- 893 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Anayasa nedir, neden gereklidir, nasıl olmalıdır, kimler ve nasıl hazırlamalıdır?
İnsan denen meçhul, garip bir canlı türü; öncelikle kendisini tanıyan ve barışık olan, çevresiyle uyumlu ve dengeli, toplumdaki ödev ve sorumluluklarını bilen, haklarının ve görevlerinin alt ve üst sınırlarını kabullenen, her yönüyle güven veren, hakkı temsil eden, evrensel ve kazanılmış hakların bilincinde, doğaya saygılı, bütünün bir parçası olduğunu farkında bir varlık olduğunda ancak varoluşunun ve yaradılışının hakkını vermiş olacaktır.
Bu değerler zincirinin dürüstlük, ahlak, adalet ve hakkaniyetle taçlanabilmesi için öncelikle; bireysel olarak kendimiz söz verdiğimiz, tanımladığımız ödev ve kurallara uymakla, çevremize güven vermiş oluruz. Devamında ve bize dokunsa da toplumsal/hukuksal ve etik kurallara da harfiyen uyarak olgunluğumuzu ve erdemli duruşumuzu aktif hale getirmiş oluruz.
Bir terazinin sağlam olması yeterli değildir. Öncelikle kalibrasyonunun yapılmış olması, doğru tarttığı test edilmiş olması gereklidir. Ayrıca teraziyi kullanan kişinin de ne kadar güven veren bir şahsiyet olduğu önemlidir. Ve neyi, niçin, nasıl, hangi şartlarda, ne amaçla tarttığınız da terazinin fonksiyonunu ortaya koyacaktır.
Önce hasta olduğunuzu kabullenip, hekimin de gerekli olduğuna inanacaksınız. Tavsiyelerine uymayacaksanız, hekime gitmenin bir anlamı yok. Reçete yazdırıp da ilaçları alıp içmeyecekseniz, tedavi umudu da anlamsızdır. Anayasa, yasa ve diğer toplumsal kurallar da bunun gibidir. Algoritmik mantık zinciriyle sorgularsak aynı sonuca ulaşırız.
Önce ahlaklı, adaletli, dürüst, tutarlı, kararlı, ehliyetli bir bireysel iradeye ihtiyaç vardır. Devamında dayanışma içerisinde olan toplumsal bir bilinç gereklidir. Sonrasında ortaya çıkacak olan bir anayasa ancak kalıcı, kapsayıcı ve düzen kurucu olabilir.
Eğer bir anayasa; toplumsal düzen kurmak, yönetmek ve sürdürebilmek için oluşturulacaksa, kesinlikle somut/mantıklı/bilimsel/vicdani insan aklının ortak ürünü olmak zorundadır.
Bireysel ve toplumsal her girişim, eylem, söylem, öngörü ve ilkesel duruşumuz; barış, özgürlük, huzur, refah, paylaşım, dayanışma ve istikrara hizmet etmelidir.
İnsan yalnızca; başkalarına hizmet/kazanç/fayda sunan müşteri, işçi, seçmen, öğretmen, öğrenci değildir. Kendi beklentileri, idealleri, hayalleri, düşleri, kurguları ve planları vardır. Bunları gerçekleştirip bizzat yararlanmayı ve miras bırakmayı arzu eder. Edilgen, aracı, deneysel bir obje olmaktan çok uzak bir yaşamsal yol haritası belirlemek ister.
Beğenmediğimiz bir anayasa ve yasayı; değiştirene kadar onu geçerli kılmazsak; anayasal bir hukuk devleti niteliği ortadan kalkar ve kaos olur. Toplumun bir kesiminin kabullendiği bir anayasayı, diğer kesim geçersiz, hükümsüz ve butlan görecektir. Demokratik, anayasal yurttaşlık bilinci böylece sürekli kan kaybedecektir.
Adil, etik ve dürüst davranış başka nedir ki?... Anayasaya sadakat yemini ederek, milletten aldığı yetki ve vekaletle görev yapanlar; anayasa mahkemesini ve anayasa hükümlerini itibarsızlaştırmak isteyenlerle, yasal mücadele etmesi gerekmez mi? Daha iyi bir anayasal demokratik düzen kurabilmek için buna mecburuz. Bu tavır hukuk devleti olmanın, hukuk güvenliğinin, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının, hakim teminatının devredilemez ve vazgeçilmez şartıdır.
Nasreddin Hoca kardan helva yapmış, misafirlerine ikram etmeden önce tadına bakmış ve kendisi de beğenmemiş. Kendiniz yaptığınız bir yasa veya anayasayı, 3-5 yıl geçmeden, başkalarını suçlayarak tanımaz hale gelirseniz, geri kalmış ülkeler liginin de altına düşmüş oluruz.
