- 156 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Yağmur Mucizeleri
Allah’a tam kul olan insanların Cenab-ı Hak her zaman yardımcısıdır. Hele bu kul Resul-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm olursa, onun her sıkıntısı giderilir.
Müslümanlar İslamiyet’in gelişiyle birlikte hep sıkıntıya sokulmuştur. Fakat Cenab-ı Allah müşriklerin bu rahatsızlığından kurtarıp, onları hep muzaffer kılmıştır.
Diğer taraftan Müslümanları, inanmayanlar dışında şeyler de zor durumda bırakıyordu. Bunlardan biri de susuzluktu. Arap yarım adasının coğrafi durumu icabı bir zorluğu da suyun azlığıdır. Bu açıdan Peygamber Efendimizin Aleyhissalâtü Vesselâmın mucizelerinin bir kısmı su ile ilgilidir. Çünkü su az olduğundan çok kıymetlidir. Yağmurların da bu bölgeye az yağmasından dolayı susuzluk ekinleri ve içme su ihtiyacını arttırmıştır. Bu bakımdan Müslümanlar yağmursuzluktan, susuzluk ve kıtlık çektikleri zamanlarda Peygamber Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâma müracaat edip, dua yapmasını isterlerdi.
Kâinatın Efendisi Aleyhisselâtü Vesselâm abdest alıp iki rekât namaz kılarlar ve ellerini semaya kaldırırlar ve yağmur yağması için dua ederlerdi. Daha ellerini indirmeden kara bulutlar toplanır ve yağmur yağardı.
Bunlardan birkaç tanesini aktarmak istiyorum.
Resul-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm bir mucizesi olan bu yağmurun yağma hadiseleri aslında Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın çocukluğunda başlamıştır. Dedesi Abdülmuttalib Resul-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm daha çocukken yağmur duasına çıktığında Ce nab-ı Haktan onun yüzü suyu hürmetine isterdi ve yağmur hemen gelirdi.
Hatta Resul-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâmın vefatından sonra Hazreti Ömer, Hazreti Abbası aracı yapıp demiş:
“Yâ Rab! Bu senin Habibinin amcasıdır. Onun yüzü hürmetine yağmur ver.”demiş ve yağmur hemen yağmış.
Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın ilk yaptığı yağmur duası hicretin altıncı yılında gerçekleşmiştir. Yağmursuzluktan perişan olan Müslümanların isteği üzerine Resul-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm, üç kez;
“Allah’ım! Bize yağmur ver” diyerek dua etmişlerdir. Bir hafta aralıksız yağmur yağınca Müslümanlar bu kez kesilmesi için dua etmesini istemişlerdir. Bunun üzerine Allah’ın Resulü Aleyhissalâtü Vesselâm da Medine dışına yağması için dua buyurmuşlardır.
Resul-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâmın çeşitli zamanlarda yaptığı bu yağmur duaları toplam altı tanedir. Bunlardan bir tanesi de şu şekilde meydana gelmiştir:
Tebük savaşı sırasında Müslümanlar susuz kalmıştı. Bu durumlarını Allah’ın Resulü Aleyhissalâtü Vesselâma arz ettiler. Her zaman olduğu gibi Müslümanların içinde inanmış görünen sahtekâr münafıklar vardı. Bunlar ortalığı karıştırmak için “Gerçek bir peygamber olsaydı, Hz. Musa’nın (a.s.) duasıyla yağmur yağdırdığı gibi o da yağdırırdı” diyorlardı.
Resul-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm Efendimiz bu sözleri işitince kıbleye dönmüş ve dua etmişlerdir. Gökyüzünde bir tane bile bulut bulunmazken Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm daha duasını bitirmeden yağmur yağmaya başladı. Böylece Müslümanlar doyasıya susuzluklarını giderdi.
Yağmur yağdıramayacağını iddia eden münafık ise bu açık mucize karşısında ne acı ki, imana gelmemiş, yine inkâra devam etmiştir.
Yukarıda yağmur duası ile ilgili mucizelerden birkaç örnek verdik. İhtiyaç duyulduğunda Allah’ın Resulü Aleyhisselâtü Vesselâm dua ederek bu ihtiyaç karşılanmıştır. Bu durumu bir de bizler için düşünelim. Bizler kuraklık olduğunda yağmur duasına çıkığımızda veya yağmur yağması için namaz kıldığımızda yağmur yağıyor mu? Yağmıyor ise acaba yapılan duadan netice çıkmadı, dua kabul olmadı diyebilir miyiz? diyemeyiz.
Bediüzzaman Hazretleri bunun sebeplerini şöyle izah etmiştir:
“Yağmursuzluk, bu çeşit dua ve namazın vaktidir, sebep ve hikmeti değildir. Nasıl ki güneş ve ayın tutulması zamanında küsuf ve husuf namazı kılınır ve güneşin gurubuyla akşam namazı kılınır; öyle de, yağmursuzluk, kuraklık, yağmur namazının ve duasının vaktidir.
İbadet ve duanın sebebi ve neticesi emir ve rıza-i ilahidir, faydası uhrevidir. Eğer namazdan, ibadetten dünyevi maksatlar niyet edilse, yalnız onlar için yapılsa, o namaz geçersiz olur. Mesela, akşam namazı güneşin batmaması için ve husuf namazı ayın açılması için kılınmaz.
Öyle de, bu nevi ibadet, yağmuru getirmek için kılınsa yanlış olur. Yağmuru vermek Cenab-ı Hakkın vazifesidir. Biz vazifemizi yaptık; Onun vazifesine karışmayız.
Gerçi yağmur namazının görünen neticesi yağmurun gelmesidir; fakat asıl hakiki, en menfaatli neticesi bu değildir.
Demek ki, yağmur duasının asıl yapılma sebebi yağmuru yağdırmak değildir. Yağmursuzluk karşısında yağmuru verene karşı aciz olduğunu hissettiğini, şayet o vermezse benim yapabileceğim hiçbir şey yok demenin ilan edilmesidir. O halde, dua bir ibadettir. Madem ibadettir. İnsanın yaptığı ibadetlerin de karşılığının asıl verildiği yer ahirettir. O zaman şayet yapılan dua neticesinde yağmur yağmazsa insan niye duam kabul olmadı dememelidir. Böyle bir durumda yapılan duaların henüz vaktinin bitmediği anlaşılmalıdır. Bunun sebebi ise, bunca yapılan halis dualara karşı, rahmeti bol olan Kerem sahibi Cenab-ı Hak’kın onların samimi dualarını kabul etmemesinin söz konusu olmayacağı, ebedi bir saadet adına onları kabul buyuracağının bilinmesidir.
Ayrıca bizim Cenab-ı Hak’tan duamızla istediğimiz şeylerin daha hayırlılarıyla kabul etmesi de söz konusudur. Meselâ, birisi kendine bir erkek evlât ister. Cenâb-ı Hak, Hazret-i Meryem gibi bir kız evlâdı ona verse, "Duası kabul olunmadı" denilmez. "Daha üstün bir şekilde kabul edildi" denilir. Hem Bazen kendi dünyasının saadeti için dua eder. Duası âhiret için kabul olunur. "Duası reddedildi" denilmez. Belki, "Daha üstün bir surette kabul edildi" denilir.
Şimdi de Peygamber Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâmın Ay’ı parmağının bir işareti ile ikiye bölmesi ile ilgili mucizeyi aktarmaya çalışalım.
Ahmet TULGANER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.