştığını gördüm. Çok geçmedi. Araçta yaşlıca bir teyze indi. Giyiminde belli ki buralarda oturan biri değildi.
Burada oturmamasını nedeni Zara’da yaşayan halkı maalesef suyumuzun kireçli olmasından yıkanan elbiselerde solmalar oluyordu. Ne yaparsan yap o soluk renkler bizim Zara’da yaşayanlar listesine sokuyordu.
Kadının diğer banklarda oturanların erkek olduğunu gözlemlemiş olmalı ki gelip benim yan tarafıma oturdu. Ne selam nede aleykümselâm dedi hiç konuşmuyordu. Bir iki göz ucu ile denkleşti bakışlarımız ama bende konuşmaya çok hazır değildim.
Bir yarım saat klasik cep telefon kurcalamama devam ettim. Kadın ise etrafındaki kedilere pist pist diye ses veriyordu.
Halkımızın birbirileri ile iletişim çok sıcak candan olur yani yabancı birinin çekinselliğini hem çözeriz ve onunla bir sebep bulup konuşunuzda.
Elimi teyzenin omuzlarına koyup kim giller densiniz? Sorusun sorduğumdan.
Teyze de bir konuşma hevesi yaratmış dönüp bana aşirettim ben deyince onunla aramdaki mesafem yok oldu. Başladı bana kendini anlatmaya…
İçimde bir ateş in yanma hissi var. O Göğsümü yumruklayan sancının tekrarından bıktım ve usandım. Aynen düğümlenmesi, çok yanlış gömlek gibi yaşadıklarım. Olduğu kabul etmenin dışında. düzeltmenin gayreti içine girsem de nafile… Bu sefer ipi çürük düğmenin kopup yere düşmesini izlerdim.
herkes gibi değilim kendime unut dediğim yaraları bu sefer illaki bir şekilde kendime hatırlatıyordum.
Ve acılarımı kendim sarıyorum. Söylesenize allah rızası için kimin umurunda benim bu halde oluşum. Ben kendi duygularına kırgın bir insanım.
Hakkımda bilinip bilinmeden edilen her cümle bana gelene kadar çok büyük değişime uğruyordu. seven bir kadın için kolay mı? Sevdiğin erkeği başka bir kadın ile paylaşması
Sevmişsin ve çok sevmişsin onu bir gün bakıyorsunuz ki onu başka bir seven çıkmış.
Senin sevginin değeri bir hiç. Tıpkı bir çocuk gibi aşka ve onu sevmeye sakarsın
her dokunduğunu da farkında olmadan yere devirmişsin. Yani başka bir açıklaması yok bunun düşüncelerin temelsiz bir bina gibi yıkılması an meselesi de.
Şiirsel bir dünya herkesi kendisi ile hoşnut etmiş bir senin kaşık, çatalım lokmanın ağırlığı altında eziliyor. elinde tutanın olmadığı için bir daha da ayağa kalkmıyorsun.
Sabahın ilk ışığı koynumda yar sıcaklığına hasret uyanmış ve telaşı büyük analar gibi masanda sessizliği bozacak o sesin geldiği yöne her başını kaldırdığımda.kimse yok
Anne olamama acısı ile avuçlarının içine kül gibi keşkeler düşmesi var ya! Dönüp kadınlığına hakaret etmeden geri kalmıyorsun.
Oysaki küfre boğduğun kadınlığının tek bir kusuru var. Onun o kusurla baş başa bırakan senin düşüncelerin; başkasının ne değinin ve ne önemine gelinceye kadar çok sorunu insan kendi içinde hal eder ki.
On bir bucuk yıl olmuş bu evin eşiğine yüz süreli hayallerimin yarısını çiğ yedim; yarısını da çok pişmiş yedim. Fakat sana yediklerimi ister kus; ister orada kalsın denildi.
Çok ortalığı velveleye vermemem gerek. O yârin can tanesi için fedakârlık dağında ne bulursam toplayıp ona verecektim.
Kalbimin içinde bir dünya çığlık var.yüreğimde bağ bozumu hakim işte o sesi duyurmak gerek birine o birinin kim olacağı konusunda fikirim yok..bir çok kadın gibi bende Bile bile bütün bu olanları görmezden geliyorum.
Hayatımla ilgili kararları kimlerin alıp verdiğine gelince
İlk başta babam söz hakkını kendinde buldu.
Maalesef diğerleri gibi oda katı kuralları olan bir erkekti. Gözleri kan çanağı cümleleri en iyi silahla eş değerde idi; ağızdan çıkan her cümle tam hedefini bulurdu. hoş görünün olmadığı her cümle bana göre . çirkin anlamsız dı.
Sonra o yar; hele ki o yar sanki çocuk ruhu kendi çocukları olunca tamamlanacaktı. Ve başı göğe erecekti
Ruhunu kötülükle beslediğinden dolayı Hep yok saydı kadınlığımı ona duyduğum arzuyu; ben hazzı bitince bir leş gibi beni yatağın içinde bırakıp su suskunluğuna sarılırdı.
Sonra yüzü yüzüme dönük bir yabancı olurdu. Arada bir tenimi onun teninde yakmaya çabalamam da oldu. Fakat Onun soğukluğu iliklerime işleyince. Ve bende ona sırtımı dönük uyumanın iyi olabileceğine kendimi inandırdım.
Onun için kadınlığım hiç önemli değildi. Benim ne his ettiğim on bir bucuk sene önce kollarında çırpınışıma diklenirken. şimdi buz kalıplarına dönen bedenime dokuna bilecek gücü bulamamışı ne kadar acıydı.