Birey ve toplum olarak sorunlarımız çoktur. Beklentilerimiz ve ideallerimiz listelere sığmaz. Anayasa dediğimiz toplumsal mutabakat metni; asli kurucu irade milletin tamamının katılımı, girişimi ve önerisiyle şekillenip, referandumla yürürlüğe girmelidir. Yalnızca T.B.M.M üyelerinin hazırlayıp, geliştirerek son şeklini verdikleri bir anayasa; tek yanlı, noksan, temsilde adaleti sağlamayan, çoğulcu olmayan bir iradenin ürünü olacaktır. TBMM’de temsil edilemeyen partiler, topluluklar, inanç ve kültür aidiyetleri; sahip çıkması gereken bir anayasa metnine müdahil olmaması, çağdaş bir dünyanın ayıbı ve kusuru olacaktır. Anayasa Şurası mı deriz, anayasa meclisi mi olur adı, kurucu meclis mi deriz, TBMM temsilcilerini de kapsayacak şekilde, yasayla geçici bir organ oluşturulabilir. Farklı görüş ve inançlara sahip en az 300 kişilik bir anayasa taslağı hazırlama meclisi; gelen tüm öneri ve talepleri kayıt altına alır. Mükerrer olanları ayırır. Her maddeyi ayrı ayrı müzakere ederek, taslak bir metin ortaya çıkarabilir. Bu anayasa önerisi, TBMM genel kurulunda da görüşülüp ilavaler yapılabilir. Fakat tekrar anayasa hazırlama komisyonundan onay almalıdır. Bu onaydan sonra referanduma sunulan anayasa milletin iradesiyle kabul edilmiş olur.
İlk etaptaki hedefimiz, en az on yıl değiştirme ihtiyacı gerektirmeyen bir anayasa metnini başarabilmektir. Bu bile, olağanüstü bir başarı ve toplumsal bilinç artışının işareti olacaktır.
Ekim 2023 tarihinde, Gülnar Yayınları’ndan 24. kitabım olarak yayınlanan; “Yeni bir Anayasayla Şahlanıp; Ayağa Kalk Anadolu” adlı kitabımda, daha önce hazırlayıp son şeklini verdiğim bir anayasa önerisi bulacaksınız. Gelen öneri ve yeni tespitlerimizle yeni baskısı da yapıldı. Sizlerden gelecek ilave öneri ve eleştirilerle yeni baskılar yapmayı arzu ediyoruz.
Tam mutabakatla hazırlayıp, kabul edebileceğimiz bir anayasa nasip olur mi bilemem fakat en azından; gönlümüzde, düşüncemizde yaşayan ve duvara asabileceğimiz bir anayasamız olsun zamanla daha da kabul edilebilir hale gelip, taslak çalışmalarda dikkate alınacağını umuyor ve bekliyoruz.
Bugüne dek hazırlananlar; vaat ettiği toplumsal ve insani etkiyi yaratamamışlardır. Yenilik, yeni arayışlar, yeni yöntemler kaçınılmazdır. Aynı yöntemde ısrar edip, farklı sonuç beklemek akıl ve mantıkla bağdaşmaz.
Bilim, ahlak, mantık ve adaletle yoğrulmuş anayasal yurttaşlık bilinci; ilkokuldan itibaren, üniversiteye kadar tüm eğitim-öğretim sürecinde her vatandaşa aşılanmalıdır.
Bir yerden başlamadan yol almak mümkün değildir. İlk adımı da başkasından beklemek; olana/sunulana razı olmaktır. Bu yazı bir kitap reklamı değildir. Yitirdiğimiz tüm maddi-manevi değerleri tekrar kazanabilmek için bir işaret fişeğidir. Bir kıvılcımdır, bir tohumdur, bir aşıdır ve topluma çalınan bir mayadır.
Tutuşur mu, tutar mı, yeşerir mi, hastalığı iyileştirir mi?
O size ve tercihlerinize bağlıdır.
Önce “Ayağa Kalk Adalet” dedik, devamında “Ayağa Kalk insanlık” diye haykırdık. Daha sonra
“Ayağa Kalk Anadolu” diyerek coşkumuzun frekansını genişlettik. Bu başlıklarla hece şiirleri yazdık ve
kitaplarımızın adı oldular. Toplumda yerleşip, içeriğini sahiplenecek safi zihinler ve gönüller arıyorlar.
Bizde duyurmak ve önermek düşer.
Şen ve esen kalınız.
Samsun, 11.11.2023
Ali Rıza Malkoç
arm.web.tr
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.