- 1240 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
AKKÖPRÜ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
137- AKKÖPRÜ
Göksu Nehri, Batı Toros Dağlarını Orta Toroslara bağlayan Antalya Geyik Dağı (2877 metre) güney ve kuzey yamaç larından ilk kaynağın oluşturur. Taşeli Toros Dağları ve platosu nun atıl suyun Mersin/Silifke-Taşucu’nda Akdeniz’e ulastiran önemli bir nehir. Taşeli’nin yüksek yaylalarında yağmur ve karla oluşan, ya da yeraltı doğal kaynaklardan çıkan pınar ların, sulu derelerin billur suyun toplar. Akdeniz bölgesinin en büyük akarsuyudur. Göksu Nehri, Geyik Dağından kaynaklanan iki kollu bir nehir. Nehrin her kolu Akdeniz’e ulaşın caya kadar Antalya, Konya, Karaman ve Mersin il sınırları içinden geçerek takribi 300- km mesafe kateder.
Taşeli platosu yüksek ve sıra dağlar silsilesi yurdudur. Bu sıra dağlardan biri olup Antalya il sınırlarından başlayıp doğuya doğru uzanan Geyik Dağı Ardıçlıyalak mevkisi yamaçlarından kaynayan su, Taşeli bölgesinde ayrı iki nehircesine Akdeniz’e doğru çağlayıp coşar. Taşe li’nin coğrafik böğrüne hem kuzeyden, hem de güneyden saplanan hançer konumundadır. Bu iki hançere kavuşan derelerin oluşturduğu vadi, kanyon, boğaz türü coğrafi oluşumlar dan dolayı bölgede en büyük çift rakamlı sayı büyüklüğü dekara eşdeğer düz saha bulmak olanaksızlaşır. Geçit vermeyen sarp, yüksek yalçın dağlar, Göksu Nehri’nce çok rahat ge çilir. Zira ortalama 1500-2000 rakımlı platolar, Göksu Nehrinin kolları çay ve derelerce de rin şekilde yarılıp parça pinçik edilmiştir.
Geyik Dağı kuzey yamacından kaynayan çağlak kuzeye doğru akıp Hadim-Çetmi Deresi su yun aldıktan sonra Eyiste, Aladağ boğazın geçerek Mersin/Mut ilçesi sınırları içinde Suçatı köyüne kadar “Kuzey Hadim Göksu”/“Gökçay” adı ile anılır. Diğer taraftan Geyik Dağının güney yamaçlarından çıkıp güneydoğu istikametine doğru kükreyerek çağlayan, kanyon ları, düdenleri geçip, Alanya’nın Gödüre Gevne boğazın aşıp Sarıveliler ilçesi kardelen diya rı Dumlugöze (Muzvadi) ve Koçaş (Mulumu) köylerin geçince Fet (Işıklar) ve Daran köyleri mezrası “Ayasa” mevkisine ulaşırken, “Gevne Çayı” ismiyle namlanır.
Gevne Çayına; Sarıveliler İlçesi Barcın Yaylasından çıkıp Çevlik ve Ayna Dereleri adıyla gü ney istikametinde akarak Sarıveliler merkez Karacaoğlan Pazar yerinde birbirine kavuştuk tan sonra Çevrekavak (Mençek) köyünün güney kesimine doğru akışın sürdürür. Sarıveliler ’in batısında yerleşik Civler köyü Dede Dağı Yüğrük Tepesi mıntıkasından toplanıp Civande re köyünden geçen Celil Deresi, Çevrekavak köyü altına ulaşan Ayna Deresiyle birleştikten sonra güneye doğru akarken “Fariske Çayı” ismini alır.
Fariske Çayı, güneye doğru akarken Fariske, Hacalardı, Günder köyü vadilerinden geçip Le mos Esentepe köyü Güngörmez mıntıkasında Akköprü boğazına varır. Buradan sonra Le mos Aylandost’un derin vadilerin de aşarak Işıklar ve Daran köylerinin mezrası Ayasa mev kisinde Gevne Çayı ile birleşir. Haliyle Debisi yükselen Gevne Çayı, Lemos Antik Kalesiyle Koçaş Dağı arasındaki kanyonu geçerek doğuya doğru akarak Nadire (Ardıçkaya) çağlayanı na kavuşur. Takribi 9 km.lik Nadire kanyonun geçerek Başyayla ilçesi yaylalarından kopup gelen Serper Deresi’ne Güneyyurt beldesi Altıntaş yaylasından kaynayıp Aşağıçağlar ve Katranlı köylerin geçerek köpüklü akan Kapuz deresine kavuştuktan sonra, Cenne (Pamuk lu) köyü doğusunda Gevne Çayı ile birleşince “Güney Ermenek Göksu” ismiyle anılır. Müel lifler Ermenek Göksu Çayını, Gürsu ya da Gökdere ismiyle de tanımlamaktadır.