Sonbahar yavaş yavaş kendini his ettirmişti çünkü doğanın bağrında kendi kendine yetişen armut( çördük ) kuşburnu ve daha birçok yabani yetişen meyveler insanların iştahını kabartıyordu.yerim bana dar bir yere sığamanın acısı var. çünkü o kadının gelişine çok az bir zaman kalmıştı.
Bir an önce bu evden uzaklaşma çareleri arıyordum ki! Yan komşum olan Hacıhas gelip kuşburnu toplayıp tüccarlara satma fikrini bana sundu.
Bu şansı hiç kaçıramazdım hemen onay verdim; geleceğim dair. Laf aramızda kalsın onların yatak odasına geçip sevişme pozisyonlarına girmelerini hayal edip kendimi bitireceğime bu kuşburnu bahanesi ile giderim
Hacıhas hızlı düşünen ve yürüyüşü bizden çok farklı idi; aynen kuşkanatları gibi bacakları açık açık yürürdü. her an göz temasınızdan uzaklaşmasına engel olamayacağınız bir kadındı.aynı zamanda herkesin bir yarımına tam olacak merhametliydi.
hacıhas bildiğini kuldan saklamaz ve fiziksel olarak çok yıkıcı bir güzellikte olmasa da en nihayetinde bir erkeğin cinsel isteklerini fazlası ile yapabilendi.
Yaşadığı ilişkiyi kimsenin gözüne sokmasa da kıyıdan köşeden hal ettiği söylenirdi..
Ben gözümle bir şey görmediğim. burada şunu yaptı diyemem .Kısaca onda günahı sevabı sorgulayacak en son kişi bendim. "bir kadının ihanetti; diğer kadınlar pahalıya patlar" hacıhas başka kadınların yarım bıraktığı hayatların devamı gibi idi; keza düşüncesi belden aşağı ve körelmiş adam varsa gelip onu bulurmuş.
hacıhas bana cinselliği özetlediği şekilde. Size anlatayım.
Namus iki bacak arasında ;olduğunu kabul gören bir toplumumuz bedensel arzuların frenlenmesine gelince orada dengeler alt üst oluyor.
Doğuşta insanoğlunu ve kızını beslemeye yarayan o memeler olsun işeme organı, bacakları, dudakları birer cinsellik objesidir.
Birilerinin gözünü boyayan beraberliklerinin hatırı için edep erkânlı olunur.
Ve belli bir yaşayış içinde olan gerek kadın gerek erkek duygularını tek kişiye uygun yaşamayı severler.
Başka birinin bedeni üzerinde ki haklarını saklı tutarlar. Oysaki zorunlu değil sevmediğin bir insanın varlığı ile ömür çürütmek. İşte onu yaptı bunu yaptı hatırına devam evlillikler.hacıhas da bu evlik çarkının içinde dönen birçok kadından biridir.
Kalbin içinde ki sıcaklığı bilmeyen bir adamla orgazm olmasını dağınık anlatmak da… Bazı kadınlar hatalarının yaratıcısı olduklarını kabul etmezler. en azından daha düzgün bir ilişki ile yaşamını devam ettirme şansı vermeli kendine. . Halk tabiri ile ben ona orus..pu demiyorum. otlakçı derim…
Günlük işlerimin bitimine yakın o yârim geldi. tek kelime konuşmadan mutfak masasının üzerine iki yüz kâğıt bıraktı. onca yılın bedeli iki yüz kâğıdın olduğu aklıma geldi. Gözyaşım yağmur damlaları emsali zaten sürekli gözyaşımla baş başıydım.
Ağlamak olacakların önüne geçecek değildi. sadece şu canıma eziyetti. Birkaç parça elbisemi dolabından alıp çıkarmak üzereyken.
o yârim dile geldi.
hazır elbiselerini alırken dolabı boşaltır mısın? Dedi. Odanın kapısını direk yüzüne kapatıp dolabın içindeki elbiselerimi parçalamaya başladım.
Bu şuur kaybının ne kadar sürdüğünü bilmiyorum. Kendime geldiğimde bedenimin buz gibi soğuk ve hissizdi. Yaşadıklarımın benle sınavı deyip elbiselerimi gelinlik resmimi bir çöp torbalarına tıkadım.
Anadolu’da genelde şu sözle bir kız baba evinde eşinin evine gider. "beyaz gelinlikle çıkarsın beyaz kefenle ancak bu eve girersin "benim beyazı şurada bırak simsiyah elbiselerle yürekle geri dönüyorum.
İşin en acı tarafı ya! Bedenine yarenlik ettiğime dair ağzın da bir tek güzel cümle duymak için neler vermezdi .
Evet, sanırım evde gitmemi görmem için oda evden uzaklaşmayı seçmişti.
Her kadının başında geçtiği gibi harcanan tarafı benim olmam ilgilendiriyordu .
Ruhumun derinlerine tahrip eden neden o kadar basit ki! Onun spermlerinden var. olacak çocuk çok da hayır gelmeyecek
Çöp torbalarına tıkadığım elbiselerimi bir el arabasın için koyup bir önce ilçenin çok dışında bulunan köy garajına gitmeliyiyim.
İki koluna asıldığım el arabası şangır şungur ses çıkararak. bu halime bir nevi kahkahalar atıyordu. Oh sana iyi oldu der gibiydi.
İnsan ektiğini biçer klasik Lafı hiç sevmezdim. lakin bu sefer biraz kendimden pay biçtim.
Çünkü kadınlığımın yetersizliğine çok önce çare aramalıydım. Tıp adına her gün yeni icatlar bulunurken.
Her şeyi oluruna ederine terk etmişim. Evden çıktığım andan itibaren birinin gitme diye kollarıma asılmasını hayal ediyorum.
dediğim gibi sadece hayal ediyorum. olsa keşke birileri gitme kal buradan dese.
