- 488 Okunma
- 1 Yorum
- 6 Beğeni
Kuşları Gördünüz mü?
1
Neşemden gülüp kırıldığım hallerimden uzağım bu ara. Etrafımdakiler de bunun farkında. İyice gömülür oldum içime.
Yaşamak nedir’i düşünüyorum bu aralar çokça. İnsanı düşünüyorum, dünyayı düşünüyorum, insanın yaradılışını ve dünyanın varoluşunu; dünyayla yetinmiyor evrenin nasıl oluştuğunu çokça düşünür oldum. Kendimi, her şeyi sorgular oldum. Sorguladıkça daha çok karıştı kafam. Moralim daha çok bozuldu ve kendimi daha çok çaresiz ve biraz da değersizlik hissettim doğrusu. Ancak, kafamda kopan fırtınalardan sonra kendimi Tanrı’nın sonsuz kudretinin kıyılarında bulmaya başlayınca sahipsizlik duygumdan arınıyorum biraz.
Evet son zamanlarda dünyada yaşanan son olaylarla birlikte, hep tiye aldığım dünyayı düşünüyorum, ahir zamanı, insanları, hayvanları, çiçekleri düşünüyorum.
İnsanın birbirine, dünyaya, hayvanlara ve canlılara yaptıklarını düşünüyorum.
Ölümü düşünüyorum çokça.
Kin’i, nefreti düşündüm çokça, yani birine karşı duyulan nefret ile örülü karanlık duyguyu. İnsanın öldürme içgüdüsünü (!?) öldürme ihtirasını.
Cennet ve cehennem kavramlarını.
Duygularımı tanımlamaya çalışıyorum.
Sonra çocukları düşünüyorum.
Her şeyi düşünüyorum.
Düşünürken kötü insanlar geliyor aklıma an an onlardan nefret ettiğimi düşünüyorum. Nefret ettiğimi hissediyorum, korkuyorum. Nefretimin beni nereye kadar götürebileceğimi, kendimi bir durum olgu karşısında haklı kıldığımda ve aklımın-duygularımın buna sebep verdiğini düşündüğüm kişiden nefret etmeye başladıkça nefretimin beni nereye kadar götürebileceğini düşündüm. Korkuyorum.
Bu düşünceler içinde hep yorgun bir üzüntü gelip yine çöküyor üstüme, bıkkınlık veriyor. Böyle hissettiğim için kendimi suçlu hissediyorum.
Utanıyorum!
Üzerinde en çok kafa yorduğum duygular, merhamet ve utanma duygusu.
İnsanı insan yapan kanımca en yüce iki duygu.
2
Bazı geceler uyanıyorum yorgun ve zamansız uyku(suzluğu)mdan.
Üzüntülüyüm.
Gidip müzik içiyorum.
Şiir içiyorum.
Hüzün ve çaresizlik içiyorum.
Bu duygular boğazlıyor beni, susuyorum.
Utanma duygusu bu aralar ne çok benlik bir duygu oldu diye geçiriyorum içimden şu yazılanları dökerken yazıya.
Goethe’nin; “Dünya, hassas kalpler için bir cehennemdir.” Deyişi geliyor aklıma. Özümsüyorum.
Acıkan kuşları düşünüyorum.
Kedileri ve köpekleri, ağaçları
Yürürken yuvasında ezmeyeyim diye yolumu çokça değiştirdiğim topal karıncayı...
Tv izliyorum.
Haber bültenleri ölüm kusuyor bu ara.
Bir arabanın arka koltuğunda bir adamın kucağında saçları tozlarla dolu ve cennetin göz yaşları ile yıkanmış beyazlar içinde ölümsüz(!) ve sonsuz uykusu içinde minik bir kız çocuğu. Abisi 10 – 11 yaşlarında olsa gerek, kendisinin de yaşayıp yaşayamayacağını bilmeden kardeşini götüren adamdan, son bir hatıra olsun diye ömrü boyunca sağlayacağı, kardeşinin saçlarında bir tutam istiyor ağlayarak...
Bu sahnede dona kalıyorum...
!
!
!
D a ğ ı l ı y o r u m...
...
3
Sonra, başka bir gün başka bir sahne;
Bir çocuk
Küçük bedenine ne çok yük kalbine ne büyük acıları sığdırmış
Ellerinde kardeşinin minik sessi bedeni için kefen sırası bekliyor.
