kurtbelen
dün bir kiliseye gittim yaşadığım bölgede
ayakta tek bir duvarı kalmış o da yarım yamalak
bir yanı kırık
bir yanı dökük
harabenin içinde gezinirken sağda solda dağınık haldeki taşlara baktım
pürüzsüz işçiliğe
ki bir ağaca bile şekil vermek zorken
tasavvur edemedim zihnimde
süngürt taşlarından beşik tonoz yapmışlar
kum taşlarına işçilik
granit bloklardan yığma
her biri bir kaç ton ağırlığında
bir zamanlar beş bine yakın nüfusu varmış buranın
ki arta kalan temel kalıntılarına bakınca gözlerimde yükseliyor evler
çoğu kiliseyi gören yamaçlarda
sanırım ayazma deniyordu şu akan çeşmeye
yaşayan tek şey bu olmalı dedim içimden
o günden beridir hep süregelen
ne tuhaf
belki binlerce yıldır akıyor
akıyor ama durmuyor
aynı sesi işitiyordu durduğum yerde duran
kim bilir ne hatıralar taşıyor
neler saklıyor taş duvar arasında
belki acı
belki şuh kahkahalar sinmiştir
belki unutulmaya yüz tutmuş
çocuk oyunlarına şahittir
eğilip
bir elimi taşa
diğerini suya açtım
içtim kana kana
yudumlarcasına tarihi
...
sonra bol bol foto çektim işte
YORUMLAR
"aynı sesi işitiyordu durduğum yerde duran
kim bilir ne hatıralar taşıyor
neler saklıyor taş duvar arasında"
su ve taş insanlık tarihine şahitlik yapıyor. Bazen bizlere acıyarak. Taş, katılığımız karşısında eminim taş kesiliyordur. Su ise bize akışkan olmayı öğretme çabasındadır ve suyun bir felsefesi olduğunu...tarihin içinde ayakta kalmaya çalışan arkeolojik kalıntılar ve kalıntıların içeresinde saklı hayatlar. Ve okuyanın düşüncesine yansıyan hikayeler.
Kaleminizi kutlarım, Çokça tebriklerimle,
fransız
o dönemde yaşayan birinin beş dakikalığına hortlayıp şurada şu vardı burada bu vardı
şunun yeri şurasıydı
bununki burasıydı
işte şu baktığın yerin adı şuydu
buranınki buydu
şunu şen bunu içerlerdi
şurada saklı hazine var
burada define..
Umay Alkım
hımm zaten define hırsızların uğrak yeri.
komik mi ! yoksa üzülmelimiyiz mi ! halimize bilemedim ? define hırsızları kameraya çekip canlı yayın yapıyorlar. Üzülüyorum dünya kültürel mirasını koruyamadığımız için.
fransız
kültürel mirasa zarar vermek
örneğin üzerinde işçilik olan bir kayayı içinde hazine var umuduyla parçalamak
ya da her yeri metrelerce kazıp üstünü kapatmamak.. evet bunlar tahrip edici faaliyetler
ama avcılık öyle değil
bir şeyin izini sürmekten gelir adı
izini sürdüğü şeyin inciini boncuunu araştırır avcı
bu konuda mesela tarihi bilir
araştırır
başka bir gözle bakar objelere
hayalcilikten daha çok gerçekçidir define avcısı
zamanı da vardır az çok parası da bu işlere ayıracak
ama illa bu konuda bir şeylere üzülecekseniz
arkeolojik kazılarda kazı başkanları neden genelde yabancı diye üzülebiliriz mesela
göbeklitepe'de bulunan ilk objenin urfa müzesine götürüldüğünde neden kıymet görmediğini sorgulayabiliriz
örnekler uzayabilir fakat kafidir diye düşünüyorum
yolculuk...... taşların sembolizminde tarihe ve içe yolculuk....
düşünceler..... hayaller.... hayatlar......
ve taşlar... bitmeyen taşlar..... içimizde ki taşlar....
kutlarım. güzel yazıydı ve çok anlamlı
selam ve mutlulukla kalın
fransız
anılara gerçek zamanlı bir dokunuş gibiydi benim için
teşekkürler, selamlar
Taşlar insanın hafızasının derinliklerinde sessizce bekleyen unutulmuş hayatların şahidi gibiydi. Bu taşların altında gizlenmiş hikayeleri ile insanın ölümsüzlüğe olan sonsuz arayışını, taşların çatlamış yüzeylerinin altındaki yaşayan anılarıyla sembolize eder…
Taşlar, benim için birer zaman kapsülü gibiydi. Her bir çatlak, her bir çizik, geçmişin hikayesini anlatan bir kapıdır.. Taşların üzerindeki yazılar, bir zamanlar hayatta olan insanların seslerinin yankıları gibiydi. Bu tabletler, geçmişi canlandıran büyülü anahtarlar gibiydi…
Ancak taşların altında yatan gerçekler, sadece yazılı sözcüklerin ötesine geçen derin bir hikayeydi. İlk itirafçıların taşların olmadığını bilmek, insanın tarihinin taşlarla değil, fikirlerle inşa edildiğini anlamaktı. Taşlar, sadece bir araçtı, gerçek hikaye ise insan zihninde yaşardı…
Taşlarla sohbet etmek, onların sessiz dilini anlamaya çalışmak, zamanın labirentlerinde kaybolmuş bir yolcunun hatırladığı yolları yeniden keşfetmek gibiydi. Tarih ve mitoloji, taşlar üzerindeki yazıların ötesinde, asıl hikayenin insan zihnindeki yansımasıydı. Taşlar, unutulan zamanın şifrelerini taşırlardı ve bu şifreleri çözmek, insanlığın hafızasına ulaşmanın anahtarıydı…
Taşlarla baş başa oturup ağlamak, geçmişin acılarına, zaferlerine ve trajedilerine bir saygı duruşu gibiydi. Taşlar, insanın hayatının belirli anlarını sonsuza taşıyan sessiz tanıklardı. O taşın soğuk yüzeyi altında, hikayelerin derin bir okyanusu yatardı…
Bilir misin, taşların dilini duymak için kulaklarını onlara dayadığında, zamanın sırları bir bir açılır ve taşlar, insanların hikayelerini anlatmaya başlar. ..Tarih ve mitoloji, bu taşların üzerine işlediği yazılarla insanlığın hafızasını korur. Bu yazılar, geçmişi hatırlamanın anahtarlarıdır ve taşlar, bize insanların geçmişini anlatmanın en eski yolunu sunar…
fransız
selamlar