Bir saate yakın yol gittim ve garajda bulunan köy arabasının yanına gelip şoföre eşyalarımı bagaja bile atmıştım.
Köy minibüsünün şoförü biz yolucularını tek tek koltuklarını göstermiş ve az bir süre sonra ilçeyi yani benim yaşanmışlığımı yavaş yavaş geride bırakıyorduk.
Minibüsün yolcuları teypten çıkan türkülerin etkisi ile bir nevi sessizliğe gömülmüştü.
Benim içimden kopan fırtınayı bir bir benleydi. Kısaca kendime ait kendimi alıp baba evine dönüyordum.
Uzaktan köylerin oluşuna gözlerimi alıştırma şansım yoktu. Minibüs hızlı giderek yol kenarında ki ağaç ve otların keyfini kaçırıyordu.
Buda neyi gösterirdi ki! Geride kalan gidenin peşinden gelse ne fayda giden gidiyordu.
Bir kendimden kaçmanın yolunu buluşken. geride kimi neyi bırakmışım çok önemli değildi.
Evime tekrar dönüp dönemem konusunda.çok net bir fikrim yoktu.yetersiz bilen kadınlığım bu sefer beni konuşmamaya mecbur etmişti.
Hadi ben gittim diyelim adam beni hayatına ister mi? her şey eskisi gibi olacak mı? Kafamda bir dolu soru cevapsız kalıyordu.
Kafamı karıştıran şeylerden birisi de o kadının eşim ve evimin üzerinde ki yetkisi ne kadardı.
Bir çocuk taşıyıcısı dışında nasıl bir cinsellik olacak aralarında. gögüsleri bacakları dudakları benim gibi arzu içinde mi? olsa ne olacak ki ben gitmişim onun dünyasından karanlık bir dünyaya
Asırlardır insan ilişkileri başkasının yarım bıraktığı hayatın devamı olmuştur. Benim eşimle beraber olarak ne kadarını tamamlar bilemem ama
Yakın eş dostlar benim köye kaçışı nedenimi net anlamışlardır. Ama bu kadının sana vermiş olduğu bir emeği var.onların karşıma gibi bir durumları yoktu.haklı olarak kimse çıkıp bir yorumda bulunmuyordu. Hakkımda konuşulan artı eksi ne varsa önemsemiyorum ki:
Başını acılara yaslan hemcinslerim gibi ah vah etmiyorum. Olacağa öleceğe çare yok
Şu durumda Hacıhas bana köye gidip kuşburnu toplama teklifi kendimi oyalayacak bir işi teklifi olarak düşünüyorum.
Minibüs köyün geniş harman yerinde durdu. Herkes inip eşyalarını alıp birer bire uzaklaştı.
Benim eşyalarımı alacak yani bir karşılayanım yoktu. Kendimi baba evine kendim davet ettim.
Hem anılarım hemde bu gün eli kolu boş baba evine dönüşüme edecek hiçbir cümle bulamıyorum.
Bahçe kapısını açmamla çocukluğum gençliğim koşa koşa bana doğru geldiler.
ah kimsesizlik ne sik…tiri bok…tan şeysin sen
Evin sağı solu kurumuş canı çıkmış ot yığınları doluydu.ev uzun zamandır terk edilmiş insan yaşayışından uzaktı.
Evin içine geçip eşyalarımı uzun sedirin üzerine bıraktım. İkinci işim kapı pencereyi açmak oldu.
Annemin hatırları kendi elleri ile diktiği elbezleri mutfak tezgâhının önündeki eteğinin bir parçası onu hatırlatıyordu.
duvar çivilen resimleri alıp göğüsüm bastırıp hıçkıra hıçkıra ağladığım andı.
Kim istemez ki şöyle annesi babasına dışarı da gelirken bir ses vermeyi ;ben geldim demeyi.
Evimizin manzarası bir kart postaldan fırlamış gibi göz alabildiğince ormanlık alan ve kurumuş otların rüzgârla eşleşen sesi kulaklarımın dibine kadar geliyordu.
Havanın yavaş yavaş ışıkla vedası yakındı. gidip köy çeşmesinde bir bidon su almak geldi aklıma,
çay yaparım. susayınca içerim diye,
köy halkı genelde hayvancılıkla uğraştıkları için ağır bir ahır kokusu alıyordum.
Bir iki evin kapısının önünde terlik ayakkabı var olması kimsesiz bir aday düşmedim yaşam belirtisi anlamında bir şeyler his edeyim.
Zaten Hacıhanın eli kulağında geldi ha! gelecek o özel araçla geldiği için ne zaman keyfi isterse. gelir yani..
Sevmek birinin gözlerinin içinde kendini sevmek nasıl bir şey benim gördüklerim nasıl, hangi neden ile görünmez kıldın.
şu dünyada.tek arzum vardı. bana benzer bir kız çocuğu ;eşime benzer bir erkek evladımın olması
maalesef bu gün kadınlığı ile imtihan zamanı iki kişinin devamı bir hayat kimsesizlikmiş vay ben beni neyleyim ben köye geleli birkaç saat oldu.
o kadın acaba şimdi eşimin sağında mı? Yoksa otuyor solunda mı? Oturuyordur.
Allahın kulda görmek istediği o kul hakkını biliyor mu? Bitmiş lekelenmiş hayatını benim pak hayatının ucuna bağlayıp evlat doğuracakmış eşime öylemi? Bende buna şahit kılınmaya çalışılıyorum.
Kadının doğurganlıkla sınavını beli ki birçoğunuz bilirsiniz ama benim doğurganlığım sebebini halen bilemem üzüyor hiçbir doktor bu kadın kısır çocuk doğuramaz demedi eşim dedirtme di. razıyı dı kaderimize
Havanın ışığa sıskalaşması ile balkonda ki sandalyemi alıp içeri geçtim.