Ermenek Taşeli Barajın geçen Göksu (Gürsu) Çayı, Mut’un Suçatı köyüne ulaşıncaya kadar nehir yatağının her iki tarafındaki yüksek dağlardan coşup çağlayan Bıçakçı Deresi, Balku san Deresi, Zeyve Deresi, Karasu Deresi, Yerköprü Deresi.. gibi her daim sulu derelerin su yun toplar. Kışın ise, yazın kuruyup yatağında sadece kışın su bulunduran muhtelif derele rin de suyun alır. Gökmavisi (Turkuaz) rengiyle Mut’un Suçatı köyüne ulaşınca kuzeyden gelen Hadim Göksu Çayıylabirleşir. Birbirine hasretle kavuşan Gökçay ve Gürsu buradan iti baren Akdeniz’e kadar “Göksu Nehri” olarak isimlendirilir. Antik çağda Göksu Nehri, “Kaly kadnos” ismiyle tanımlanmış. Ermenek Göksu Çayı geniş havzadan su topladığı için debisi yüksek olduğundan Antik çağdan beri orman ürünleri (tomruk) taşıması yapılmış.
Taşeli Bölgesi çok geniş bir havzayı içine alır. Çok yağış alan bu havzadan beslenen Ermenek Göksu ve Hadim Göksu çayları ile bunlara su taşımak için hep çağlayıp coşan derelerin yanı sıra yazın kuruyup, kış aylarında bendini yıkarcasına taşkınlaşıp coşan bazı dereleri, yöre sa kinlerinin geçmesi olanaksızlaşır. Çaylar, dereler geçilmez olur. Antik çağdan beri bölgede yaşayan kavimler, milletler doğa ürünü bu zor şartlarla mücadele etmek için, ilgililerce çay ve dereler üzerine kesme taştan ve ya ahşaptan köprü inşa etmişler.
Karamanoğulları döneminden beri Taşeli bölgesinde konar-göçer olarak yaşam sürdüren Türkmenler, ilkbaharın mart, nisan ayında güneyden kuzeye doğru yüksek yaylalara ve son baharın ekim, kasım ayında da yayladan kışlak mekanlara daha yoğun şekilde göç gerçek leştirir. Eşikte, beşikte eğleşen çocuklar, hasta sökel yaşlıları ile tüm aile bireyinden oluşan göçerler, deve sırtına sardığı yaşam malzemesiyle ömrünü adadığı küçükbaş hayvanların pe şinde aşılmaz dağlarda, geçilmez çaylarda aç bilaç, yalın ayak yol teper. Bu yolların çoğu Ta şeli platosunda daha çok tercih edilen Barcın, Göktepe, Karalar, Suluçukur, Feslikan, Av sallar, Yıkık, Yunt, Gümüldür, Gevne, Altıntaş, Bal kusan, Kamış, Dekeçatı yaylalarına çıkar. Bu yaylalar öncelikli iskanlı olduğundan bahar, yaz ayında nüfusu iyice yoğunlaşır.
Sarıveliler Barcın Yaylası, günümüz il idari yapılanmasında Sarıveliler, Ermenek, Başyayla, Hadim, Taşkent, Gazipaşa ve Alanya ilçeleri coğrafi sınırlarının bir kısmını içine alan takribi 1500/2000 rakımlı büyük bir platodur. Bu yaylaya Silifke, Anamur, Bozyazı, Aydıncık, Gül nar, Gazipaşa ve Alanya sınırları içinde kışın eğleşen konar-göçer Türkmenler, baharın yo ğun şekilde göç eder. Büyük bir kaya gölgesinde veya su başında birden fazla kıl çadırla karşılaşmak olasıdır. Böylece Karacaoğlan’ın gezip tozduğu Barcın Yaylası, Taşeli’nde yaz nü fusu çok yoğunluklu bir yurt olur. Hatta bu yayla, 1975’li yıllardan öncesi bahar, yaz ayları süresince takribi 25-30 bin kişinin yaşadığı bir yerleşim yeri olarak öne çıkar.
