- 301 Okunma
- 2 Yorum
- 4 Beğeni
Yeşilçam'dan Esintiler
En yakışıklı jönün, kimdi derseniz, Taçsız Kral Ayhan Işık derim, hani bıyığından değil, sebepsiz, hemşehrim, Karataş çocuğu diye de değil, yoksa ben doğduktan hemen sonra erkenden terki diyar edip gitmişti, iyi ki, izlerini bırakmıştı da tanışık olduk hiç değilse…
“Hayat demek ölümü beklemek demektir. az çok hepimiz denizi, yıldızları, ağaçları işte falanları filanları göreceğiz, bir çok şeyin tadına bakacağız, sonra da ister istemez gidiyorum elveda şarkısını söyleyeceğiz. öyleyse gideninde kalanında gönlü hoş olsun.” diyordu Sadri Baba, serseri filmindeki repliğinde. Turist Ömer selâmını, çakıyordu uzaklardan.
Çirkin Kral bir şekilde kendince söz ettiriyordu, yolundan, belki acı bir tebessümle, yeşil gözlü, yakışıklı, pehlivan, abim, Tarık Akan’a.
Deli Deli Olma diyordu, en sonunda…
Malkoçoğlu Cüneytim ”savulun len diye uçuyor, atlıyor, ortalığı yıkıp geçiyor, Tarkan, Kartal Tibet’im de imdadına yetişip, Bizanslıların hakkından geliyordu.
Hani, Himmet ağabey’nin altın sayarken habire kafası karışıp duruyordu, fenomen olup çıkıyorlardı her seferinde, Hayretle, Gayretle, Saffetle…
Çiçek Abbas’ım, herkese, çay ısmarlıyordu yine de, “Domates, domates diye” manav züğürt Ağam sokaktan geçiyordu, Domates Güzelim Ayşen’im, “Abla deme bana” diye hayıflanıyordu, Balıkçı güzeli Azizem, Karagözlüm, şarkısını söylüyordu, taksici, Melahat Ablam,”Gazla abicim gazla” diyordu…
Kamyoncu İlyas’in yüzü gülmezken son tahlilde, Deli Kadir kanunlarını sayıp, net sigortalıyordu.
Kınalı yapincakla yüzü bir türlü gülmeyen Hülya Koçyiğitim, unutamadığım, Kurbağalar filminde en iyi performansını sergiliyordu…
Yeşilçam, esiyordu arada, yine de, nice nostaljisiyle…
YORUMLAR
Güzel bir çalışma olmuş
beğeni ile okudum
dilinize yureğinize
sağlık efendim
gerçek hayatta
yüzünüzde gülücükler açsın
Saygı ve esenlikle...