Bir iki odunu alıp sobadan benden büyük bir ateş yaktım. Çayımı ve bulaşık yıkamam içinde.tencerenin dibine bir su koydum. üstüne çayın bir yandan kaynamasını bekliyor.
bir yandan Hacıhas çıkıp gelmesini istiyorum ve bu ekleyiş korktuğumdan değil de. ilk defa bir başına nefesimi tutup bırakıyorum.
Çünkü hep eşim yanımdaydı. Onun varlığı bana güven vermiş şimdi daha iyi anlıyorum…
Dışarıdan ayak sesleri ve konuşmaların olduğunu duyunca başımı pencereye dayadım. acaba kim gelmiş olabilir. aah işte beklenen kişi shacıhas gelmişti bir koşu kapıyı açtım. adamın biri yumuşak göğsüme göğsünü tokuşturdu.yani kısaca adama tosladım.
Adamın kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Adamla çarpışma anım çok kötüydü.
İyi ki ikimizde alt üst poziyona geçmedik
bu adamın erkesi kokusu burnuma gelmesi ile bedenimde ki ufak ufak hareketlenmesini bir ben biliyorum. hacıhas odasına yerleşsin alırım ifadesini. yok anam ben kapımda tanış olmadığım adamlar istemem uyarısını yaparım.
zaten son zamanlarda başıma gelenler yenilir yutulur şey değildi. bir de adım çıkacak kaygısı ile hacıhasın getirdiği eşyaları tek tek hamal gibi içeriye çekti
hacıhasın kahramanı eşyalarını eve çekme işi bitince aracına doğru gitmişti . birde ne alaka ise giderken dönüp bana bakıyordu. Keşişe bak sen dedim içimden…
Tahta sedirdeki ot yastıklara sırtımı dayamış öylece hacıhasın eve eşya yerleştirme telaşına izliyorum.
O kadar yiyecek giyecek getirmiş ki sanki hep burada kalacak gibi ne yapsın kadın onunda bekleyeni yoktu.
Ev arkadaşımın zamanla iyi ve kötü huylarına rastlaşacaktım. Belki o çok iyi bir benim inatlarım hayal kırıklarımı anlatmam onu gerecek taze yıkımları olan kadın benim hacıhas alışkanlıklarını hayatını şekillendirmiş yıllardır.
Korkuyorum daha yeni gelmiş ve az önce yumuşak bağrıma toslayan adam kim di diye sormuyorum.
Olurda kendisi anlatırsa dinlemeye de hazırım. Sobanın odanın içene yaydığı sıcaklık bütün bedenimi esir o almış uyumamaya diretiyorum gözlerim çünkü sabahtan beri bir lokma boğazımdan geçmedi.
hacıhas bende ki yürek yorgunluğu his etmeli ki bir koşu sofrayı kurup üzerine yiyecekleri dizmişti. Yaşmak kendi içinde çok fedakârlık gerektiriyor yani halk arasında bir söz var "ölenle ölünmez "kalkıp bir şeyler yemek dışında uyumam gerek hacıhas ile mum ışığı benzeri loş bir odada yemeklerimiz yiyip her birimiz yataklarımıza kıvrılıp dinlemeye geçtik …
Uykunun güzelliği gün ışıması ile bedenimi tek edip gitmişti hacıhas kuşburnu avına çıkmak için torba demir kanca ve kalın iş eldivenlerimizi alıp evden çıktık.
Bizim dışımızda birçok köylü de eş zamanda uyanmış kuşburnu toplamaya başlamışlardı.
Bir haftayı geçti kuşburnu toplamamız tüccar üç günde bir gelir topladıklarımız kilo işi alır ve giderdi.
Eşim o kadınla ne durumda. çocuk yapma işleri nasıl gidiyor. diye arada bir düşüncelerimi yoklar ve geçerim.
Ha bu arada kuşburnu toplamak için köyde evi olmayan Gülbeyaz da yanımıza geldi. gelsin ne yapayım. Eli izime mi? basacak kadıncağız
Gülbeyaz ben gibi kemik yığını bir kadın değildi. Orta boylu etine dolgun kalçalarını tokatlayan uzun saçları ilk göze çarpandı. Çok neşeli bir o kadar da merhametli
Evi içinde yaptığım kışa hazırlıklar ve ağır işlerime hep el atmış bir komşu idi;
Ne tesadüf ki biz üç kadının birbirine benzer hikâyeleri vardı. ama ben onların içinde en yeni yıkıma uğramış kadındım.
zamanla insan yıkımlarının etrafını ya temizler hacıhas gibi yada Gülbeyaz gibi pisliği pislikle kapatır.
Gül beyaz doğurduğu çocukla arasında. sadece on üç yaş olan bir çocuk gelindi.
evet hep kırmızı pabuçları olan bir kız hayalini kızı ile ortak yaşamış. Onun çocuk gelin olma hikâyesi diğer çocuk gelinlerde farksızdı.
o küçücük bedeni kırk yaşına merdiven dayamış adamın emrine verilmişti.kendisi ile ilgili anıları anlatırken . gözlerinde ki yaşların her bir tanesi bir acıyı boğacak güçte idi;
yine geleneklerin inançların yanlış algılanması kadar kötü bir şey yoktur.
Her gece bedeninde ki acının son bulmasını dilemiş ilk defa ahi tutan bir kadın gördüm.