Taşeli yaylalarında asırlardan beri konar-göçer bir yaşam sürdüren Türkmen aşiretleri için konar-göçerlik hem hayvanları, hem de kendi sağlığı açısından bir hayat meselesi. Bu dön gü içinde yaşamayı zorunlu hissederler. Kendilerini yayla havasın ciğerlerine çekmezse, ya şayamaz sanır. Doğanın iklim şartlarından ötürü baharın yaylalara giderken ve güzün kışlık mekanlara dönerken genelde aynı göç yolun kullanır. Bildikleri yoldan şaşmazlar. Fakat göç yolu güzergahında yerleşik köylüler ile göçerler arasında zaman içinde ekili alana zarar ver me, kira isteme, ayak bastı parası alma ve taşınmaz zilyetliği içerikli muhtelif sorundan do layı hoş olmayan sürtüşmeler, kaba kuvvet kullanımları olduğu da yadsınamaz. Taraflar bir birine şaşı bakar. Bazen çok basit ufak hadiseler sineye çekilse bile, bu her vakit olmaz. Bazı hadiseler taraflar arasında derin sürtüşme, önlenemez husumetler meydana getirir. Tüm bu hadiselerin ana kaynağında, “Mal canın yongası” anlayışı yatar. Taraflardan her kişi, ke fenin cebine koyup götüreceğini sandığı mal sevdasından asla vazgeçmeyip iddiasın sürdü rür. Esasında binlerce küçükbaş kıl keçi sürüsü, günlerce süren göç esnasında muhafaza altında tutulamaz. Ekili araziye girmesi engellenip, zarar vermesin önlemek tüm tedbirlere karşın pek mümkün olmaz. Bu büyük Türkmen göçünden yerleşik köylülerin maddeten kar şılaştıkları zarar nedeniyle rahatsız olmadığı da söylenemez.
Konar-göçerlerin Taşeli yaylalarında göç yolu üzerinde mevcut çay, dere geçişin kolaylaştır
mak için mutlaka bir köprü yapılmış. Bu köprüler olmasa, azgınlaşan çayı, dereleri göç ker vanı sorunsuz geçemez. Geçiş esnasında istenmeyen muhtemel mal, can kayıpları yaşanma ması için olanaklar ölçüsünde köprüyle geçişler sağlanmış. Bu köprülerin bilinen en eskisi, Sarıveliler/Daran köyü sınırları içinden geçen Gevne Çayı üzerine Antik çağda (MÖ.) yapı lan “Daran Antik Kemer Köprüsü”dür. Karamani Türkmenleri Taşeli bölgesin yurt edinme sinden sonra yörede yapılan en önemli köprü, Ermenek Göksu Çayı üzerine Karamanoğulla rı Beyi Mahmut Bey oğlu Halil Bey devrinde 1378-1379 yıllarında mimar Yusuf oğlu Süley man’a yaptırılan Görmel Ala Köprü’dür. (700 yıllık tarihi köprü, Ermenek barajı su tutunca gölün içinde kalmıştır.)
Karamanoğulları döneminde ve daha sonraki yıllarda Taşeli platosunda özellikle göç yolu ü
zerinde bulunan çay ve dereler üzerine: Fariske Çayı üzerine Lemos Akköprü ile Hacalardı Köprüsü ve Serper Çayı üstüne Güneyyurt Manamas Akköprü, Gevne Çayı üzerine Nadire ve Daran Ahşap Köprü’sü yapılmış. Ayrıca diğer çay, dereler üstüne yapılan Bıçakçı Köprü, Çırlavık Köprü, Selavat Köprü ve İbrala/Yeşildere Akköprü’yü de saymak mümkün. Bu köp rülerin bazıları tekerlek Taşeli bölgesine değmeye başlayınca ve Göksu Nehrine Gezende ve Ermenek barajlarıyla gem vurulunca, ya baraj suyu altında kalmış, ya da yeni yol güzergahı haricinde kaldığından zaman içinde önemin kaybetmiştir.
