- 408 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
"Mesela yani: Sultan Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı"
"Mesela yani: Sultan Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı"
Mesela yani, tarihin perde arkasına bir bakalım da görelim efendim. İşte Sultan Vahdettin! Evet, öyle değil mi? Kurtuluş Savaşı’nın başkahramanı olarak gösterilen bu muhteşem şahsiyet, sanki bir çağın yıldızı olarak tarihe adını yazdırmış gibi. Ama durun, işte ben geldim, bu konuyu biraz daha aydınlatmaya.
Sultan Vahdettin, ne yaptı da kurtuluş savaşını başlattı dersiniz? Belki de sarayın pencerelerinden dışarı bakmış, "Mesela yani, ne güzel günler bunlar, neden hâlâ sultan olarak oturuyorum ki ben?" demiştir. Tabii, bu sadece bir tahmin, ama aynı mantıkla devam edersek, her şey mümkün, değil mi?
Sözde Sultan Vahdettin, kurtuluş savaşını başlatan kişi olarak lanse ediliyor. Ama işte mesela yani, gerçekler biraz farklı. Kurtuluş Savaşı, milletin bağımsızlık mücadelesi olarak başladı, Sultan Vahdettin’in tezgahıyla değil. Sanki o, bir sihirbaz gibi elini sallayıp da "İşte, kurtuluş savaşı başladı!" demiş gibi düşünülüyor.
Metaforlarla dolu bu hikaye, sanki masallardan fırlamış gibi. Sultan Vahdettin, kurtuluş savaşının başlatıcısı gibi gösteriliyor, ancak gerçekte hikaye çok daha karmaşık. Tarihi gerçekler, çoğu zaman masallardan daha ilginç ve karmaşıktır. Ve işte mesela yani, gerçeklerle masalların iç içe geçtiği bir tarih sayfası daha!
Unutmayın ki tarih, özgün olayların ve kişilerin karmaşık bir mozaği. Her ne kadar bazıları Sultan Vahdettin’i kurtuluş savaşının başlatıcısı olarak gösterse de, gerçekler farklıdır. Olayları sadece bir bakış açısıyla değerlendirmek, tarihi anlamamıza engel olur. Mesela yani, tarih derslerini daha iyi öğrenmeli ve gerçeklerle masalları ayırt etmeliyiz.
Sultan Vahdettin’in kurtuluş savaşının başlatıcısı olduğuna dair anlatılanlar, sanki bir komedinin sahneleri gibi. Mesela yani, tıpkı Sultan Abdülhamid’in "Hiçbir satırını değişmeden, hiç toprak kaybetmeden" komedisinde olduğu gibi, tarihsel gerçeklerin üzerini biraz kalın bir mizah örtüsüyle örtmek mümkün.
Sultan Vahdettin’i kurtuluş savaşının başlatıcısı olarak sunmak, sanki Sultan Abdülhamid hiçbir toprak kaybetmemiş gibi söylemlerle aynı kategoride yer alıyor gibi. Bu kadar alaycı ve gerçeklerden uzak anlatılara inanmak, tarihin çarpık bir şekilde sunulmasına yol açabilir. Bu da gösteriyor ki, bazen tarih, gerçeklerden çok daha karmaşık ve ilginç bir komedi sahnesi olabilir
.
Mesela yani…👍
YORUMLAR
Bildiğimden değil ama ilk elde akla sorulan var Kurtarıcı Sultan VI. Mehmet ile ilgili:
1) Planının ana hattı neydi? 'Haydi Mustafa, Anadolu'ya geç, bir direniş örgütle, bu örgütlenmeyle Fransızları (Daha güney illeri Fransızlara karşı çarpışmıyordu), İtalyanları (Sevres ile Anadolu'dan en büyük payı alan İtalyanların, bu arada Sevres'e daha var, bu alacaklarından henüz vergeçmemişlerdi), İzmir civarına yerleşmesi olası Yunanlıları yen (O sırada Yunan işgali başlamamıştı), sonra da İstanbul'u ve beni kurtar' mıydı?
2) Plan her ne ise bunun için ordusuz bir subay olan Mustafa Kemal'i mi, yoksa silahlarını bırakmayan tek ordu komutanı, daha yüksek rütbeli, Bakü fatihi (ve tahta çok daha bağlı olan) Kazım Karabekir'i mi seçerdi?
3) Kendisi her hangi bir uluslararası destek aramış mıydı? Yeni kurulan Sovyetlerle ilişkiyi Ankara hükümeti yerine kendisi başlatmayı denemiş miydi? Hadi yaşı ileri idi, elinde gönderebileceği (ve bir İttihatçı olan Mustafa'dan daha güvenebileceği) hiç mi yetişmiş şehzade yok idi?
4) İstanbul'un işgalinin olacağı gün gibi aşikar iken öncesinde Anadolu'ya geçip, bu hareketi bizaat kendisi başlatmayı düşünmemiş miydi? Hem düşman elinde rehin kalmaz, hem de toplumu ikna etmesi gerekmeyen, hali hazırda meşru bir önder olmaz mıydı? Yoksa direniş fikri istila donanmasını görmeden aklına gelmemiş miydi?
5) Madem büyük bir direniş lideriydi neden Ankara hükümetine karşı bu özelliğini göstermemişti? Mudanya'dan kendisinin İstanbul'u terketmesi arasında bir yıl vardı. Malum, daha kısa bir sürede kendisi Kurtuluş Savaşını örgütlemeyi becermişti.
Ama yok. O isimdaşı Mehmet'lerin ilki gibi bölünmüş bir ülkeyi birleştiren, Mehmetlerin ikincisi gibi İstanbul'u tekrar fetheden, Mehmetlerin üçüncüsü gibi savaş alanında zafer kazanan bir sultandı. Hiç bir zaman Mehmetlerin dördüncüsü gibi Viyana'yı alamayan ve İkinci Mohaç Meydan Savaşını kaybeden akrabasının yanı sıra anılmamalı. Saygılarımla.