- 1018 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Daha Da
DAHA DA
Sevgili dostum,
Dünyada insanları ikiye ayırsak yeridir. Yani “Hayat daha da iyiye gidecek” diyenler ile “hayat daha da kötüye gidecek” diye felaket tellallığı yapanlar. Kötü yorumlayan çoğunlukta iken iyi yorumlayan azınlıkta. Ama en ideal olan ve en azınlıkta kalanlar ise “ Hayat olduğu gibi devam edecek” diyen nötr yani tarafsız olanlar. Hayat bunlara her zaman gülümser.
Sevgili dostum,
“ Hayat kötüye gidecek” diyenlere daha çok ratslıyorum hayatta. Biz ne kadar iyimser olsak da bizim iyimserliğimize bakarak “ Ne kadar da rahatsın” diyenler, ne yazık ki, en sonunda beni de sinir etmeden rahat edemiyorlar. Sanırım onların hayat felsefeside birilerini huzursuız ederek huzura kavuşmak. Başkalarının Huzursuzluklarından huzur bulanların rahatsız insanlar olduklarını da psikologlar söylüyor. Çok psikoloji kitabı okuyan insan olarak kitaplarda buna çok rastlıyorum.
Sevgili dostum,
“Hayat kötüye gidecek” diye düşünenlere ne yazık ki hiçbir söz ve hiçbir kitap , hiçbir nasihat ve olumlu davranış fayda etmiyor: Çünkü kendilerini buna göre ayarlamışlar ve kendileri istemedikçe de iyi ve olumlu düşünmeyi sağlayamayacaklar.
Sevgili dostum,
Olumsuz düşünen ve konuşan, el kol hareketlerini seven, ya da konuşması fayda vermeyen insanlara bunları anlatmamız fayda etmediği zaman mesafe koymak ve uzak kalmak insanı daha huzurlu yapıyor. Böyle durumlarda benim keşfettiğim ilaç “ faydalı kitaplar okumak” Bu ilaç hem ruha huzur veriyor hem de huzur oranımızı artırıyor.
Sevgili dostum,
“Hiçbir şey yapmadan her şeyi beklerim” diyen bir insan tipi var toplumda. Hep ikram edersin, edersin ama ikram ettiklerinin hep kalitesi ve miktarı artsın, daha sıklıkta olsun isterler. “Biz de ona bir şey ikram edelim” diye düşünmek akıllarına gelmez. Bunu hatırlatınca da “Tamam bizde ikram edelim” derler ve ortadan toz olurlar. Ama biz gene de ikram ederiz. “Biliriz ki “veren el alan elden üstündür” “Paylaşmak zenginleşmektir” En çok paylaşmayı sevdiğimiz de bilirsin ki güzel kitaplardan ve gözlemlerden öğrendiğimiz saf ve temiz bilgilerdir. Bu bilgilere layık olmasını ve almasını bilene tabii ki. Senin gibi...
Sevgili dostum,
Son zamanlarda okuduğum “Pozitif Psikoloji”, “Bilinçli Farkındalık” , “Yaratıcı Düşünce “ konulu yabancı kaynaklı ama Türkçe yayınlamış kitapları okuyorum ve bu kitaplarda insanın bilgi dağarcığını zenginleştirerek ufkunu açıyor. Dünyadan yaşanmış örnekler ile anlatılan konular akılda daha çok kalıyor. Biliyorsun bu kitapları ben okuduktan sonra sende merakla okuyacaksın ve başkalarına da okumalarını tavsiye edecek belki de hediye edeceksin. İmkan olsa da ben tüm gençliğe hediye etsem bu kitaplardan. Bu kitapları okumaları için verdiğim Üniversiteli bir kaç öğrenci “okuduğumuz en güzel kişisel gelişim kitaplarıydı Hocam “dediler. Tabii okumak ayrı uygulamak da ayrı. En zoru da uygulamak. İyi uygulamak içinde bir kaç defa okumak lazım. Okuduklşarımızı uygulayabildiğimiz oranda var oluyoruz çünkü. Okuduklarımızı uygulamakta zorlanıyor veya sadece okuyorak fayda sağlayamıyoruz. Bunu da sana itiraf etmekten her zmaan mutluluk duyuyorum dostum. Gerçekler acı da olsa itiraf edilmeli dostlara.
