SEVDA KÜLLERİ II
Oya hanımla yürüdük. Biraz sonra ilkin hanımı bir bahçe duvarına yaslanmış olarak bulduk. Alçak bahçe duvarının üzerine ilkokul çocukları gibi dizilip biraz oturduk. merhaba hoşbeş ettikten sonra biraz yürüyelim mi dedim. İlkin hanım olur mansında başını salladı mahcup ve mahsun bir yüzü vardı. Beraberce kalkıp yürümeye başlayınca Oya hanım bir bahane bulup yanımızdan uzaklaştı. Biraz yürüyünce eften püften, havadan sudan konuştuktan sonra artık tanışabilir miyiz dedim. İlkin hanım ciddiyetle evet tanışabiliriz dedi. Ve ben söze başladım. Ben bir çiftçilik yapan adamın oğluyum bize yetecek kadar tarım arazimiz var tarım ve hayvancılıkla uğraşıyoruz dedim. Yüzüne bakınca sıranın kendisine geldiğini anladı kesik kesik kelimeler ile anlatmaya başladı. bir iki kere öksürüp boğazını temizledikçe sonra ben ilkin Cevher Babam İmam emeklisi annem evhanımı dedi. Ben beş kızkardeşin büyüğü ablalarıyım. işte benim hayat hikayemde bundan ibarettir dedi. Biraz yürüdük bir çay ocağının önünden geçerken çay içelim mi dedi ve ardından ekledi malum Dadaşlar çay içmeyi çok severler. Oturduk iki çay iki simit istedik. Çay simit sohbet derken vaktin fazla geçtiğini unutmuşum. Oya hanım telaş içinde içeriye girdi. Oh oh siz oturun çifte kumrular azarı paylanmayı Oya işitsin. Saate baktınız mı akşamın altısı olmuş her taraf kararmaya başlamış. Aceleyle kalkıp hesap istedik. Onlar geç kaldıkları için azar işitmesinler diye siz çabuk gidin yurdunuz kapanır dedim.
Ben hesapları ödemeye doğru gidince ilkin hanım itiraz edecek oldu Oya kolundan tuttuğu gibi dışarı çıkardı. Hesapları ödeyip dışarıya çıktım ve dilime bir türkü pelesenk olmuştu.
Gözlerinin karasına, garip yüreğim vuruldu.
Buna ne denir bilmem ki coşan yüreğim duruldu.
Bir güzele muhabbetim o yar gidince buruldu.
Kara gözler kara gözler bir ateş düşürdü cana.
Al bu canım senin olsun ismini bağışla bana.
Türkü söyleye söyleye öğrenci evine vardım. O zamanlar cep telefonu yoktu. Arkadaşlar sabahtan beri nerddesin bir haberde vermedin diye bana kızıyorlardı. İnsan gittiği yeri haber verir. Ne kadar vurdum duymaz oldun. Ve daha neler neler söylediler. Ama ilk defa soruları cevapsız kalıyordu. Bu durum onları daha da çok sinirlendiriyordu. İşte geldim ne yaygara yapıyorsunuz dedim. Arkadaşlarla çay ocağında muhabbete dalmışız işte biraz geç kalmışım. Biraz mı? Dedi Salih o sabah, bu akşam güya bize tüp getirecektin, yemek yapacaktık. Her zaman bize sorumsuz davrandığımız için kızıyordun ama sen bugün alasını yaptın. Aslında çocuklar çok haklı idiler. Ben evden çıkarken tüp getirmeye diye çıkmıştım.
Yarın Anatomi dersimiz vardı ve ben hiç çalışma fırsatını yakalayamamıştım. Ders çalışmam gerek diye salondan ayrıldım. Okuyordum ama okuduklarımdan hiç bir şey anlamıyordum. Mesut anlaşıldı sende bir şeyler var bak Leyla olmuşsun, kalk yat sabah namazı kalkar çalışırsın dedi. Ben başımı olur manasında salladım ve kalkıp uyumaya gittim. Anladımı diye biran düşündüm fakat lafın gelişi söylemişti. Kalktım duşumu aldım. Yatağa uzandım. Bir türlü gözüme uyku girmiyordu.
Geçten geç uyumuşum. Mehmet Ali’nin sesiyle uyandım. Kalk ezan okunuyor namazını kıl, dersine çalış. Kalktım namazı kıldım. Masanın üstündeki ders notlarını çıkardım çalımaya başladım...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.