Adam üç sene küçücük çocuğu istismar etmenin adına imam nikâhı ve sahiplenme demiş.
bir gün Aile arası bir yemekte iken adam olduğu yer yığılıp kalır. Ne güzel bir ölüm ya! oysaki adamın inleye inleye can vermesi gerekirdi. Adamın ani ölümü çocuk gelin Gülbeyaz başka bir kapı açar. bu seferde diğer kayına göstermelik bir nikâh yapılır. yağmurdan kaçayım derken dolu ya tutulur.
kaynı çokça yaşlı olduğundan Gülbeyaz’a cinsellik konusunda beklentisini yüksek tutmamışgibi görünse de öyle değilmiş her fırsatta sadece gelip kadının cıplak bedenin karşısında erkeklik organı ile oynarmış oda bir kendini tatmin şekli diye düşünüyorum biz güne kadar sosyal meyda neler neler duyduk.
güya kayının ona imam nikah kıyması kardeşinin iki kız çocuğu orada burada perişan olmasın nedenlerini sırlamış
ve aynı zamanda. kayının eşi elinin ayağının altında dolanan Gülbeyaz’a çok değer vermiş
burada göz önünde olan iki yaşlı karı kocanın kendilerine iler ki zamanda bakacak birini bulmuş olmalarıydı.
evet Gülbeyaz iki yaşlı karı kocaya bakıcı konumuna getirilmiş ve kızları en küçüğü onun evlendiği yaşta idi;
Kuşburnu topladığımız alanlar genelde dik yokuşlar ve insanın ayak kalması zor oluyorduk.
içimde geldi yön tarifi etmek sultan önde bende arkasında öyle bir yokuşa doğru çıktık.
çünkü daha önce oradan geçerken iri taneli kıpkırmızı bir kuşburnu görmüştüm. elim çabuktur ve bayağıda toplayıp sırtımda ki çantaya attım.
Artık inmem gerektiğini düşündüğüm anda ayaklarım kayıp kendimi uçurumun dibinde buldum.
beni görenler yardıma geldiler. fakat sol ayağımda korkunç bir ağrı oluştu. bu da demek oluyor ki ayağım iyileşene kadar kuşburnu ya gelmeyip, evde kalacaktım.
Ev arkadaşlarım sen üzülme biz on kilo toplarsak yarısını sana verir dediklerinde. ben hayır deyip kısmetim neyse onu eder görürüm. Artık evdeyim yaşadıklarımın muhasebesini yapar yapar dururum; korkusunu da yaşıyorum.
bir iki gün evle yemekle zamanımı geçirdim. hep erken kalkıp balkonda ki tahta sedire oturur. uzakları izlerdim.
yine öyle bir sabah üstümü giyinip kapıyı açtığımda iki torba dolusu kuşburnu karşımda duruyor.
önce gördüklerime çok şaşırdım. acaba bizim kızlar topladıklarını içeri alamamış olabilirleri mi?bir iki adım daha yakınlaştım torbanın birinde bir not yazılmış. çok geçmiş olsun ve kuşburnu toplamadığın için üzülme ben her sabah senin topladıklarının iki katını kapına bırakırım…
yarı sevinç yarı düşünceli bir şekilde dedim ki!lan makbule hanım uğradığın haksızlığı bir gören çıktı. yani karşımda gizemli biri vardı.
Bir haftaya yakın iki torba kuşburnunu kimi kapıya bıraktığını merak edip durduk. kuşburnu torbasını içeri alıp elbet bir gün yakayı ele verecek mantığını yürütüyorum sadece..
Ayağımın hafif sakatlanması sonrası kuşburnu toplama işini her sabah kapımda iki çuval destek gelmesi hem sevindiriyor; hemde beni korkutuyordu. Bunun bir an önce kimin yaptığını bulmamız gerekiyordu.
Kurnazlık demeyelim de. Kafa karıştırıcı konularda hacıhas içimizde hızlı düşünendi.
………………………….Bir gece uyumayacaktık gelinin kimi olduğunu görecektik.
hacıhas dediği gibi de oldu. Sabaha doğru bizim sokağın başında. Sırtında torba birinin yaklaştığını gördük.uzaktan gördüğümüz kadarı ile uzun oldukça kilosu olan adam birinci torbayı hızlıca bırakıp ikinciye dönüş yaptı.
Biz üç kadın silahları kuşanmış avcı gibi adamın karşısına gelip dikildik. silahı adımın şakalarına dayamak yerin bakışlarımızda bir silah kadar keskin insanı olduğu yerde tuzla buz ederdi
bakışlarımızın altında dili tutulan adamın kim olduğuna gelince bizde çok şaşkındık.evet gele gele kişi kuşburnu tüccarına aracılık yapan Vural dayıydı.
adam biz cevabın bir kurgu yapmak ve kısaca zaman kazanmak adına önce bir üzerinde şoku atıp balkonun demir kornişlerine yaslandı.
duyduğum kadar ile Vural dayı eşimin çocuk özlemine katkı sunanmış. O kadını bulup eşime öneren kişi ve benim ortalık da kalmam onun vicdanını sızlatmış olmalı ki
bu kuşburnuları sabahın ilk ışıklarında bir güzel sırtlayıp birkaç gündür kapımıza indiriyordu.
vural dayının bu davranışı ne ola ki derken fakat durum benim beynimde sahneleyip oynadığımın tam tersi oldu.
vural dayı ayağımın burkulmasını gidip eşime anlatınca. oda yılları verdiği sevgi ne bilem belki de ona verdiğim emeğimin karşılığında. bu kuşburunları satın alıp benim kapıma bıraktırmıştır.
inanın ki durup dururken eşimin bu vicdan çimlenmesine gözlerim yaşardı.
bu iki erkeğin bana acıma taktiği köye gelişimin nedeni eşimin kadınlığıma karşı ihanetiydi.
siz neyin acıtasyonuu yapıyorsun diyesim geldi. benim yürek eşimin koynuna başka bir kadını soktunuz. en şeyden ziyade kadınlığıma laf getirdiniz.
ah bir bilen insanlık adına bütün bu yanlışlar kül olup yanışları bunları şu Vural dayının yüzüne haykıra haykıra bağırsa.
ne diyem neye hangi yaşanmışlığa dokunsam çürümüşlük karşıma çıkıyor. insanın başkasından kaçmasını anlarım ama kendinden j-kaçmasına diyecek bir sözüm yoktur.yani kuşburnu toplayıp ve amacım para kazanmak değildi ki.
