- 327 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
CUMHURİYET.
CUMHURİYET NEDİR?
Dünyada yaklaşık 6000 yıldır devletler var. Bu 6000 yılda “Bizi kral, şah, paşa, bey, ağa, sultan, marki, dük, hanedan, ruhban yönetmesin; biz kendimizi yönetelim!” diyenlerin kurduğu “cumhuriyet”lerin toplam süresi yaklaşık 500 yıl; yani devletler tarihinin ancak %8’i! Cumhuriyetle geçen 500 yılda “Bizi baskın çoğunluklar, imtiyazlı azınlıklar, bir kişi/grup bizim adımıza yönetmesin; yönetim, özgür ve eşit yurttaşların ortak yönetimi olsun!” diyenlerin kurduğu “demokratik cumhuriyet”lerin toplam süresi çok daha kısa. Daha gidecek çok yol var.
Son 6000 yılda dünyada en yaygın devlet biçimi monarşi. Cumhuriyetlerin hem süresi, hem kapsamı çok kısıtlı ve çok yeni. Monarşinin insan kültüründeki etkisi çok derin. Bu tarihsel mirasın derin izleriyle olsa gerek, ne zaman bir kriz çıksa çoğu insan “Bir ağa, bey, paşa, sultan gelsin, bizi kurtarsın!” der. İnsan kültüründe ve siyasetinde son 12000 yıldır baskın kurum olan patriyarşi/erkek egemenliği de gözönüne alındığında, hemen her yerde patriyarşi ile birleşen monarşinin insan kültüründe bıraktığı izlerin nasıl derine indiği anlaşılır. Cumhuriyeti bu monarşik tarihsel birikimin “ölü ağırlığı” ve değişime koyduğu direnç üzerinden değerlendirmek gerek.
“Benim ağaya, paşaya, beye ihtiyacım yok; ben, ortak varlığımızın sorumluluğunu yüklenirim; sorunlarımız hakkındaki kamusal tartışmalara katılırım, çözüm için bana düşen özveride bulunurum.” diyen kaç tane özgür ve eşit yurttaş varsa cumhuriyet de o kadar güçlü olur. Grup kimliğini vurgulayan şarkılar, danslar, rozetler, törenler önemlidir, şüphesiz. Ama asıl önemli olan şudur: “Kendi kendimi yönetme hakkıma sahip çıkıyor muyum?” Bundan da önemlisi ise şudur: “Başkalarını kendimle eşit görüyor muyum? Onların haklarına sahip çıkıyor muyum?”
Egemenliğin kaynağının ne olduğu DEVLET türüne işaret eder; egemenliğin somut olarak nasıl kullanıldığı da REJİM türünü gösterir. Cumhuriyet bir DEVLET biçimidir. Devletin bir kurum olarak ayırt edici özelliği, diğer her kuruma göre üstün bir kurum olmasıdır: şartlar öyle gerektirdiğinde devlet iradesini diğer her kuruma gerekirse zor kullanarak kabul ettirme yetkisine sahiptir. Başka hiçbir resmi veya sivil kurum, ne kadar güçlü ve saygın olursa olsun, devletin tekelinde olan bu yetkiye sahip değildir. Cumhuriyet, monarşi karşıtı bir devlet biçimidir. Biçimi “cumhuriyet” olan devletin tanımlayıcı ilkesi şudur: devletin egemenliğinin kaynağı tanrı, din, aile, hanedan değil, halktır: “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.” Halk, egemenliğin kaynağı olsa da, yani devletin biçimi cumhuriyet olsa da, halkın egemenliğinin somut olarak NASIL hayata geçirileceği, yani nasıl bir REJİM altında yaşanacağı apayrı bir soru olarak karşımızda durmaktadır.
Halkı oluşturan bireyler, hukukla korunan eşit ve özgür yurttaşlar olarak, akılcı kamusal tartışmalar yürüterek, yasama ve yürütme organlarını serbest iradeleriyle yaptıkları özgür ve adil seçimlerle belirleyerek egemenlik haklarını kullanıyorlarsa o zaman halk egemenliğinin kullanılma biçimi, yani siyasi rejim, DEMOKRATİKTİR. Ama pekâlâ bir kişi veya bir kurum (diktatör, ordu, parti, vb.) çıkıp diyebilir ki “Ben halk adına egemenliğe el koyuyorum, halkı temsil ediyorum, seçime gerek yok, seçim yapılacaksa da benim şartlarımda yapılacak, beni seçmeyen seçimi tanımam!” Bu durumda ortada ilke olarak gene Cumhuriyet vardır, ama rejim artık demokratik değildir; yani halkın egemenliği soyuttan somuta geçmemiştir. Halk egemenliğinin soyuttan somuta geçmediği cumhuriyetlerin bir süre sonra devlet biçimi olarak monarşiye, sultanlığa, hatta iktidarın babadan oğula devredildiği hanedanlığa doğru yozlaşma tehlikesi her zaman mevcuttur ve dünyada bunun örnekleri az değildir. Biçimi cumhuriyet olan devletlerin rejimi demokratik olabilir, otokratik olabilir. Keza, özellikle 20. yüzyılla birlikte, biçimi monarşi olan devletler de rejim itibariyle demokratik olabilir, otokratik olabilir.