Kelebek
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sanki yerinden nefes almak için kalmıştı. Sağa sola anlamsızca adım atıyor, adeta bir kuyu kazıyordu adımlarıyla. Kendi kendine hayıflandı. Oda ıssızlaşarak bir orman sessizliğine büründü.
-’Evet yoruldum,’ dedi üç defa. Ses, boş odada üç kere yankılandı.
-’Evet yoruldum, evet yoruldum, evet yoruldum.’
Kendine geldiğinde içindeki bu sıkıntıyı atmak için karanlıkta masadaki sigarasını aradı el yordamıyla. Pencereye doğru yürüdüğünde diğer yandan çakmakla cebelleşti. Ne kadar uğraşsa da bir türlü yanmadı sigara. Sinirli şekilde mutfağa ocağa doğru yöneldi ve sigarasını yakıp pencereye doğru geri gitti. Gökyüzü ona çok evhamlı geldi. Bulutlar, kasvetli bir şarkıyı çileli bir şekilde söylüyordu rüzgâra. O da mırıldandı, bir kedi gibi.
Sonra bir şiir geçti aklından umarsız:
Kanıksamak bir ayna ise
Ruhun rengi bir deniz kadar mavidir
Ya da saklı olan bir şey işte
İçerde doludizgin...
İçeriye doğru yürüdü tekrar. Oturduğu koltuğa baktı ve sanki onun homurdandığını hissetti. Sonra yeniden bir sigara yaktı. Kitaplıktan rastgele bir kitap aldı eline ve rastgele bir sayfasını açtı. Okuduğu ilk cümleler şunlardı:
’Her şey bir anda başladı. Seni gördüğümde; ördüğümde o düğümü kalbime. Tükenen şeyler vardı hayatımda ve bu tükenmişlikler de beni bitirirken çıktın karşıma. Yoruldum artık saklanmaktan. Her gün yeni bir kapı bulmaktan. Beden değiştirmekten...’
Okuduğu kitabın adı ’Kelebekler ve Kapı’ydı. Kitapta iki aşığın bir kelebek bedenine geçişini anlatıyordu. Bir günlük ömür bittiğinde bir başka kelebeğe dönüşüyorlar, dünyanın farklı uçlarında ve her defasında birbirlerini bulmaya çalışıyorlar.
Kitabı örselemeden bir kenara bıraktı uzun uzun düşüncelere daldı. Yokluğu varlıkla; varlığı yoklukla nasıl terbiye eder insanoğlu dedi. Nasıl anlamaz bir sevgiyi ve onun kanatlarını.
Dışarıdan büyük bir gürültü geldiğinde yağmurun saçlarının yere değdiğini gördü. Şimşek bulutların üzerinde bir kırbaç şakırtısı. Bir bağırış ve suyun haykırışı.
Usulca bir kelebek olsaydım dedi. Sonra aklına o söz geldi:
’Ya kelebekler dünyayı görünce... intihar ediyorsa...’
Yağmura bakarken bir şiir daha okudu sessizce:
Belki de sen bir kuşsun
Belki de ben bir dalım
Sen yeşile konuyorsun
Ben yeşile koşuyorum
İçimden çok içimden
Bazen sakladıklarımız oturuyor hançerimize. İçimizde bir tufan durduramıyoruz bu boşlukta dönen ellerimizi. Susuyoruz çoğu zaman mecburi bir gölgenin altında.
Gidiyoruz içimizde en uzun seferlere.
YORUMLAR
’Ya kelebekler dünyayı görünce... intihar ediyorsa...’
Söğüt kelebeklerin ölüm dansı. Sebebi yapılan bilimsel araştırmalara rağmen bulunamamıştır.topluca uçuşları sırasında izleyenlere görsel sanat yaşatıyor ve sonra kendilerini ölüme bırakıyorlar.doğanın yaşam döngüsünün ardındaki bilinmezliği çözebilmek mümkün mü?
Kaleminize sağlık,