- 1045 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Özgelişim Fırsat Sunar
ÖZGELİŞİM FIRSAT SUNAR
Sevgili dostum,
Gençlere ve çocuklara bir şey ikram edecek veya hediye ederken derim ki “ Bu aslında Allah’ın sana nimeti ve nasibi. Ben sadece aracıyım. Ret etmek de kabul etmek de senin iradende ve elinde.” Bu söz çok az kimsede olumsuz tesir yapar. Çok genç hediyemizi alıp teşekkür eder.Bu tutum gençlerin en sevdiğim tutumu. Çoğu fırsatı tepmiyor.
Sevgili dostum,
Gerçekten de dünyamız fırsatlar dünyası. Olaylara, kişilere ve kurumlara bakış açımızın olumlu ya da olumsuz olması , bu fırsatları ya var ediyor ya da yok. Genelde fırsatları tepen bizleriz. Ya da aç gözlülüğümüz. Bize her zaman ikram edene “ hep bunları mı ikram edeceksin. Daha büyük ikramın yok mu ? demek gibi. Aslında şaka olarak söylenen bu söz insanların aç gözlülüğünü gösteren bir söz. Niyetler sözlerde gizli çok zaman. Söz özün tercimanı değil mi?
Sevgili dostum,
“seni ziyarete geleceğim, kahven , çayın var mı ?” sözü de, ziyaretin bir beklenti içinde geçeceğinin işareti. Zaten geleceğim diyenlerin yüzde 95 gelmez de. Sadece laf üreten topluluğa doğru gidişimizinde işareti bu aslında. Keliteli sohbetler edemediğimizin. Özgelişime önem vermediğimizin de nişanesi aslında bu tavırlar.
Sevgili dostum,
Sanırım “özgelişimimize önem vermememizden” özümüzde şikayetçi. Çünkü öz her zaman gelişmek ister. Bizim bu konuda tembel olmamız onu da rahatsız eder. Öz ve beden bağımsız iki şey desem inanır mısın? Özümüz sözümüze bakmaz. Yaptığımıza bakar. Yaptıklarımız güzelse ve sözümüz özümüzü geliştirirse o zaman özümüz memnun olur. Çok insan bu yüzden özünü memnun edemez.
Sevgili dostum,
Özümüzü geliştirirsek, farkındalık oluşur ruhumuzda. Farkındalıklarda fırsatları daha iyi görmemizi sağlar. Mesela “özgelişim” e önem veren insan neye hayır diyeceğine ve neye evet diyeceği konusunda daha az hata yapar. Kimden naısl faydalanacağı konusunda daha az yanılgıya düşer. Kimin kendini kullandığı, kimin gerçekten sevdiğini özgelişime önem vermeyene nazaran daha iyi anlar. Bunlarda fırsat değil mi insana?
Sevgili dostum,
Eskiden evet hayır dengesinin önemini anlamazdım. Kitaplar okuyup özgelişime önem verdikçe anladım ki hayatımızda huzursıuzluklarımızın çoğu bu dengeye dikkat etmemiş olmamızda yatıyormuş. Bu dengeye dikkat edince olumlu ve huzurlu tavırlarımız arttı. Bu çevremizinde dikkatini çekti tabii.
Sevgili dostum,
Gençler çok zaman neye hayır neye evet diyeceklerini şaşırdıklarından dolayı işleri rast gitmez. Seneler sonra ise “çok gençtim, çok hata yaptım” der. Halbuki hata yapmanın yaşı yoktur. Bilinçli ve farkındalık içinde olmanın yaşı olmadığı gibi. Kimi 10 yaşında bilimçli olur kimi 50 yaşında bilinçsiz. Çok kişi de ya hatasını başkasına yükler ya da ortak hatalardan sorumluluk almak istemeden sorumluluğu ve suçu hep karşı tarafa yüklemeye bakar.Ortak hataların keffareti de ortak olur halbuki.
