Gönlünü Aç
Gönlünü aç, kolay olaydı, ne kavga olurdu ne küslük, ne savaşlar ne de ayrımlar yapılırdı dünyada. Lakin gönül yok, bir mücadele var içimizde, çevremizde, en yakınımızdan en uzağımız olana değin. Eleştirebilirsiniz her şeyi, Tanrıyı, devleti, dini, düşünceleri, inançları, hareketleri, sözler, hatta hayalleri bile eleştirebilirsiniz. Tek bir şartı bu eleştirinin; önce kendinden başla. Sonra en yakınından, sonra birazcık uzağından... en uzağına kadar eleştirebilirsin böylece. Hakkın olur o zaman. Eğer bunu yapamazsan mutlaka takılırsın bir düşünceye, bir insana, bir harekete... Kuyruk olursun mecburen.
Çünkü; sana öğretilenlerdir sana yön veren. Sen kendini öğretemezsen gerisi bir hiç. Kendinden öncekileri taklit edersin sadece. Rol model olunanların izinden suyundan gidersin. Onlar için sinirlenirsin, onlar için üzülürsün hatta sevinir ve savaşırsın. Lakin hiç kimse için barışamazsın, buna hakkın yok. Kendin için barışamıyorsan dünyayla, toplumla, uluslararası ile sen de bir hiçsin. Mücadeleni sana yön çizenler için değil, istediğin yönde yapabiliyor musun hayatında.
Geçenlerde bir kaç şiir ve yazıya denk geldim. Cumhuriyet kötüleniyordu, tepki vermek istedim, lakin boş geldi tepki göstermek de, çünkü alıştık siydik yarıştırmaya inançlar, idealler ve yaşam biçimleri konusunda. Zaten yeterince siyasetçiler, dindarlar, izmciler bu konuda kimseye yer vermiyor.
Çocukları yetiştirmek için iyi olduğunu düşündüğün bir şeyler gösterirsin, okutursun, ezberletirsin. Çocuğun fikri ve hayali tüm yolunu bu şekilde çizersin. Ve dünya üzerinden çoğu çocuk kendini öğretemez kolayınan. Kendini öğretmek dünyanın en zor şeylerinden biri hatta imkansız olabilir mi?
İnsanlar; bizim milletimiz içinde bunlar dindarlar. Osmanlının üç kıtadaki hakimiyetiyle övünüyor da, Anadoluda köleleştirilme noktasını geldiğimizi görmek istemiyorlar. Anadolunun da elden gidebileceğini hiç akıllarına getirmiyorlar. Varsa yoksa 10. ve 19. yy düşünceleri ve inançlarıyla kendilerini bir şeylerin savunucusu sanıyorlar. Atatürk’e demedikleri kalmıyor. Ne ajanlığı ne dinsizliği ne de hainliği...
Bu tip insanlar öğretilenlerden değil mi? Ezberletilenlerden.. İstanbul işgal edilene kadar, Osmanlı sultanı veya yönetiminin nerde olduğunu ne yaptığını sorgulamıyorlar, Yunan Batı Anadolu’da cirit atarken, İtalya Anadolu da en büyük toprak istimlakına girişirken, Rusya kuzey batı ve doğudan Anadoluya girerken, İngilizler, Fransızlar ha keza... Ankara Polatlıdan duyulan Yunan askerinin top seslerini bile sağırlar.
Son yirmi yılda çok çatışma ve savaş görseli gördük, videosu izledik, haberi okuduk. Şimdi bu görselleri Körfez savaşından başlayıp, Irak’a müdahaleye, Mısır darbelerinden, Suriye savaşına, Rusya Ukrayna Savaşından, Balkanlardaki Sırp Hırvat ve Boşnak savaşlarına kadar düşünün ve hayal edin, Polatlıdan düşmanın top seslerinin duyulduğunu? Belki o zaman o cahil güruh Kurtuluş’un büyüklüğünü anlayabilir.
Atatürk’ü, Osmanlının bir subayı olarak küçültmeye çalışıyorlar, Padişah emri ile Anadoluya geçtiğinin alt yapısını hazırlanmış şekilde alıyorlar ve kullanıyorlar. Plevne Savunmasını yapan Paşa’ya övünç madalyası verilince, Paşa hayretler içinde kalıyor, Devleti Aliye bu kadar küçük başarılar için övünç madalyası vermeye başladıysa zaten yıkılmıştır gibi.. Yıl: 1877! Yani Atatürk ve onun nesli daha dünyaya gözlerini açmamış bile. Osmanlı zaten çoktan yıkılmış.