Tabi Vural dayıyı içine düştüğü hataya bir kılıp uydurup geldiği gibi karanlığa doğru yürüyüp gitmişti. sadece birine bu olup bitenleri rapor etmek kalmıştı.
Artık yavaş yavaş kuşburnu toplamanın sonu geliyorduk. Benim zaten az bir kazancım oldu işte.
evde günlük işleri yaparak hacıhas ve Gülbeyaz’ın gelişini bekleyen bir bakıma onlara anneydim.
Yemeklerini pişirir çamaşırların yıkar ve kuruturdum. Yine öyle günlük işlerle uğraşırken dışarıda sesler geldiğini duydum lkin o seslerle çok ilgilenmedim. elimde ki işe daldım.
bir fark ettim ki Yorulmuş ter içindeydim. bir duş alayım üstümü değişmeye karar verdim.
yatak odasına geçip üstüme giyecek elbiselerimi havlumu aldım.
olurda ;birileri gelir ..banyoda olduğumu bilmez düşüncesi ile kapıyı arkadan bir güzel kilitledim .
üstümde ne var ne yok bir kenara fırlattım.en nihayetinde ana doğma çırılçıplaktım.bedenimin beyazlığı bir topak kar idi;özel bölgeme hafif kıllanmıştı. meme uçlarım ise namluya sürülmeye hazır kurşun gibi az uçları ile oynaştım. vaah vah bir zamanlar ne güzel okşanıp sevilirdiniz dedim.
beni özel kılan bedenimin bu güne kadar güzelliğini eşimin dışında hiç kimsenin görmediğini düşüncemle veda etmek üzeriyim.
banyonun ıslaklığı bedenimin ıslaklığı ile uyumlu olurken. suyun verdiği ses ile hiçbir şey duymuyordum .avuçlarım şampuğanı aldığım saçlarımın aralarında doğru köpürtüyordum ki
birinin belime elini doladığını çıplak tenin tenime yapıştığını his ettim.nefes almada güçlük çekiyorum paslı bir kilit anahtar hikayesi o zorlamak anında idim;
bir tarafa dönemiyorum .o beden bedenime yakınlığına ses çıkarmayı denemdim .
lakin kim duyar beni ;köylüler herkes bir işle meşguldü. Hadi sesimi onlara duyurmayı başardım . eee onlar ne yapacaklardı. Kocaman bir hiç gelip karşıma oturdu.
Sanırım bir TV pragımnıda ünlü spiker reha muhtar söylemişti "tecavüz kaçılınmaz ise gözlerini yumup zefek alacaksın"
yani kısaca Çığlık atamak ne mümkün ne yapacağım şaşırdım.
O dakika sabunlu olan gözlerimi açmam imkânsızdı ve karşımdakini kim olduğunu görmem de.
Bir var ki hayatımda duyduğum bir sesi hiç unutmam. Ruhumu okşayan sözlerinin sonrası bedenimin bütün noktalarını el geçirmiş adamın kim olduğunu az sonra çıkardım.
Kadınlığımın en güzel noktasına verdiği haz anlatamam adamın güçlü kollarının verdiği güvenle gıkım bile çıkmıyordu.
Dudaklarının dokunduğu, bedenim ;yeniden yeniden cana geliyordu. öpücük sayısını beli bir süre sonra saymayı bıraktım.elinin derisi çalıştığı işin bir göstergesi sert dokunduğu her yere çizikler bırakıyordu.
öpüyor bir yandan okşuyordu.
Kadınım ve kadınlığı ile ceza görmemin bir mükâfattı idi; bu olanlara.nefsimin yenilgisine beyaz bayrak sallayacağım ana hiç hiç gelmek istemiyorum.
Kafamın üzerine döktüğü su sonrası onunla göz göze gelmemizle o dudaklarının verdiği sıcaklıkla daha bir ona sokuldum. İkimizde kusursuz deli gibi sevişiyoruz.
Sonuç ne olursa olsun ona yok deme şansım olmadığını da biliyorum. Ve ilk defa kadınlığım o doruk noktasına gelmişim. Bu fırsatı kaçıramam bedeli ne olursa olsun razıyım.
Bedenlerimiz birbirine hizmetti bittikten. sonra tekrar sabunlanıp bol bol su döküp çıktık banyodan.
Bu yetmez dedik yere serdiğim kalın yün döşek üzerine yan yana uzandık ikimizde tek kelime konuşmuyoruz. Ama birbirimiz nefes alışını kalp atışına kadar uyumluyuz
Tekrar adam bütün bedenim öpücükleri kuşattı kadınlığımın başkahramanı vajinamda ılık ılık sular bacaklarımdan akıp akıp gidiyordu. .
Yine bedensel istekler aynı anda cevap bulmuştu bizde.
