- 376 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aşk Kalbe Ecza
Aşk Kalbe Ecza
Aşk Kalbe Ecza" Şair Muammer Can’ın Ekim 2023’te, KDY Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluşturduğu şiir kitabı. "Aşk Kalbe Ecza, Ben Değil ki Biz ve Son Dem" şiir bölümlerinden oluşan kitap yüz on sayfa hacmindedir. İlk iki bölüm birer dörtlükler şeklinde oluşmaktadır. Şair, zamanla toplumcu şiirden tasavvuf şiirine doğru bir yönelim göstermiştir. Bu kitapta ilahi aşk, tasavvuf, namazın ehemmiyeti, dua, zikir, takva, cihad, nefis terbiyesi, ölüm, fanilik, seyr-ü sülûk gibi birçok dini konuda Müslümanca bir bakışın sergilendiğini söyleyebiliriz.
Şiirlerin hepsini bir solukta sesli okudum. Şiirlerin akılda kalıcılığı, çağrışımları, üslubu ve yalınlığı ayrı bir tat bıraktı damağımda "Gülen azdır gülen azdır/ bu dünyada gülen azdır/ gül açarken bülbül sussa/ suskunluğu güle nazdır" (sayfa 23) Bu mısralarda ki gibi hep bir hatırlatma hep bir nasihat nüveleri barındırılmaktadır şiirlerde. "Huzura ağar ömür/ kül gibi yağar ömür/ kısar uzatır Rahman/ bir güne sığar ömür" (sayfa 36)
İlk dörtlük şiirde, Hz. Mevlâna’nın ’gel’ çağrısına, metaforuna benzer bir yaklaşımla girizgâh yapılmaktadır. "Dil ile değil evlat hâl ile gel/ haram ile değil helâl ile gel/ her bir an gitmeye hazır oturma/ zehir ile değil o bal ile gel" (sayfa 7) şeklinde güzel ve kucaklayıcı bir çağrıdır bu. Tasavvuf anlayışında, zahire karşı bâtın, ten’e karşı ruh, fani dünya hayatına karşı baki hayat gibi değerler öncelenmektedir. Mesela güzellik ve ten, olsa olsa aşkın tutukevi mertebesinde olur anlayışındadır.
Bu şiirlerde okuma ritmi taşıyan hece şiirinin ses uyumundan ve ahenk unsurundan faydalanıldığını görmekteyiz. Başka bir ifadeyle hece ölçüsüyle, şiirlere bir disiplin kazandırılmış olduğunu söylesek yeridir. Şair bir nevi ilahi aşka ulaşma güzergahındadır. Ve bir derviş edasında şiirlerini nakşetmektedir. Bu şiirlerden anladığımıza göre şair, mümteni hülyalar peşinde hiç değildir. Hece şiirlerinde kullanılan farklı kelimelerle birlikte bir farklılık ve bir atraksiyon geliştirilmiş olduğunu da söyleyebiliriz. "Kurgan, kesret, gececil, havar, sütliman, geceye aymak, havas, silgeç, göçelge, ağuş, düşmekler, gabarmak, gülce, ırılmak, açışmak, levlake" gibi bir kısmını burada sıralayabilirim. Bunlarla beraber dini literatürde olan birçok isme ve ifadeye de yer verilmektedir. Konu dahilinde bazı ayetler, Allah’ın isimleri, Kirâmen Kâtibin Melekleri, Peygamber Efendimiz başta olmak üzere, diğer bazı Peygamberler ve Leyla Mecnun gibi klasik edebiyatımızda yer edinmiş bazı simgeleri de bunlara dahil edebiliriz.
Şiirlerde daha çok Yunus Emre izini görmekteyiz desek yanlış olmaz. "Ay battı ayamadım/ sehere doyamadım/ Yunus bana akrandır/ yaşımı sayamadım" (sayfa 68) Başka bir şiirde; "Dilleri hızar ise/ yolları uzar ise/ ben o aşkı neyleyim/ kalbe bir mezar ise" (sayfa 75) Kulaklara aşina, tekerleme tadında ne kadar güzel yalın ifadeler değil mi?