İstanbul 1918 ve 1920 de iki kez işgal bile edilmiş. Gözlerinizi kapayın ve görsel hafızanızı kullanın, İstanbul bugün işgal edilse nasıl görüntüler canlanacak zihninizde? Bunu şimdi de Ankaranın işgal edildiğini düşünerek yapın, neler oluyor, nasıl o duruma gelmiş bir ülke diye. Ordusunun halini düşünün o işgallerden sonra sağa sola dağılmış bir ordu hayal edin. O orduda çocuklarınızı, annelerinizi, dedeleriniz,, akrabalarınızı düşünün. Zaten bir şehir hatta başsehir işgal ediliyorsa o devletin ve milletin halini gözlerinizin önüne getirin. Bunu yaparken de ikinci dünya savaşındaki görüntüleri kullanın mesela. Savaşın acımasızlığı görün zihninizde, Ülkenizin de Filistin gibi olduğunu düşünün şimdi de,
Sonra tekrar düşünün, Kurtuluş büyük bir olay mıdır, yoksa sadece Osmanlı ile Batı ile veya savaş kaybetmekle açıklanabilecek bir olay mıdır. Kurtuluş nedir sizin gözünüzde.
Kadınlara ayrı bir parantez açmak durumundayım. Daha yaklaşık 100 yıl önceye kadar seçme ve seçilme hakkında yoktu. Çünkü dünya kültürü buna izin vermedi hiç 5-6 bin yıllık tarihinde. Tarihte yaşamış kadınların belki de yüzde 1 i şanslıydı bu konuda. Gerisi hepten kuluçka makinesiydi, hatta mal gibi alınıp satılırdı, erkeğin dört adım gerisinden yürümek zorundaydı. Belki görüntüler değişebilir lakin Kızılderililerden İskandinavyaya, Avrupadan Arabistanlara, Çinden,Koreden vb vs kadın hep ikincildi, atıldı. Türklerde de bu böyle değil miydi, elbette öyleydi, maval okumayı bırakalım bu konuda, bir kaç yönetimsel hatunların örnek olarak da gösteremezsiniz bu konuda. Dünyanın her yeri aynıydı. Dünya kaç tane kadın yönetici çıkarmış ki, günümüzde bile saysanız yüzde 1 e tekabül etmez. Çünkü kadın; dini literatürde Adem kemiğidir başka bir şey değil, evrimde ise zayıftır. Yaratılış anlatılarını incelerseniz, kadın hakkında Tanrının sadece hizmetçilik rolü biçtiğini görürsünüz.
İşte Atatürk kadını birinci lige çıkardı bir çok dünya kültüründen önce. Tanrının bile peygamber vb vs görmediği veya sözde vahyetmediği bir cins iken kadın, şimdiki haline bakın. Her yerde söz hakları var ve bu söz hakları bile kıyamet alametlerinden görülüyor tapıcılar tarafından. Kadınlara sormak lazım, seni itip kakan, hizmetçi olarak gören bir Tanrı veya yaratılışa boyun bükmen neden?
Çok güzel yazıları var, romanları var, yöneticilikleri var, teknik çizimleri var. Kadınlar düşünün dünya tarihindeki yerinizi. Ve lütfen sizi insan yerine bile koymayan kültür ve inançlara boyun eğmeyi bırakın. Kendinizi öğretin lütfen. Dünya tarihinin bilinç düzeyine muhalif bir kaç örnek vermek bana düşmez, o örnekleri siz kendiniz vereceksiniz.
Hani demiştik ya yukarıdaki bölümlerde Osmanlı zaten 1877 ve öncelerinden çoktan yıkılmıştı deyi. Romadan geriye İtalya kaldığı gibi Osmanlıdan da geriye Türkiye kaldı. Arasında fark yok. Lakin çağın bilinç düzeyine çok önceden ulaşan insanları da kötülemeyi, dini kültürle fişlemeyi bırakın.
Oysa yukarıda yazdığım çoğu paragrafın konumla alakası bile yok. Konumuz gönlünü açmak? Peki nedir ki bu gönül açmak. Eskiden kalmış bir kaç sözü kopyalayıp yapıştırmak mıdır? Yoksa gönlünü ve zihnini geliştirip çağa açmak mıdır?
Yıllardır kuşak ve nesil muhabbeti yaparım. Yani çağ çoktan yeni yoluna girdi.. 80 öncesinin fikirlerinin, anlayışlarının, dinlerinin, izmlerinin yeni dünyanın bilinç serüveninde yeri yok.
