KARCAL'I EDİNİM ÖYKÜM
[ KARÇAL’I EDİNİM ÖYKÜM
Karçal Dergisinin okurla buluşum yolculuğuna çıktığını facebookta görünce; çocukluk ve gençliğimin dolgularıyla yüklü, il imin simgesi dağın adıyla yaşama adım atan dergide gezinmek istenmez mi?
Ardanuç’ da ki yaşıtımdan istedim.
Gelişini dört gözle gözler oldum. Çok ender çalan kapı zilimin sesini duyunca "işte geldi" iç sesimle açtım kapıyı her kezinde. Sonunda postacı benlik numaram karşılığında elime tutuşturdu.
Dergide yaşamımdan izlerle yüz yüze gelebilecek miyim? Dergi beni içine taşıyacak mı? Artvin’ imi gezip, tanıma işlevsizliğimden kurtulacak mıyım? Yarım yüz yıllık değişimleri ile karşı karşıya kalacak mıyım? Sözlü/yazılı basımdan izlediğim çevre saldırganlarının bozduğu doğa yapısı, gem vurulduğunu gördüğüm(2011) Çoruh’un kaybettiği deliliklerinden mutluluğunu/mutsuzluğunu duyumsayacak mıyım?
Duyumlarımla paketi açtım.
Kapağı; usumda saklı yeşillikle karşıladı. Malisukan yaylamızın karşısındaki doğaya baktırdı. O, kilometrelerce uzaktan fiziki kırıklığını gözlemlediğim tepelerde adım adım gezindirdi. Koyağında, deresinde, düzlüğünde...
Koyaklarında kendini gösteren kürtünlerden kartopu yaptırdı. Attırdı sağa sola çocuksu mutlulukla.
Karçal Dağı, çocukluğumda ninemle ilk ve sonbahar aylarında karşımda idi. Sisi ile... Pusu ile... Berraklığıyla... Topurluğuyla...
Günlerime başladığım görünüm...
Kendime geldim. Derginin içinde yol almaya başladım.
İçindekilerde; "Çarlık Yönetiminde Artvin, Borçka’daki Şimşir Ormanlarına Ne Oldu?, Artvin’in Kırsal Turizm Potansiyeli, Osmanlı Dönemi Artvin Nüfus Defterleri, Şavşat Peri Bacaları, ...
Turizm konusu ile Peri Bacaları öncelik aldı. Çarlık dönemi ile babaannem ve yaşıtlarından dinlediğim acı/tatlı esintilerle tanışım. Nüfus defterleri ise, ilgili bir yapıt kitaplığımda. Şimşir ormanlarını da her halde "saldırgan çevre sevmezlerin yaptıkları açgözlülüklerden " diyen içsesimin öngörüsü ilk anda uzak tuttu.
Dergiyi hazırlayan emekçilerle tanışmadan derinlere dalım olamazdı. Geri döndüm "Başkandan ı" okudum.. Başkan’ın çağrısında belediye tanıtım organı olmadığı anlatısı rahatlatsa da bir kamu kurumu şemsiyesi altında ki görünüm, bağımsızlık duyumlu kişiliğime tam dinginlik verdi diyemem.. "Üretkenlikleri ve çabaları sürdürümlü olsun" iç duyumcumun ardından "Karçal" uzanımını inceledim. Emekçilerle el sıkıştık.
Edinimimi görev olarak gördüm. Çünkü; basım-yayım uğraşının kan kaybettiğini görüyorum. Gerçi gazeteler, dergiler sanal ortamdan ses veriyorlar. O sesi de ben duyamıyorum. Kâğıt ve boya kokusuna alışkınlık, bilgisayar ve telefon ekranından okumayı edindiremiyor nedense...
Yeni sayfada "Editörden" başlığı ile göz göze geldik. "Ne şanssızlık " dedirtti. Yerine "yayımcı" terimini ararım da...
Dergide ilerledikçe: doğasının çekiciliği, doğal turizm verimliliği, görmeye değer kalıtlarının yoğunluğu, besin değeri yüksek ürün üretmedeki pırıl pırıl suyu, temiz havası, bitkisel türlülük yönlerinin yerinde gezilerek incelenimi oldukça mutlu etti. Yörenin ekonomik gelişimine doğal niteliğini bozmadan akıl yorulup, çağın bakışı ile çözümler arayış, ülkenin ekonomik yoksulluk yaşandığı bu dönemde üretim dışı bırakılan toprakların üretime kazandırır önermeleri mutlu etmez mi?
İkinci sayıya ulaşımı başaramadım. Aynı yöntemle ulaşayım derken, olmadı. Kanımca; "cadde ve sokak" karışımı engel oldu. Temincimden ikinci kez istemeye de sıkıldım. Çünkü nedenini anlatmakta onu üzmek ve yormak istemedim. Yöreye giden tanıdığa "Hopa ve Borçka otogarlarında çay içim" molalarında gazete satıcısı ya da varsa kırtasiyecilerden araştırmasını elde edemezse Ardanuç’ da ... kırtasiyeden edinebileceğini önerdim. Ama yine başarımsızlık yakamı bırakmadı. Nedeninin üzerinde de durmadım.
Ya üçüncü sayı!... Banka aracılığı ile ödeme yapıp, dekont ve adresimi e’ mail ile ilettik torunla. Gözüm yolda... On /on beş gün sonra iletiyi yineledik.
Yol gözlemek yordu. "Ederi yükseldi de..." kuşkusuna kapıldım. Karçal’ ın doğumunu duyduğum facebook arkadaşıma sordum. Yanıt yerine adresimi istedi. İlettim. Bu arada doğum yeri ile telefonla iletişime kurdum. Ederinde fark olmadığını öğrendim. Adresimi yineledim. Yol giderini üslendim.
Bir aydan fazla uğraşla dergime kavuştum. Kavuşuşum iki dergi ederinden çok ödeme ile oldu. Böylece "üretenin ve tüketenin işinin güçlüğü bilinci bilgim" daha da pekişti. Üzüldüm... PTT’den benzeri gönderilerde geçmişte ki gibi okur/basılı yayın desteğinin olmadığını öğrendim. Aydınlanmanın önüne konan engeli öğrenince üzüldüm.
Yaşamımı devam ettir imde son terk edeceğim tüketim aracım "okuma araçları edinimdir". Sıra ona mı geliyor, sorusuna yanıt arayışım üzüntümü daha da yükseltti. Gezim, dinlencem yoktu. Sinema, tiyatro, az da olsa alkol, sigara, milli piyango tüketimlerimi aşama aşama unuttum. Yediklerimi azaltıp, gazete ve kitap okuma uğraşışımı sürdüreceğim anlaşılan. Ama artı gidersiz ulaşabileceğim okuma araçlarıyla ... 15.04.2023
Himmet Ersoy
]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.