Aklıma Nagasaki katliamında Amerikalı fotoğrafçının çektirdiği o unutulmaz fotoğraf; sırtında ölmüş kardeşini taşıyan, kalender duruşlu küçük Japon çocuğu geliyor aklıma.
Kefen sırası bekleyen bu Filistinli çocuk da o Japon çocuk gibi vakur duruyordu ama ‘kim bilir içinde ne kasırgalar kopuyordur’ diye düşündüm.
Başka bir görselde mavi poşet içindeki evladının ölü bedenine son kez sarılan anne!
Üzüldüm!
Utandım!
Normal şartlarda bu görüntü insanı üzüntüden ölür. Alıştık mı normalleşti mi? Diye düşünürken bundan bile utandım.
Bu ara hep böyle; yemek yerken, çay içerken utanıyorum. Otururken, kalkarken, yürürken, uyurken vs vs vs utanıyorum...
Meğer ne çok utanacak zamanlar yaşandı bu son zamanlarda.
Ne çok utanıyorum, bu duygu bir tek bana hasmış gibi.
Ne çok konuşur olduk ölümden, buna da alışmaktan korkuyorum.
Sonra aklıma birden utanma duygumu yitirmekten ya da bu duruma alışma, kanıksamaktan, utandım bir an yani ’’utanamama’ ihtimalinden bile utandım. Sonra bu hâl içinde utanabildiğime bir parça sevindim bile.
...
Sahi haberlerde Gazze bombalanırken o görüntülerde çığlık çığlığa ne yöne uçacağını bilemeyen kuşları gördünüz mü?
Çığlık çığlığa ne yöne uçmasını bilemeyen kuşlar...
Aklıma bombardıman anında çığlık çığlığa her yana koşuşan çocuklar geliyor.
Kuşlar ve çocuklar. Kuşlar ve çocuklar diye sürekli tekrarlayarak kendi kendime. Ölen çocuklar…
Biliyor musunuz o kuşlar o çocukların ruhlarıydı...
...
4
Aklıma birden
Yaralı küçük bir çocuk anestezi müdahale yapılamadığı için acıyı daha az hissedebilmek için Kur’andan bildiği bütün duaları okuyordu.
Öpünce geçer diyecek ve sonra onun ağrısından öpecek kimsesi yoktu.
Siz bu çocuğun acısını hissedebiliyor musunuz?
Eğilip ağrısından öpebilir misiniz?
Sizin de canınız acıyor, yanıyor mu?
Siz de üzülebiliyor, hatta hiçbir suçunuz yokken utanma duygusunu içinizde ya da yüzünün yanmasından hissedebiliyor musunuz.?
Aslında bu ne kurlu bir duygu; sıradan bir birey olarak hiçbir suçunuz olmamasına rağmen utanabilmek!
Sahi suçlu olup utancından ölen var mıdır?
Bu yüzyılda o kadar çok ölünüyorken...
Şimdi, yine kutsuyorum utanma duygumu, vazgeçmiyorum bundan ve çok utanıyorum...
Peki ya siz?
5
Sevgili Tanrım!
Bu sonbaharda, akşamları gökyüzü hep açık ve -Güney-inde semanın, art arda ha bire ne çok ‘yeni doğmuş’ yıldız kayıyor.
Gördün mü?...
Sevgili Tanrım!
-İsyan değil bağışla!-
Bu mevsim bütün çocuklar sana küsler…
!
YORUMLAR
İnsan insana zulmediyor ve kendi kıyametini hazırlıyor giderek artan bir hızla
Tanrının suçu yok kendisi için bir şeyler yapmamaya yemin etmiş insanlar gözleri güçten başka bir şey görmüyorken Tanrı napsın akıl fikir vermiş oku düşün sorgula demiş
dinlememiş dinlemiyor hala ısrarla insanlar duymuyor ve görmüyorlar
Koskoca dünyaya sığamaz oldular
savaşsız duramıyorlar artık gözlerini de vicdanlarını da kalplerini de kan bürümüş
saçma sapan ve bilinçsizce davranışlarıyla insanları dahası doğsun doğmasın çocukları gözlerini kırpmadan katlediyorlar
bu hırs bu yersiz edersiz kavga bitmediği bitirilmediği sürece o aydınlık gökyüzünden daha nice kuşlarla yıldızlar kayacak boş yere sönüp gidecek ışıkları 😥