Karamanoğulları Beyliğinin (Devleti) hükümran olduğu Taşeli’nde üç adet “Akköprü(*)” i simli köprü varlığın görüyoruz. Mevcut Akköprü’lerin aynı isimle dillendirilmesi genelde benzer taş malzemeyle imal edilmesinden olsa gerekir. Bölgenin coğrafik yapısından dolayı beyaz kalker taşı, yani kireç taşı ile küfeki taşı bol miktarda bulunur. Bu taşlar köprü, cami, minare, medrese, çeşme, bedesten imalatında yapı malzemesi olarak değerlendirilmekte dir. Üç Akköprü’nün her biri de, yapıldığı dönemde bembeyaz yapı malzemesinden ötürü ahali, mutlaka çok beğenip, “Akköprü” adıyla namlandırmıştır. (*-Adana/Pozantı- Şekerpı narı Çakıt Çayı üstündeki Akköprü, Taşeli haricinde olduğundan konu edilmemektedir)
Bu Akköprülerden:
*-BİRİNCİ AKKÖPRÜ: Karaman’a takribi 129 Km. mesafede, Yeşildere Kasabasından (29Km) geçen İbrala Deresi üstüne kesme taşla tek kemerli yapılmış, Osmanlı dönemi eseridir.
*-İKİNCİ AKKÖPRÜ: Ermenek/Güneyyurt Kasabası Kışlacık mahallesinin alt tarafından ge çen Serper Deresi üzerine kesme taştan yapılmış, tek kemerli bir köprüdür. Manamas köp rüsü olarakda bilinir. Karamanoğulları devri eseridir. Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi 1671 yı lında Alanya’dan gelip Fariske, Lemos üzeri Gargara (Güneyyurt) ve Ermenek’e giderken bu köprüden geçerek Kışlacık mahallesine ulaşmış.
*- ÜÇÜNCÜ AKKÖPRÜ: Sarıveliler/ Lemos Esentepe köyü sınırları içinden geçen Fariske Ça yı üzerine kesme taşla tek kemerli olarak yapılmış, Karamanoğulları eseridir. Bu köprünün, Karamanoğlu beyi Mahmut Bey oğlu Halil Bey zamanında yapıldığı rivayet edilmektedir.
Akdeniz sahil şeridi Silifke- Alanya hat kesiminde yerleşik olup sultan nevruzdan sonra Taşe li platosunda bulunan yaylalara, özellikle Sarıveliler/Barcın Yaylasına gitmek için yollara re van olan Türkmenler, her yıl genelde aynı yol güzergahın tercih eder. Bu yollar, yıllardır bi lindiği, güvenliklerinden emin olunduğu için tercih nedenidir. Bahar ve yaz ayları süresice Barcı’nın her karış toprağında küçükbaş hayvanların ayak izi görülürken tepeden tepeye ün leyen çoban ile meleyen oğlağın sesi kulakta çınlar. Barcın Yaylasında 1975’li yıllardan önce her kılkeçi sürüsü asgari bin adet küçükbaştan oluşurmuş. Yaylada en az dört bin kılkeçi sürüsü beslendiği konusu şiirlere bile konu olmuştur. Bu varlık, kurbanlık ve küçükbaş hay van karkas et teminine önemli bir katma değer sağlamıştır.
Barcın Yaylası için yola revan olan kılkeçilerin oluşturduğu göç kervanın tercih ettiği yol gü zergahının en önemlileri;
*-1.YOL: Barcın Yaylası– Sarıveliler- Lemos Akköprü- Daran Ahşap Köprü- Yunt- Akpınar yay lası- Anamur’a varış/çıkış güzergahı.
*-2. YOL: Barcın Yaylası- Başdere- Uğurlu Dişyaylası- Lemos Akköprü- Daran Ahşap Köprü-
Zeyve Kervansarayı- Anamur’a varış/çıkış güzergahı.
*-3.YOL: Barcın Yaylası- Başyayla- Ermenek- Kazancı- Anamur’a varış/çıkış güzergahı.
*-4.YOL: Barcın- Kırkgeçit- Dikmetaş- Kuşyuvası- Sapakhanı- Karabelen-Alanya güzergahı.
*-5.YOL: Barcın Yaylası- Söğüt- Gödüre- Haydarlı- Gazipaşa’ya varış/çıkış güzergahı,
olarak belirlenip kullanılmış.
Tabi ki, bu güzergahlar harici yollardan da Barcın Yaylasına gidip gelmek mümkün. Fakat Barcın- Anamur yöresi çıkışlı-varışlı göç kervanı güzergahından ikisi, Gevne Çayı üzerindeki Daran Ahşap Köprü ile Fariske Çayı üzerindeki Lemos Akköprü ile kesişmektedir. Coğrafik konumdan dolayı kervanın bu iki köprüden mutlaka geçmesi gerekir. Bu köprülerin yeri çok önemli olduğu için, atalarımız Lemos Akköprü’yü özenerek yapmışlar.