Tasavvufta ki hiçlik tasavvurunu, makamını şair şu şekilde ele alır; "Herkes ben olmak derdinde/ bense yok olmak dersinde" (sayfa 52) Yine başka bir şiirinde; "...Güz idim yaza döndüm/ davuldum saza döndüm/ ben idim bize döndüm/ ben benlikten ırıldım..." (sayfa 93) İnsanların arınması gereken, meşguliyeti gereksiz olan, alacası içinde o kadar çok boş uğraşlar var ki dünyamızda. Bir taraftan hayat, israf edilemeyecek kadar kıymetlidir de. Geçicilikte bu dünya, her geçen gün azalan eyyamlar taşımaktadır. Bunalımlardan menkul hâl ve tavırda olan günümüz insanı, böyle bir dilemmanın içerisindedir bir taraftan. Farkında olabilsek keşke. Yaşadığımız bu kısa hayatlar, yarınlara buruk bir andaç bırakacaktır sadece. Bunlardan alacağımız çok dersler olacaktır muhakkak.
Kimi şiirlerde günümüzün bazı yaşantılarına karşı eleştirilerini de yapar. Günümüzün en önemli sıkıntılarından biri olan edebin, adabın kaybolması ve bunun sonucu olarak ne oldum delisi olunmasıdır. "Nesil şayet hatırlasa andını/ yıkar geçer nefsin büyük bendini/ bilgi ile gelişirken milletler/ soyunanlar çağdaş sanır kendini" (sayfa 34)
Notuna aldığım, şiirlerden bazı bölümleri burada paylaşmak istiyorum izninizle. İroni anlamında; "Güneşe çıkalım dediler, kurbağa korosu vardı/ dedim: o sokak lambası, bu da yapay bir gece..." (sayfa 6) Başka bir şiirde güzel bir tespit; "Göğün üstü ateş/ yerin altı ateş/ ateşler içinde/ yaşıyoruz kardeş" (sayfa 31) Namazın ehemmiyeti hakkında; "Yarın çok geç olabilir/ gel bugün namaza başla/ düne silgeç olabilir/ tövbeni et bir telaşla" (sayfa 41) Nefis hakkında; "Polendim bala döndüm/ ağaçtım sala döndüm/ aştım nefs dağlarını/ halis bir kula döndüm" (sayfa 54) Zahir ve bu bâtın hakkında; "Çok okudum alem gezdim/ tek bulduğum bir iz imiş/ zahir baktım bâtın sezdim/ zahir ilim pek az imiş" (sayfa 58) Şairin, mahlasını kullandığı şiirinden bir bölüm; "...Tabiat ayet ayan/ görür hak dine uyan/ Muammer hadi uyan/ azalan zaman imiş" (sayfa 87) Ölüm hakkında; "...Ölüm gelip çatınca/ görür hakkı batınca/ son nefesi atınca/ dua etsek ne olur..." (sayfa 89)
Şiirlere öz olarak daha çok Müslümanca bir şuur taşındığını söylesek yeridir. Biliş, duyuş ve vukuf halinin şifrelerini duyumsuyoruz. Gerek keyfiyet gerekse de kemiyet bakımından taşınabilecek ruh bu olsa gerek. Yani şiir; kurgudan, düşsel ve yaşanmış olanla şekillenecek bir alan değildir sadece. Mamafih, tasavvuf ve hikemî tarzda, yalın anlatımda olan güzel şiirler okudum. Şair bir murabıt edasında şiirlerine kalem olmuştur. Bütün bu anlatımlarda ki şiirler tasavvufi, behemehal sıratı müstakime taşınmaktadır. Son sözü yine şaire bırakalım ve güzel bir tespitle yazımı nihayetlendireyim. "En büyük devrim İslamiyet’tir" İyi okumalar.
İlkay Coşkun
22.11.2023
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.