- 194 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Ayın İki Parça Olması Mucizesi
Kâinatın Efendisi Aleyhisselâtü Vesselâm peygamberlik vazifesini alalı dokuz yıl olmuştu. Allah’a iman etmeyenlerle mücadelesi bütün hızıyla devam ediyordu. Müşrikler her fırsatta Resul-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâmı zor durumda bırakmaya çalışıp, sözüm ona peygamber olmadığını ispatlamaya çalışıyorlardı. Gerçekten iman etmek gayesiyle değil, hep olması normal şartlarda mümkün olmayacak şeyleri yapmasını, şayet yaparsa kendisine iman edeceklerini bildiriyorlardı.
Yine bir seferinde gecenin ilerleyen bir saatinde müşriklerle Peygamber Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm Allah’ın varlığı ve birliği üzerine konuşurlarken, inanmayanlar şu teklifte bulundular:
“Şayet sen gerçekten peygambersen bize Ay’ı ikiye ayır. Yarısı Ebu Kubeys dağı, yarısı da Kuaykıan dağı üzerinde görünsün.”
Resul-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm böyle bir mucizeyi gerçekleştirdiğinde kendisine iman edip, etmeyeceklerini kendilerine sordu. Gerçekleştirirse kendisine iman edeceklerini ifade ettiler.
Bunun üzerine Allah’ın Resulü Aleyhisselâtü Vesselâm Allah’a dua etti ve yardımını talep etti. Yüce Yaratıcı inançsızlara karşı habibini yalnız bırakmadı ve ay iki parçaya ayrıldı.
Bu mucize ayın on dördünde gerçekleşti. Duası üzerine Kâinatın Efendisi Aleyhisselâtü Vesselâmın parmağının bir işaretiyle Ay ikiye yarılmış ve müşriklerin istediği gibi yarısı bir dağa, diğer yarısı bir dağın üzerinde görünmüştür. Resul-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm Efendimiz bu mucizenin üzerine orada hazır bulunan Müslümanlara ve müşriklere “Şahit olunuz, şahit olunuz!” (Müslim, Sahih,c.VIII, s.132; Tirmizî,Sünen,c.V,s.397) diye seslenmiştir.
Müşrikler her zaman olduğu gibi bu denli açık ve harika bir mucize karşısında iman etmemek için sihir dediler.
Fakat yine de kafalarında bir soru işareti oluşmuştu. Gördüklerinin sihir eseri mi olduğu, yoksa kendileri dışında başkalarının da aynı şeyi görüp, görmediğini araştırmak için çevreden gelen kervanlara da sormaya karar verdiler.
Gelen kervanlardaki insanlar da Ay’ın ikiye ayrıldığını kendilerinin de gördüğünü bildirdiler. Buna rağmen sırf inatlarından ve nefislerine mağlup düştüklerinden mucizeyi inkâr edip, ”Muhammedin sihri sahraları tutmuş” diyerek iman etmediler.
Bu mucizeyi Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurarak ifade etmişlerdir:
“Kıyamet yaklaştı, ay yarıldı. Onlar bir mucize görseler yüz çevirir ve “Bu kuvvetli bir sihirdir.”derler. Peygamberi yalanlayıp kendi heveslerine uydular. Fakat takdir edilen her şey bir gayeye ulaşacaktır.” (Kamer Süresi,1-3.)
Günümüzde de ayın yarılmasını aklına sığıştıramayanlar, böyle bir hadiseden dünya tarihinin bahsetmemesini ileri sürerek, inkârına gitmektedirler. Ayın yarılması mucizesi Kâinatın Efendisi Aleyhissalâtü Vesselâmın peygamberliğine bir delil olması için gecenin ilerleyen bir vaktinde, inkâr cıların talebi üzerine ani olarak gösterilmiştir. Bu bakımdan uykuda olan çoğu insanlar bunu görmemiştir.
Ayrıca, o zamanın inkârcıları çok inatçı olduklarından, Kur’an-ı dahi inkâr ettikleri halde ayın yarılması ile ilgili ayeti ve bu hadiseyi inkâr edememişlerdir. Şayet böyle bir şey gerçekten olmasaydı, tarihe mal olmuş bu hadiseyi yalanlar ve inkârına başvururlardı. Fakat tarih böyle bir yalanlamanın olduğundan bahsetmemektedir. Çünkü yoktur. Sadece mucizeyi görenlerin dedikleri “Bu kuvvetli bir sihirdir” “Bize sihir gösterdi” ifadeleridir. Hatta çevreden gelen kervanlar da ayın ikiye ayrıldığını ifade edince “Ebu Talib’in yetiminin sihri semaya da tesir etti” demişlerdir.
Diğer taraftan bu mucizede akla kapı açma vardır. Aksi halde aklın tercih etme gücünü elinden almak söz konusu olurdu. Ayın uzun süre ikiye ayrılmış vaziyette durması, bütün dünyanın buna şahit olması halinde imtihan sırrı ortadan kalkmış, bir bakıma onları inanmaya mecbur etmiş olurdu. Böyle olunca da Ebu Cehil gibi inkâr eden insanlar da inanmaya mecbur olup, kömür ruhlu bu tür insanlarla Ebu Bekir gibi elmas ruhlu insanlar aynı seviyede olacaktı. Bu açıdan bu mucize hususi bir gurup insana gösterilmiştir.
Ayrıca bu mucizenin gösterildiği esnada dünyanın değişik bölgelerinde ayın yarılmasını görmeye engeller mevcuttu. Mesela, İngiltere, İspanya’da hava yeni kararmaktaydı. Çin’de ve Japonya’da ise sabahtı. Bu örneklerde olduğu gibi bazı yerlerde sis veya bulut olması, bazı yerlerde henüz ayın çıkmaması veya gündüz olması, bazı yerlerde de sabah veya akşamüstü olması gibi ayı görmeye engeller bulunuyordu.
Bunca görünür sebebin yanında asıl olan, dünyadaki insanların, Resul-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâmdan ve davasından henüz haberi yoktu. Ayrıca, o devirde bazı insanlar ayın ikiye ayrılmasını görse de bir anlam vermesi mümkün görünmüyordu.
Bu sebeplerden daha öncelikli olan, başta da ifade edildiği gibi başkalarının görmesi bir yana bu mucizeye şahit olan hiçbir müşrik ne hadiseden bahsedildiğinde ne de bu mucizeyi ifade eden ayetlerin inişinden sonra yalanlayamamışlardır. Hiçbir tarihi kaynakta bunun aksi bir bilgi yoktur. Bu mucize olmamıştır diyememişler sadece sihirdir demekle yetinmişlerdir.
Ahmet TULGANER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.