- 257 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
SAMİMİYET.
SAMİMİYET SAMİMİYETSİZLİK.
Samimiyetsizlik, kelimelerden çok duygularla, daha doğrusu duyguların yokluğuyla hissedilen bir şeydir. Bu yüzden ’’seni seviyorum’’ cümlesi bile zaman zaman samimiyet sizce gelebilir. Hatta eğer diyalog yazışma üzerinde gelişiyorsa kişiye duyduğunuz güvene, onun sizde yarattığı duygulara bağlı olarak, cümlelerinin samimi ya da sahte olup olmadığını hissedebilirsiniz. Fakat işin bir de farklı bir boyutu vardır ki bu da güven problemi olan bir insan olma ihtimalinizdir. Ve gayet de doğaldır, olabilir. Böyle olunca da karşınızdaki kişi gerçekten samimi cümleler kuruyor olsa bile siz hiçbir zaman bunun gerçekliğinden emin olamazsınız. Yani kısacası söyleyene ya da söylenene göre türlü türlü örnekler verilebilir ve değişkenlik gösterebilir.
Bir insana samimi hisler içerisinde bulunabilmek için öncelikle onu sevmek gerekir, onun duygularına tüm yüreğini açmak. Ve bunun için belki de bir miktar cömert olmalıyızdır, kalben tabii ki... Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki insanlar maddî konularda olduğu kadar kalbî olarak da cimrileşti, bu da ister istemez bir güvensizlik hissi doğurmaya başladı. Kimin gerçek kimin sahte olduğu, marketlerde gördüğümüz ama kimi zaman almaya cesaret edemediğimiz herhangi bir sebze ya da meyve kadar tartışılır oldu. Belki de tek ihtiyacımız olan şey; birazcık hayat tecrübesidir. Hayat, bu konuda kimilerini olgunlaştırırken kimilerini hâlâ bir çocuk gibi savunmasız ağırlıyor koynunda. Bu da bir bakıma; samimiyeti doğuştan gelenlerin "fazla samimiyet yapar hassasiyet" minvalinde maruz kaldığı bir tür ikaz olabilir.
Kendi adıma konuşmak gerekirse; çocukluğumdan bu yana üzerine eklene eklene katlandı insanlara samimiyetim. Saygıyı ve nezaketi her daim baş tacı etmek suretiyle sözcüklerimin önünü arkasını hiç kovalamadım, bir insana olan yakınlığımı zaman dilimlerine bağlamadım. Yüreğinde iyi hislerle kapımı çalan herkese 5,10 adım önde gittim. Belki çocukluğumdan beri sevgi ve huzur arayışında olduğum için kalbimden içeri birazcık ışık sızınca hiçbir ayrım gözetmeden kim var kim yoksa açtım kalbimi. Fakat çoğu zaman üzüldüğüm de oldu. Hani ne yaparsan yap kimselere yaranamazsın derler ya, olmayınca olmuyor bazen. Sen göğün en mavisinden kuş tutup ellerinle kalplerine bıraksan da ya kuşu ürkütüp kaçırıyorlar ya da kafese koyup bir kenara atıyor ve ölüme terk ediyorlar. Keşke sevmenin, sana sevgiyle yaklaşana karşı nezaketle ve güzellikle karşılık verebilmenin de bir okulu olsa, ama yok... bu yüzden de kalplerin iyi ya da kötü yolculuğunun akıbeti biraz da sahiplerine kalmış durumda.
Herkese güvenmeyin elbet ama ön yargılı da olmayın. Bazen bir insandan uzaklaşmak için kendinizce bir sebep gördüğünüzde bunu bile nezaketle yapın. İnsanların kalplerini kırıp, onları insanları sevmenin yanlış bir şey olduğu duygusuna sürüklemeyin. Kendisinde suçlar aramasına sebep olmayın. Çünkü bazen suyun yüzeyinde gördükleriniz birer teferruat olabilir, herkesin kendince sebepleri olabilir, bunları da hesaba katın.
Samimiyet ve samimiyetsizlik o kadar geniş bir konu ki yazsam sayfalarca sürebilir ama daha çok bende ilk uyandırdığı duyguları ele almak istedim. Nezaket ve saygıyla işlenmiş bir samimiyet en az sevgi kadar kıymetlidir, kıymet verdiğiniz ve bu kıymeti hissettirdiğiniz oranda da sevgi büyür ve gelişir. Kalbiniz dilerim her daim güzel olan tarafa doğru atsın ve attığı kadar da yaşatsın. Sevgilerimle...