Konuları istemesem de dağılıyor. Osmanlı zaten yıkılmıştı demiştik ya, peki Cumhuriyet ayakta mı? Yoksa 40-50 yıldır bir istila altında mı? Bu istilanın gerçekleşmesi için de birey birey fert fert istila edilmesi gerekiyordu değil mi? Bu başarıldı mı? Eğer ülkemiz 40 yıldır geriye gidiyor ve 20 yıl önceki Enflasyon tabanlı ekonomi planlarını uygulamaya başlıyorsa, 40-50 yıldır bizlere maval okuyan siyasi liderlerimizi düşünelim.
Kimi şeriatçılık sattı, kimi komünistlik, kimi kemalistlik sattı kimi ülkücülük, kimi kimi kimi... Düşünün. Sorgulayın. Geçiniz kendinizi kendi inançlarını veya milletinizi büyük görmeyi. Sadece sorun? Ne ellerin 1 parası bizim 30 paramız diye? Sadece sorun; neden ben ellerin kutsal taşlarına secde ediyorum diye.. Her millet her toplum çağına göre ya önde hareket eder ya geride? Her insan gibi milletlerde öğretebilmeli kendisine..
Konu da iyice karıştı. Neyse bir dizi önereyim; Heimebane. Kadınlar izlesin öncelikle, sonunu bilmiyorum lakin izlediğim ilk 4bölüm tavsiye etmem için yetti, sonraki bölümlerde keşke tavsiye etmeseydim diyecek duruma da düşmek de var. Bilemem.
Özür dilerim okuyucular, kusura bakmayın benim zihnimin başı bir yanda gıcı bir yanda işin gerçeği. Gönlü Aç başlığıyla pek alakalı bir içerik olmadı...
Yine de Atatürk’ü küçük gören, kafir gören, ajan görenlere seslenerek bitirelim. Atatürk’e gönlünüzü açarsanız inanın aydınlık ve nur kaplayacaktır her hücrenizi. Yine de daha önce de belirttik, Atatürk bile bu çağın insanı değildir, lakin kendi çağının zirvelerinden olduğu da aşikardır. Açın gönlünüzü O’na ve tekrar sorun şu soruyu: Cumhuriyet ayakta mı? Yıkıldı mı?
Ayakta ve değerleri hala geçerliyse, düşünün.
Yıkıldı ise neden ve nasıl yıkılmış olabilir yine düşünün.
Sürç i gönül, sürç i zihin ve sürç i lisanım olduysa, affedin ve beni öğretin.
En sevdiğinize emanet olun.
YORUMLAR
Ekreeeemmmm
gece gece ne diyeyim ben sana be çocuk
o Atatürk düşmanları var ya insanlığın da düşmanı
bunu sakın unutma ki bu zihniyetler yarın olunca
bu gün ki düşüncelerinin de düşmanı olacak zihniyete sahip kişiler..
ne yazıp ne söylesek faydası olur mu bilmiyorum...
ama sen yazmaya devam et ne olur çünkü
yazdıklarınla titreyip kendime geliyorum... mesela bu gün bir yazıda
ülkücülüğü devlet bahçeliye yamayan bir yazı okumuştum
o yazıdaki gibi mesela....
neyse daha fazla uzatmayayım yoksa işin ucu ayyuka çıkacak...
selamlar gecemden gecenize sevgiyle hep
Yinsani
atatürk ü yıllardır öğrenemedik ve hala öğrenmeye çalışıyoruz. öyle bir deha ki; insanlar onu tarif etmeye çalışırken bocalıyor valla. çok yönlü bir devlet adamı ve kurtarıcı. böyle bir insa, nasıl kötülenebilir akıl duruyor..
eksik olmayın efenim.
saygılarımla.
Dünyadaki tüm sistemler taraftar yaratıyor nesildaşım. “ yenilsen de yensen de...” Bu mantıkla bir yerlere gelmek zor. Hatalarını görmek ve eleştirmek bir sistemi geliştirir ama olanı da kendine uyarlayıp, aman ne olacak ki diye kuralları eğip bükersen, geleceğin nokta bir öncekinin de altında olur. Buna ilerleme denemez, bu gerilemedir. Afyon bağımlısı gibi sistem bağımlısı olunmaz. Onlar gerçek değil diyerek de sistem aklanmaz. Ben 100. yılımıza kalbi buruk girenlerdenim. Onca mücadele, onca uğraş... Her şeye rağmen bu milletin başına gelen en iyi şey Mustafa Kemal Atatürk olmuştur, böyle bir lider herkese nasip olmaz. Yoksa ne halde olurduk bilemiyorum.
Sağlıcakla kalasın nesildaşım.
Yinsani
efendim, eksik olmayın,
sağlık ve esenlikle hep olun ve hep yazın.