Sevgili dostum,
Sana mektup yazdığım anlar hayatımda en çok huzur bulduğum anlar. “Bilgi paylaşımı yapabildiğin ve paylaştıklarını anlayan dost en güzel dosttur” , “böyle bir dostu olan da manevi en zengin insandır” derim. Bunu da samimiyetle sevdiğim için söylediğimi sen daha iyi bilirsin. Bu mektubun sıcaklığı aynı zamanda kelimelerin sıcaklığından geliyor çünkü.
Sevgili dostum,
Aklıma geldi. Baba çocuğuna teşekkür etmeyi öğretirken “ Hani ben annene para verdiğim zaman annen bana ne der?” Çocuk en saf haliyle demiş “ Daha da ,daha da , der” Biz de yani bilgiyi sundukça, ikram ettikçe insanlar yanımıza bile gelmeden ikramı ayaklarına bekliyorlar ve “ daha da, daha da , daha kalitelisi, daha fazlası” diyorlar.
Sevgili dostum,
İnsanların bu tutumu aslında, doyumsuz ve tatmin olmayan insan tipinin bir ürünü değil mi ?
Sevgili dostum,
Her türlü olumsuz tutumlu insanlara ve çevreye rağmen yapabileceğimizin en güzelini yapmaya çalışmak ve bunun için imkanımız ve kapasitemiz oranında çaba harcamak, bizi gençleştiren, dinçleştiren ve değiştirerek geliştiren sevinçler ve manevi kazançlar değil midir?Bu kazanç da “olumlu düşünen insanlar” ın meyvesi değil mi ? O halde olumsuzluklardan sadece bizi daha güzele götürmek için hayatın bize verdiği ders olarak görüp, bu dersi en azmi kapasitede öğrenerek, hayatımıza katarak, yaşamaya devam etmek değil mi?
Sevgili dostum,
Hayatında engel olmadan başarıyı yakalayan insan “kolay insan” dır ve en küçük sarsıntıda yıkılan insan da bu tür insanlardır. Engelleri aşanlar ise hayatta her türlü fırtınaya karşı güçlü ve dirençli olan insanlardır. Bu insanların başarısı daha kalıcı , yıkılmaları da daha sağlam yapılanmalara giden yapılanmalardır. Bunları “Engelleri Aşanlar” kitabımızda engellerine rağmen dünya ve ülke çağında başarılı işler yapanların hayat hikayesinde de anlatmıştım zaten.
Sevgili dostum,
Bugünlerde yaşadığımız olaylar ve bizim bu olaylara karşı kendi reçetemizi uygulamamız ve başarılı olmamızın sonucu çıktı ortaya. Olumsuz insanlar seni huzursuz ettikten sonra huzura kavuşarak rahatladıktan sonra hayat gene devam ediyordu yaşadıklarımda. Onlar geçici olarak bizi huzursuz etse de “olumlu düşünme” hayatımızın temel felsefesi olduğu zaman bizi sadece anlık huzursuz edebiliyorlar. Biz buna “huzursuz olmak “değil de “hayattan alınması gereken yaşanan ders” olarak gördüğümüzden olumsuzlukları bile olumlu yorumluyoruz seninle. Ne güzel dönüşüm bu.
Sevgili dostum, güzel Kardeşim,
Mektubun başında “konuyu belirledim ama ne yazacağım” diye düşünürken, bir başlangıç yapınca nehir gibi düşünceler beynimizden parmaklarımızın arasından kağıda akıyorlar. Demek ki mektuba başlamak en zor iş. Başladıktan sonra en kısa zamanda tamamlayalım derken bir de bakıyorsun ki mektubun sonuna gelmişiz. Aslında hayatta da her işimiz aşağı yukarı böyle değil mi? Güzel başla, güzel devam et ve mutlu ve huzurlu tamamla. Al sana mektup. Al sana eser, Al sana sorun çözümü.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.