Hece Şiiri Üzerine

• 19 Kasım 2023 Pazar 16:52:36

Dört dörtlük bir hece şiiri olması için 4 salisesi mi, 4 saniyesi mi, 4 dakikası mı, 4 saati mi, 4 günü mü, 4 ayı mı, 4 yılı mı, 40 yılı mı var bu hece şiirin?:)

Yunus, Taptuk dergahına eğri odun yakışmaz diye düşünmüş, Bilirsiniz sanırım hikayeyi. Uzatmaya gerek yok. Yunus 40 yılda Yunus olmuş ama gençliği de gitmiş tabii, lakin şiirleri gitmemiş hala okutur o dönemin ilmi çıtasında ve sonu gelmeyen girdabında çağların manaları daha dalgalanır deryada, ifil ifil eser zihinlere ve gönüllere. Ki beslendiği mecra Arap İslamının Ali koludur. Sonradan bizler bunu Türk İslamı diye literatüre almışız. Sonradan da Ümmetin içinde millet olur mu, Türk’ün hecesi İslamın bayraktarı mı olmalıdır, Türk’ün gerçek öz’ü nerededir, Türk Şiiri neyi hedefler? Şiir bir dine bir millete indirgenebilir mi? Kur’an, şairleri küçük görür, Şair sözü değildir der kitabı? Sonra müstesna kelimesini kullanarak hadi yazın yazabildiğiniz kadar diye yol verir şiir severlere bu inançta.

Hece Türk’ün şiarı ve gururudur. Yıkılmayacak hece yazmak zordur, şahsen:) 20 yıla yakınlaşacak şiir serüvenimde daha yıkamadığım bir şiirim çıkmadı karşıma. Bırakmayı çok düşündüm, lakin bırakılmıyor da. Bu aralar işin kolayına kaçıp beyitlerle idare ediyorum şevkimi. Yani her şiirimde bir kusur çıkıyor, bir pürüz çıkıyor, bir harf, bir ek, bir üslup eksikliği, bir mana buhranı, hedefe varış mısraları ve hedef farklılığı vb vs bir şeyler eksik kalıyor.

Hece şiirinde nelere dikkat etmek gerekiyor? Duraklara, kafiyelere, rediflere, kıta( anlam) sıralamasına...

Bu şiirde durak hatası var mı?
Kafiye zorlaması var mı?
Redif kıyımı var mı?
Kafiye şema tutarsızlığı var mı?
Yakışmayan kelime seçimi var mı?

Şair; sayfasına astı ise hecesini; tüm kalbur ve eleklerden geçirmiştir şiirini. Bizgillerin bencileyin yaptığı hataları yapmamıştır.

Atalar kültümüzde kendimizden yedi kuşak öncesi ve sonrasından sorumluyuzdur. Eskinin her hatasını düzeltmek ve yeniye daha az hatalı veya hatasız; düşünce, ideal, hedef, yol yordam, edep ahlak bırakma sorumluğumuz üzerimize yığılır, yığılır, yığılır bir çığ gibi. Üşürsün, donarsın, buz tutarsın, lakin yanarsın içten içe, eritemezsen buzu hareket edemezsin.

Malum kar yağmaya başlamışken üşüyoruz yine.

Şairlik zor zanaat. Getirisi kendi çabalarına ekonomik girişimciliğine bağlı. Krala, padişaha, tarihte adı anılan büyüklere şiirler yazarsın, veya günümüzde manşetlerle gözümüze sokulanlara ve onların söylevlerine veya topum mühendisliği bağlamında idealist veya dini kurumların şekillendirdiği zihin dünyasında adına tefekkür denilen derin kavramları açıklamaya koyulursun, kahramanlık ile yalakalık arasında ise ince bir çizgi var hesabı, neresinde duracağını da bilemezsin çizginin genelde ilk gençlik ve orta yaşında.

Harbiden hava buz gibi olmuş. Fazla duyar kasmaya da gerek yok, dışarıda kalan üşür, içerde olan keyfini çıkartır hayatın da, şiirin de.

Lakin yakın zaman sonraları pata küte karşımıza çıkacağı belli olan Yapay Zeka şiirlerine karşı da insan türü olarak hazırlanmak zorundasın.

Fazla da uzatmaya gerek yok, ol devenin doğru bir tarafı yok, olan yerleri de kandırmaya kalkışır zihnimizi.

Üstadım, kardeşim, nesildaşım, bana ismini duymadığım bir Türk Şairi ismini bahşet, şiirleriyle tanıştır. Yani çağlar içinde de değişiyor şiir anlayışı. Buna gelişim mi demek durumdayız.

İndus vadisinde, Fergana’da, Asya step ve bozkırlarından, Kafkas dağlarına, Anadoluda Toroslar bir yanda iken Kaçkarlar, Ilgazlar, Köroğlu ...

Hey sen, aloooo, leynnn, efendi, beyimmm, sağır mısın kurbanım, sana diyom sana...

Bana mı, he-sana ya;

Efendim,
Ya hu kar yağarken deniz kenarından bahsetsene, üşüdüm ya hu üşüdüm.

Hııı.