Sevgili dostum,
Bunca yılın tecrübesi ile anlatmaya çalışıyordum ama baktım anlamak isteyen yok, dinlemek isteyen ise hiç yok. Kendi kendime dedim “ biraz iletişim içinde olmaktan uzak kalarak bilgilerini tekrar okuyarak pekiştir. Yeni kitaplar okuyarak yeni bir şeyler kat. Yani özgelişimini yoğunlaşarak artır” o zaman gördüm ki, Özgelişimimiz istediğimiz gibi değil . Zayıf ve bunun farkına varmak da sevindirdi bizi ve özgelişim için daha çok okumak ve farkına varmak neşe katkkı bana. Anladım ki her yaşta “özgelişim içinde olmalı insan”.
Sevgili dostum,
Sana bunu yazarken internette Cahit Zarifoğlu’nun şu sözüne rastladım “Birilerinin kalbine iyi gelmeyi öğrenin. Yük olma işini herkes yapıyor zaten” Tam da konumuza uygun söz. Özgelişim insanların kalbine iyi gelmek ve hayatını kolaylaştırmaktır. Birileri konuşmamızı yük, anlamsız ve boş görüyorsa o insana selamdan başka bir söz söylememek lazım.
Sevgili dostum,
Dünya fırsatları görene, anlayana ve bu fırsatları kimseye zarar vermeden kendi ve toplum yararaına sunanlara. Gönül gözü ile görene fırsatlarda daha rahat görünür.
Sevgili dostum, güzel kardeşim,
Bazen otobüste konuştuğumuz bir insana, cenazede ya da düğünde tanıştığımız bir bilge insan iletişimi devam ettirirsek bizlere fırsatlar sunan insan olabilir ama “ nezaketen dinleme” yaparak ertesi gün veya başka zaman o şahsı görünce görmemezlikten gelirsek, ya da unutursak belki de fırsatları tepiyor da olabiliriz. Bu tamamen insanın hayatı değerlendrmesine ve bakış açısına bağlı. Yani kimi bir insanı çok sever kimi nefret eder. O insana bakış açısına bağlı. Fırsatlarda insana bakışımız gibi bakış açımıza bağlı. Kimine iş önerirsin ufku dar olduğundan “burada olmaz o iş” der. Ötekisi ise “ burada olmamış bugüne kadar bundan sonra olmayacak manasına gelmez deneyelim, risk alalım” der. Deneemzsen o iş baştan olmaz. Denersen belki başta olmaz ama sabredersen sonrasında seni daha geniş ufuklara sevk edebilir. Her şeye hayır diyen insan ise durmadan muhatabını suçlayarak “sen istemedin ki” diyerek topu muhatabına atar. Sadece bbakış açısını değil kafaının içini de sergiler.” Okuduklarını uygulamadıktan sonra en büyük Üniversitede işletme okusan ne olur? Sorusu gibi.
Sevgili dostum,
İşte burada “özgelişime önem vermek” kendini yeniden gösteriyor ve özgelişime önem veren insanlar bu kısır döngüyü zamanla yenerek “özgüven” gelişimi ile “özgelişimi” daha üst seviyeye çıkararak hayatını kolaylaştırmanın yolunu ararlar.
Sevgili dostum,
Biz ne kadar özgelişimin öneminden bahsetsek de bunları ya tesadüfen ya da önyargı ile okuyanların çoğu olumsuz yorumlayacaklar. Çünkü toplumda negatif insanlar pozitif insanlardan daha çok. Okuyan ama faydalanan çok az insan var ve “oku “ emrini de anlayan uygulayan insan hayattan zevk alan insanlar.
Sevgili dostum, sana yazmayı düşündüğüm mektubu yazmaya başladım ve konu buralara geldi. Başka mektuplarda buluşmak dileyi ile. Günlerin özgelişim içinde geçsin...
YORUMLAR
İnsanlar kendilerini çözmeden ve empati yapmasını öğrenmeden ne kendisine nede başkalarına artısı olur. O yüzden ben demeden biz demeyide öğrenmeli insanlar çünkü paylaşmak sadece insana özgü SAYGILARIMLA