Akşam hacıhas ve Gülbeyaz eve gelince bu olanları onlardan ben nasıl saklayacağım kaygısı başladı.
bedenimin gizli yerlerde morluklar ve ısırık izlerini kıyafetle yok ederdim de . pekiyi öpüşmekten dudaklarımın uyuştuğunu morarmasını nasıl onlardın saklardım.
bir ara iç sesime kulak verdim .kadınlığı bir kadına yaşatmak bir alyans ve imzadan ibaret değildir .
evet sevişmenin güzelliğini unutmuş olmanın buruk acısını yaşıyorum.doğrusu çok keyif almıştım bu sevişmeden .
aynı zamanda. sevişmenin verdiği beden rahatlığını düşündükçe kimseye hesap vermem gerektiğini düşündüm.
sevişmek doğanın bir kanunu eksilik beden değil; karşımda ki eşimde idi;hacıhas ve gül beyaz anlarlarsa anlasınlar.
ne günahını alayım Gülbeyaz’ı bilmem hacıhasın hayatında böyle şeyler çokça geçmişti ki.… yani kadınlığı ötelenmiş kadınlar birbirini anlar diye umut ediyorum.
…bu arada Adam birinin geleceği düşünmüş olmalı ki yün döşeğine serilmiş bedeni ve benim bedenim bakıp tekrar bütün vücut ağırlığını üstüme verip boynumdan meme uçlarımda kocaman kocaman öpücükler kondurdu. benim toparlamam uyarısı yapıp bakışlarımın eşliğinde üstünü giyip . evin arka tarafına park ettiği aracına binip gitti ..
fikirimce son cümlesi hey kadın biz bunu neden yaptık ve bunun sonrası biz ne yapacağız deseydi keşken ..
dediğim gibi adam gidince bende yün yatağı yerden alıp diğer yatakların üzerine koydum. ve tekrar sevişmekten posası çıkan bedenimi suyun altına tutup bir güzel yıkadım.
bir iki saat geçti mi? geçmedi .hacıhasın eve gelişi çıkışı bir oldu. Başımla işret ettim. ne oldu diye Gülbeyaz da elini kulaklarına verip telefonla konuşacak hareketi yapınca; benim içime bir kurt düştü.
hacıhas eğer gündüz yaşadıklarıma bir ayıklanırsa ben bo..ku yedim evet sonum çok kötü olacaktı. çünkü onun yaşam alanına gireni af etmeyeceğini birebir ondan duymuştum.
hacıhas arkasından hızlıca bende dışarı çıktım. Maalesef sağıma soluma bakındım. ne yana gittiğini hiç göremedim.
Kafamda bir dünya dolusu düşünce ile geri dönüp balkonda ki koltuğa oturdum.
Göğsümde bir daralma başlamış ,ellerim ayaklarımın titremesine engele olamıyorum. Sadece merakım sultanın eve dönüşü dananın kuyruğunu kopartacak mı?
Biz Gülbeyaz ile yemekleri ısıtıp masayı kuruyorduk ki! hacıhas fırtına yakalanmış martı gibi, kolu kanadı kırık ve üşümüştü. Zaten bacakları uzun bir kadındı.
hacıhas direk yanan sobanın başına geçip ellerini yanan sobanın ısısına tutu ellerini sıcak sobaya tutması gayet normaldı. kösedağın eteklerinde en son bizim köyümüzdü o nedenle biz kışı soğu çok erken karşılarız.
hacıhasın birileri ters damarına basmış ve ağlamıştı. Ben bir türlü ne oldubitti diye konuya giremedim. Korkuyorum çünkü bir saat önce yaşadıklarım çok da hoş şeyler değildi.
Gülbeyaz fazla dayanmadı ona ne olup bittiğini sordu.
hacıhasın ağzında çıkan ilk kelime "o gitti" oldu.
Gülbeyaz ısrarlar tekrar kimin gittiğini sorunca. Başladı anlatmaya…
Çok hasta olduğunu o malum hastalığa yakalandığını tedavisinin zorluğu olduğunu
Zara’dan Sivas’a gidip nasıl gelirmiş eşi ve çocuklarıyla bir karar almışlar. Evlerini satıp İzmir den bir ev alıp sağlık sürecini orada takip edecekmiş.
hacıhas ve elin oyuncağı alınmış çocuk gibi iki gözü iki çeşme tahmin etiğim kadarıyla bu adama öyle böyle değil çok emek vermiş.
bunda bir bit yeni var . kesinlikle sultan bana o adamın hasta olduğunu inandıramaz
Yahu birkaç saat önce ah şu döşeğin dili olsa da benle ne yaptığını söylese
dokunuşunun ayarı kaçmıştı benim kemiklerimi kıracak şekilde sevişti; yani avına saldıran bir aslandı.
Kesinlikle bunda bir hile var o hastalık pençesine düşün bir adam değildi.
Bundan bir işi vardı.
Evet, bir yandan onun hacıhas ile konuşması iyiydi. Hastalığını n üzerinde çok fikir yürütemiyorum.
diğer taraf dan dan ise berber geçirdiğimiz o dakikalardan geriye bir suskunluk seçmesiydi. Yani budan sonra benimle onun sırrı olarak kalacaktı.
bu koca yıkımdan sonra elbet sultan zor toparlanması zor olacak. o dakika onun yaralarına merhem olma şansımız yoktu.
zaten onun olmayan bir yüreğe kiracı konuma da kalmış ve sonrası işte olanlar ortada.
hacıhasın yaralarına merhem olmak yerine harmanlara doğru yürüyüşü yapacağım yalanı ile kendimi dışarı attım.
Gülbeyaz da hacıhasın yaşadıklarına ben gibi çaresizdi. sigarsını içmek için balkonda ki tahtada sedire kuruluştu
hacıhasın hatalarının muhasebesi o kadar uzundu ki. biz aslında sultanın biraz kendisi ile baş başa bıraktık.
bu gün insanın kendisi ihanetini görmüş ve sonrası ise kocaman bir pişmanlık oldu. hacıhasın getirdiği acı haber benim bedenimin üzerinde yaşadığım o dakikalar kurulan yemek masasına hiç birimiz oturmadan gidip yatağımıza uzandık. "sabah ola hayır ol" der gibi
Dün gece ruh yorgunluğuna sebep olan şeylerden sonra hacıhas ve Gülbeyaz halen uyuyorlardı.