Sarıveliler/Lemos Akköprü, Esentepe köyü sınırları içinden de akan Fariske Çayı üzerine Ka ramanoğulları döneminde kesme taşla inşa edilen, tek kemerli bir köprü. Çayın derin vadiyi akıp geçtiği Güngörmez boğazının en uygun yerine itina ile yapılmış. Fariske Çayına su sağ layan Çevlik, Ayna ve Celil dereleri yanı sıra özellikle kışın çok yağan yağmur, kardan ötürü baharda çağlayıp coşan muhtelif kuru derelerin de getirdiği çaglak su, debiyi yükselttiği için Güngörmez boğazından geçişlere asla izin vermez. Selden oluşan çağlayan, havada uçan kuşu bile kapacak görünümde kükredikçe kükrer. Böylece Akköprü, karayolu ulaşımında yö re insanlarına elzem bir ihtiyaç haline gelir. Ayrıca göçer Türkmenlerin göç yolu üzerinde ö nemli bir ulaşım sorunun gidermekle birlikte Fariske Çayının civarında konuşlu Lemos, U ğurlu, Günder, Fet, Daran, Mulumu gibi köy sakinlerinin çaydan sorunsuz geçişlerin sağla yıp, ilçe merkezi Ermenek’e daha kolay ulaşımın temin eder.
Barcın Yaylasına ulaşmak için Anamur ve çevresinden yollara revan olan Türkmenler, kala balık sürüleriyle göç yolu üzerinde bulunan Daran, Fet, Lemos, Günder, Fariske, Uğurlu, Mençek, Adiller, Sarıveliler gibi köylerin ekili dikili arazilerine zarar verdiği yaşanmış aşikar vakadır. Göç esnasında bu köy sakinleri çok mağdur olur. Hatta göçerlerden bir aile Lemos köyü “Kaplancıyeri” mevkisinde geniş bir taşınmazın sahidir. Göç zamanı keçilerini özel mül künde gübresinden yararlanmak için birkaç gün eğleştirir. Haliyle istemeyerekte olsa, keçi ler komşunun ekili arazisine zarar verir. Köylüler ile göçer Kaplancı Ağa arasında nahoş ha diseler yaşanır. Nihayetinde Kaplan Ağa bu yeri satıp terk eder. Tarihi süreçte yaşanmış benzer hadiselerden dolayı köylü üreticilerin memnuniyetsizliği ayyuka ulaşır. Bu konu, TC. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü için Yüksek Lisans düzeyinde tez hazırlayan sa yın Kürşat Bardakçı çalışmasında daha detaylı açıklanır. Gevne ve Fariske Çayı çevresinde konuşlu Daran, Işıklar, Günder, Esentepe, Uğurlu ve Göktepe köy sakinleri, göçerlerin gö çünden maddeten zarar gördüğü, emekleri zayi olduğu için göçerlerin köy sınırları içinden geçmemesin hep dillendirir. Göçerler için çözüm aramaya başlanır. Bu yöndeki çalışma Da ran, Işıklar, Günder ve Esentepe köyünde daha çok yapılır.
Ne yazık ki, Lemos Akköprü, ikinci dünya savaşı yıllarında yağmurlu bir bahar günü ansızın yıkılır. Fakat köprünün taş kemeri imalat hatasından yıkılmaz. Dışarıdan hain bir elin sinsi ce dokunuşu, müdahalesi sonucu yıkılmış. Bu müdahale; “Yıldırım düşmesi, ve ya kimliği be lirsiz kişinin bir amaç için patlatıcı kullanması sonucu olduğu,” Lemos köy sakinlerince be nimsenen en yaygın görüştür. Dış müdahale sonucu, Akköprü kemerlerinin payandalandı rıldığı dağ tarafındaki ayağı zarar görmez. Açık alandaki taş yapı ayağı kemerle birlikte tamamen yıkılıp çaya karışmış. Böylece Akköprü’den istifa eden yerleşik halk ve göçerlerin yolu daha çok uzadığı için mağdur olunur. Esentepe’liler mağduriyeti daha çok görür.
