Başlıksız
Güler misin ağlar mısın, ölür müsün yani ölsek kurtuluruz gibi bir hale geldi ülke, tam bir komediye döndü. Hukuğu, siyasetin köpeği olarak tanımlayanların ülkeyi getirdiği durum Yargıtay 3. ceza dairesi galiba, haberlerde gördüm de; Anayasa Mahkemesi üyeleri için suç duyurusunda bulunmuş. Neyse beni ilgilendirmez yüzde 52 düşünsün. Ülkedeki her olumsuzlukta payları var.
Peki, tüm olan biten dış güçlerin oyunu olabilir mi? Uzaylılar telefon açmışlardır Yargıtayın ilgili dairesine neyse işte, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunun demiş olabilir mi? Aslında benim merak ettiğim bu üyeler yani Yargıtaydakiler hangi kuşak hukukçu? Bıyıkları hangi şekil, komünistlerinki gibi mi, ülkücülerinki gibi mi yoksa badem bıyık tipinde mi? Şimdi kalkıp bunlar etöcü veya fetöcü diyemezler herhalde, yoksa derler mi? Ya hu bu 80 kuşağını kim bu ülkenin başına musallat ettiyse veya 68 liler mi nedir, ülkemize güzel çalım atmışlar valla. Bu eski kuşakların vurduğu her top gol oluyor arkadaş. tribünleri de hiç boş kalmıyor. Oradan amigonun biri başlar; vatan millet, diğeri, allah muhammed ali, diğeri gorboçov, stalin der galiba.. tamam olay, alkışlar alkışlar. ardında biraz tarih marih, tasavvuf masavvuf hikayeleri, insandan mı türedik maymundan mı sorgulamaları, tanrı kimin tanrısı tartışmaları unutulur gider nasılsa.
Tahminlerim yanıltmıyorsa ihtimalen bu işte uzaylıların veya marslıların parmağı vardır abi. Yani aklıma başka bir şey gelmiyor.
Sarı öküz hikayesi var galiba eskiler çok anlatır yazardı, sarı öküzü vermeyecektiniz falan diye hikaye anlatırlardı ya, Sünniyi verdiniz Aleviyi verdiniz, 82 darbesinde Sağçıyı verdiniz, Solcuyu verdiniz, 28 şubatta Bademleri verdiniz, Başörtüsü- Türbanı Kamusal Alan diyerek verdiniz bir ara, 15 Temmuzda Khklıları verdiniz, en son seçimlerde de ülkeyi komple verdiniz. Uğur mumcuyu verdiniz, Eşref Bitlisi verdiniz, Bahriye Üçoklar mı biri vardı onu da verdiniz, Muhsin Yazıcıoğlunu verdiniz, Madımakta vermekle kalmadınız yaktınız, Sinan Ateşi verdiniz..
Hepsinin ötesinde berisinde askerimiz fakirdendir, zenginimiz dekontla halleder işini hesabı 40 binden fazla şehit ve nice gazi gitti.
Aslında ülkemizde operasyonu yanlış hatırlamıyorsam Ankara Gar Patlamasında çekmeye başladılar. Hangi yıldı hatırlamıyorum.
Gençler; benim yaş 41. Galiba 20 yıldır pc başındayım bir şekilde yani internette geziniyorum, her işim bilgisayar üzerindendi, işten arta kalan zamanda günlük haftalık yıllık; her gazeteyi topluca gösteren siteler vardır ya hani,( şimdilerde ücretliye geçmeye başladılar) edebiyat sitelerinde bir çok farklı fikirde internettaşımız vardı, şöyle bir gördüğüm okuduğum gözümün iliştiği manşetleri köşe yazıları vb vs yani demem o ki; Anayasa Mahkemesini de verirlerse; ülkemizde Kızılderililerin düştüğü duruma düşeriz. Yani bunun; o fikirlisi, bu dinlisi, şu dinsizi, şöyle bıyıklısı, böyle rujlusu eteklisi, türbanlısı başörtülüsü, tarikatçısı veya cemaatçisi, sağcsı veya solcusu, sünnisi veya alevisi, şehirlisi veya köylüsü farketmez, Anadoluyu köleleştirirler bu gidişe.
Hiç kahramanlığa gerek yok, kim neyi savunuyorsa savunsun, isterse göktaşı düşsün uzaydan, yapacak bir şey yok. Ölümü bekleyen kumrular gibi bir şarkı vardı ya, aynen öyle.
Şimdi bir kaç haberden daha bahsedelim. Çin 2025 yılında robotlarda seri üretime geçecekmiş, gazete veya haber sitelerinde okudum göz ucuyla, Yahudiler daha doğrusu İsrail Yahudileri diyelim savaşta robot desteği almaya başlamışlar, yani yaşarsak 40-50 yıl daha ihtimalen 25 yıla aynı evlere televizyon girmesi gibi veya akıllı telefonların 10 yılda ülke nüfusunun neredeyse yüzde 70 inde bulunması gibi, her aileye bir robot satılır. Artık o robotlar hizmetçisi mi olur ailenin muhasebecisi mi, öğretmene mi, imamı mı bilmem. Robot çağı geldi çattı, yapay zeka konusunda zaten dünya diken üstünde.
Yeni nesillerin içinden zombi çıkar mı veya yolda yürürken birine araba çarptı diyelim koşarız, elimizden gelen yardımı yaparız değil mi veya ambulansı veya polisi ararız. Dünyada bilgi anonimleşmiş ve zihinler ülkeden veya dünyanın her yerinden bir şekilde haber ve bilgi alırken ( doğru veya yanlış) ne yapacak veya hayattan ve ölümden ne beklentisi kalacak bu zihinlerin. Yanlarında birisi kalp krizi geçirse dönüp bakacaklar mı, bakarlar mı?
Sevgi, aşk, huzur mu? Nerde ? Zaten zihinde yaşanıp bitmeye doğru son hızla koşuyor her şey. Yoksa kendi ölüm tarihini önceden belirleyen gençlik gruplarının toplu intiharları mı gündemi belirler geleceği.
Haberlerin veya gazetecilik anlayışında haberin değerini ne belirler mesela? Yani genelde; patlamalar, çatışmalar, zehirlenmeler, aile içi şiddet, dolandırıcılıklar, rüşvetler, taciz ve tecavüzler, gasp hırsızlık ve mafya oluşumları vb vs... yani olumsuz olan her şey haber diye verilir. Ya da yapılan kanuni düzenlemeler, şöyle bir kanun çıktı derler o kanunla neyin değişeceğine dair haberler, gerisi de magazin ve spor haberleri.
İşin gerçeği;
ne Tanrının ve Allahın
veya
kralların ve peygamberlerin
veya
komutanların ve şeflerin
veya
o spor kulubünün ve bu spor kulübünün
veya
dindarlığın ve dinsizliğin
veya
oculuğun ve buculuğun
vb vs vb vs.
Kimse kimsenin umurunda değil gerçek dünyada.
Bu yüzden çağırın gelsin uzaylılar. İnsanın insana verdiği yükün çekilir yanı kalmayacak gibi bu çağda ve önümüzdeki yıllarda.
Bizden sonrakiler düşünsün dedikleri gibi nesildaşların.
Üzgünüm Z ve Alfa Kuşağı kardeşlerim; sizlere berbat bir ülke ve dünya bırakacağız mecburen.
En sevdiğinize emanet olun.
Hürmetlerimle.
...Y...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.