Ve gün ışığını ilk ben selamladım. Sobayı yakıp çaydanlığa su koyup kaynamasının yanı sıra kahvaltılıkları balkonda ki masaya dizmeye başladım.
Açık havada belki de son kahvaltımız ilçeye dönmemiz gerek; gerek de ben nereye gidecektim. Gerçi şehir dışında kardeşlerim buraya gel diye beni aramışlardı. Başka bir şehirde misafir olarak zor kalan ben orada ne yapacaktım ki kardeşlerimin de gönül kırılmasın hele o gün gelsin bakarız demiştim. On bir buçuk sene yaşadığım eve dönmeye yüreğim tutmaz yok olurum kırılırım ben.
Bu arada çay demleme yeteneksizliğimin benim çıkardığım gürültü hanımların uyanmasına sebep olmuştu.
Kahvaltı masasına geçip birimiz çayları tazeliyor. diğeri ekmeğe taze bal tereyağı sürüyorduk.
Aramızda hep iş bitirici hacıhas olmuştur. Dedi ki kızlar toparlanın ilçeye döneceğiz patates sökmeye kadar az dinleniriz.
Tamamda dönmek güzel ya ben? Deyince sultan onda kalacağım ve kesinlik eşimle bir iletişime geçmemi tembihledi ve haklıydı adam üzerime kuma getirmiş bir aydır köydeyim arayıp sormamış beni
Bir yakındır ki hacıhasın evine yerleşmiş ne eşimi nede o kadınla karşı karşıya gelmiştim.
Rast gelmemde imkânsız gibiydi sabah kadınlarılar patates sökmeye gidiyor geç vakit dönüyordum.
Ama son zamanlarda kokular karşı bir hassasiyet oluştu bende. Benle patates toplamdan olan kadınlar midene şeytan oturmuş deyip gülüştüler en nihayetin de ilçede ki hastanede buldum kendimi doktor tam teşhis koymak için kan idrar tahliline beni gönderdi.
Öğlenden sonra gelip sonuçları alacağımı ona göre ilaç yazacağını söyledi. Bir süre Kızılırmak parkında oylandım aldığı sıcak katmeri yedim. Hastaneye gidip sonuç alma zamanım gelmişti öğlenden sonra hastane daha sakindi köyden gelen hastalardan kimse yoktu.sonra doktorun bulunduğu odanın kapısın bir iki tıkladığımda gel sesini duyunca içeri girdim.
doktor hanımın yüzünde güzel bir gülümse ile karşılaştım. acaba nedir gülümsemenin nedeni derken.
Doktor hanım bana göz aydınlığı diledi anne oluyormuşum bütün bu kokular hassasiyetin ondanmış. Sevinme arası bir boşluğa tepe taklak oldum .
bu anneliği bu saate yahu yıllar önce ses vermeyen beden yansın kül olsun acımam.tabi ki bu durum hoş değildi. benim kadınlığımın eşimden değer görmemesi vardı.
Diğer nedende beni evine sultanın bir kırığı ile cinselim yaşamış ve sonuç hamileyim
ve hacıhasa ne cevap vereceğimi konusunda beynimde cümle avına çıkmıştım.
Evet, bu hamilelik burada duyulursa; halim nice olur ve kimsenin yüzene bakmamda.
kardeşlerim konusunda yaşadıklarımın açıklamışını yapamam İstanbul adalarda yaşlı bir hâkime bakan yeğenim Zühre aklıma geldi .bu hamileliği ancak onun fikirleri doğrultusun ya son verecektim yâda o bebeği dünyaya getirecektim.
aslında bu bebeği doğurmak çok isterim.çünkü eşim tarafından kısır damgası yemiştim ve üzerime kuma getirilmişti.
Dediğim gibi hacıhasa hamileliğimle ilgili tek kelime edemeyeceğimin kararını verdim.
. En azından hamile olduğumu bir Gülbeyaz’a çıtlatmam gerekirdi. Hastane çıkışı onun yaşadığı evde soluğu aldım.
Durumumu kimseye anlatmamsı için sevdiklerinin üzerine büyük yemin içirip anlatım.
Gülbeyaz anneydi evlat sevgisini yaşamış bir kadındı. çok heyecanlandı hamileliğim duyunca ."ve git çocuğunu doğur" dedi:
sonrası boş bir a4 kağıdı. altında birkaç imza olmuştur. dedi.
buraya geliş nedenleri ise eski eşi ile evlik sürecinde o çocuğu dünya getirdiği içinde. kanunlar kızı nüfusuna kayıt yapılmış
ve eşi bunları gördüğü halde hiç itiraz etmemiş .bir nevi vefa borcu olarak kadınlığına leke sürdüğü kadının doğurduğu çocuğa ses etmemiş..
şimdide eski eşinden kalan mal varlığının ispatı için Zaraya geldiklerini söyledi..
Ne gariptir insan kendi yaşamına bazı insanları dâhil eder. Ve çıkarıp attıkları da hep hayatında kalıyor… teyzenin başından geçenleri anlatırken.
iki erkeğin bir kadının hayatına girip sonra arkasına dönüp gitmelerinin bedeli çok ağır olduğunu gözlemedim
eşi kadının kısır olmadığını kusurunun kendisinde olduğunu anlamış diğeri ise hiç günah olmadan bedenin sahiplendiği o kadından bir evladı olduğunu bilmemiş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.