Lemos Akköprü gizemli şekilde (Yıldırım düşmesi, Göçerlerin geçişin engellemek için patla yıcı kullanılması ve Define aranması) yıkıldıktan sonra yıkılışına ait rivayetler dilden dile do laşır. Lemos köyünden 1930 doğumlu Abdurahman Öztürk amcamız, bu rivayetlerin en il gincin; “- Akköprü kemer taşında külçe altın gizli olduğu, bu külçe altını almak için defineci ler tarafından köprünün kilit taşının söküldüğü ve akabinde köprünün yıkıldığı, defineci lerin Akköprü’nün 300 metre kuzey batısında Mutullah Göbeti başında bulunan ören yerini de kazarak delik deşik ettiği yıllarca konuşulduğu, hatta köyde ağzı laf yapan ozan kişiler:
(-Düş görmüş, kızıl evin kehyası,
-Altın varmış, Akköprü’nün taşında,
-Ahmet çavuş aklın yok mu? başında,
-Köprüyü delik, deşik ettin, utanmaz.
-Atadan yadigar hayırlı bir eser,
-Üstünden gelip geçer, Türkmen nefer,
-Namı, şanı iki aleme değer,
-Elin kırılsın, vijdansız, utanmaz.)
Dörtlüklerin yakıştırarak yanlış işi yıllarca kınadılar” diye anlattı.
Lemos Akköprü yıkılışından en büyük sıkıntıyı Lemos köyü sakinleri çeker. Köyün Daran ve Fet mezralarında bulunan bağ, bahçeye kolay ulaşımıyla birlikte köylü çerçicilerin Yunt Yay lası ve daha güneye erişimi zorlaşır. Köylüler mağduriyeti önlemek için bir müddet sonra imece usulüyle aynı yere ahşap bir köprü yapar. Fakat ahşap köprü hem güven vermez, hem de bakımı, tamiri çok zor olur. Bu arada ülkemizde 1957 yılı mahalli seçimleri yapılın ca Lemos köyünde Hüseyin Ataseven muhtar seçilir. Fakat yeni muhtarın okur-yazar olma dığı tespit edilir. Kaymakam, O’nun yerine ihtiyar heyetinde birinci aza Mustafa oğlu Mehmet Doğan’ı köy muhtarı atar. Doğusundan beri teni beyaz buğday renginde olduğu için köylülerince, “Akmemet” lakabıyla namlandırılan Muhtar Mehmet Doğan, (Karaman/ Sariveliler- Göktepe Beldesi Belediye Başkanı sayın Mustafa Doğan’in babası) ilk önce Lemos Akköprü’ye el atar. Akmemet, birinci muhtarlığında 1958 yılında Akköprü yeniden yapılır. Köprü ayakları taşla yapılıp üzerine demir serilerek beton dökülür. (İkinci dönem: 1969-1973 arası) Yıllarca hizmet etmek üzere köprü tekrar yaya tirafiğine (Karayolu tekerlekli araçlar evvelden beri gecemezdi) açılır. Tarihi köprüye yeniden hayat verilip hizmete sunulması üzerine bunu sağlayan muhtar Mehmet Doğan’in lakabından esinlenerek, “Akköprü” adıyla dillendirilmesi bellek lere yerleşir. Böylece Muhtar Mehmet Doğan’ın,“Akmemet” lakabı köprünun adıyla ayrılmamak üzere birleşir.
Karaman/ Sarıveliler yöresinde Karamanoğulları Beyliği’nden (Devlet) yadigar eserlerden Lemos Akköprü’den yüzyıllar sonra Ermenek Göksu Çayı üzerine Ermenek havzasında yapı lan baraj nedeniyle sadakayı cariye eserlerden, Görmel Ala Köprü, Nadire Köprü ve Güney yurt Manamas Akköprü hep birlikte, “Ermenek Taşeli Gölü” suları altında kalır. Böylece bu köprüler yaşarkan ölür. Lemos Akköprü ise, halen avcılar, çobanlar ve yabani hayvanlar ile yolunu şaşıranlara Güngörmez boğazında Fariske Çayı geçişine bir şekilde hizmete devam eder. Çay vadisindeki mahzun konumuyla sanki, eski günleri aradığını her haliyle haykırır. Yinede vakarlı duruşuyla doğanın acımasız darbelerine direnir.
Lemos Akköprü üzerinden gelip geçen konar- göçer tüm Türkmenleri, yerleşik halkı ve köp rünün yeniden hizmet vermesine vesile olmak için maddi, manevi emek verenler ile yazım da görsel olarak kullandığım “Lemos Akköprü” resmin sağlığında temin eden Lemos köyün den amcazadem İbrahim oğlu rahmeti rahman emekli astsubay Hüseyin Yıldız’ı rahmet ve minnetle anıyorum. Cümlesinin ruhları şad, ahret yurtları Firdevs Cenneti olsun.
Süleyman YILDIZ
(Lemos5303)
.