- 525 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DAĞ DUYGULU BİR ŞAİRDİR BAHRİ SABANCILAR
Yaklaşık on dört yıl boyunca aynı kurumda beraber çalışmış, aynı servisle beraber gelip gitmiştik onunla. Sessiz olduğu kadar dalgın duruşlu, içine kapanık, kaşları yıkık, kafası bozuk gibi duran bir görüntüsü vardı hep onun. Derin ve dertli olduğu belliydi. Deyim yerinde ise bir hüzün küpünü andırırdı o.
Ne var ki bu görüntüsünün altında apayrı bir kişilik; güzel duygularla dopdolu bir ruh, his selleriyle bezeli bir zenginlik gizliydi. Dahası o, az da olsa “ben bilirim” imajı veren ve kendisini tanımayan kişilere “biraz mesafeliyim” mesajı gönderen dış görüntüsünün tam aksine sıcak, naif ve oldukça samimi bir gönlün tecessüm etmiş şekli idi. Bir şiirinde geçen şu dörtlük, onun ne kadar rint tütsülü bir iç coğrafyaya sahip bulunduğunun kanıtı gibidir: “Üstüme gelmeyin böyle devamlı/ Bir bağlı düğümüm, çözülürüm ben/ Şöyle dolanırım; efkârlı, gamlı/ Daldan yaprak düşer, üzülürüm ben!”
Duruşu net, düşüncesi düzgün, kişiliği özgündü onun. Dinen duyarlı veya mütedeyyin birçok kişi, 28 Şubat’ın yürek titretici günlerinde, "Aman geleceği kararmasın!" diyerek çocuğunu imam hatip lisesine göndermekten üçer beşer vazgeçerken; o inadına direnmiş, çocuklarını bu okullarda okutmaya devam etmiş, âdeta "Biz Hep Buradayız" başlıklı şiiriyle "yılmadık, yıkılmadık, ayaktayız" dercesine mert, dimdik bir duruşun temsilcisi olmayı yeğlemişti. Şu dizeler, sanki onun o günlerde ayaklarını yere ne kadar sağlam bastığını gösteren ipuçları gibidir: “Selam ile gönül bitir işini/ Bil ki bir duvarın tuğlalarıyız/ Eğ, niyaz et sonra dikip başını/ Yürü metanetle! Biz hep buradayız.”
Kendisini hasbelkader yakinen tanıma şeref ve onuruna erdiğim Bahri Sabancılar üstadımızdan söz ediyorum. 1959 yılı Haziran’ında Gerede’nin Mürdükler yaylasında doğan aziz şairimizden… Diğer bir deyişle, hani o serbest veya serpiştirme uyaklı dizelerinin yanı sıra; zengin veya tam kafiyeli şiirlerini Mimar Sinan’ın duvarlarını andıran bir mevzunluk ve uyumla âdeta harf harf, kelime kelime ören ve birbirinden kıymetli üç şiir kitabını edebiyatımıza hediye eden derin gönüllü abimizden...
Bolulu olmasından, Köroğlu’na gizli gizli hayranlık duymasından mıdır bilinmez, sanki iki şey olmazsa olmazı gibidir Bahri Sabancılar’ın. Bunlardan biri; bazen onun “Hünkâr Dağlı” şeklindeki müstear isminde, bazen “Dağbaşı Çığlığı”, “Dağın Düzü”, “Dağın Öte Yüzünden” şeklindeki kitaplarının başlıklarında, bazen de şiirlerinin üzerinde ya da içeriğinde karşımıza çıkıveren "Dağ" figürüdür. İkincisi ise, kâh çocukluk yıllarını geçirdiği kâh dedesiyle birlikte çokça anılar biriktirdiği, bundan böyle zaman zaman sosyal medyada resimlerini paylaşmaktan büyük mutluluk hissettiği “Mürdükler köyü”dür… Son derece güzel, yer yer ağaçlarla bezeli, yeşilliği bol, düzlükleri taze çimen kokulu, hafif engebeli tepeli bir coğrafyanın üzerinde yer alır Mürdükler. Kim bilir, belki de Bahri Sabancılar gibi usta bir şairi kucağında büyüten bir arazi olmasından; insanın kulağında otantik, gizemli, derin tınılı bir ağırlık bırakır sanki bu köyün ismi. Hatta resimlerine baktıkça şiir yazası gelir insanın.
Türkçemizdeki hemen her kelimeyi, birer akraba gibi yakinen tanıyan şairimiz, şiirlerinde yeri gelir bu kelimeleri dansa kaldırır, yeri gelir ruhunun en girift dehlizlerine ışık tutturur, yeri gelir Bolu dağlarında dolaşan Köroğlu’nun altındaki at gibi koşturur. Bundan böyle dizelerinin bazısı kırağılar kadar soğuk, bazısı fırından yeni çıkmış somun kadar sıcak, bazısı da Mürdükler yaylasını şenlendiren kınalı kuşlar kadar renkli, vicirdek, kıpır kıpırdır onun.
Tek arzusu, şiirlerin en güzellerini yazmak ve arkasında bu güzel şiirleri bir hoş seda olarak bırakıp büyük bir şair olarak anılmaktır Bahri Sabancılar’ın. Nitekim bu arzusuna kavuşmuş gibidir o. Şiirleri oldukça başarılı, lirik, gür ve bir çağlayandan dökülürcesine coşkuludur. Gün olur Karacaoğlan misali bir aşkın terennüm mangalını tutuşturur o vurgun ve tutkulu dizeleriyle... Bundan böyle “Duru sular gibi yüzün/ Karanlıkla gelir hüzün/ Gece boyu ve gündüzün/ Ben hep seni düşünürüm” mısralarında arar gönlündeki hüznün derunilik kokan tesellilerini. Gün olur ruhunun tefekkür remizli kuytuluklarından feyiz serpintileri aparan bir Yunus olur renksiz, saf saf ve dupduru akan Sakarya’nın çevresinde... Bundan böyle “Gönlüm ateş sanki, kor gibi yanan/ Hasret mızrak mızrak, vermiyor aman/ Derdimle baş başa kaldığım zaman/ Akar gözüm yaşı, silemiyorum.” mısraları dökülür öz öz, söz söz, köz köz sayfalara veya kâğıtlara... Bütün bu yazdığı birbirinden güzel şiirleri; dostları, arkadaşları ve okurlarıyla paylaşmaya gelir sıra sonra. Sosyal medyada paylaşır, basılı yayınlara gönderir, şiir etkinliklerine katılır. Güçlü kalemi, sevilen sesi, aranan çehresi olur şiirsel faaliyetlerin. Zaman zaman şiir okuma şölenlerine davet edilir, ünlü yazar ve şairlerle gezi veya seyahatlere çağrılır.
Nesirle pek arası yok gibidir onun. Henüz düz yazılı bir esere imza atmamış olsa da, bu alanda fazlasıyla yeteneklidir o aslında. Bazen benim veya yakın arkadaşlarının sosyal medyada paylaşılan yazı veya resimlerine cevabı hayli zor olan sorular yöneltir veya yorumlarda bulunur. Buradan edindiğim izlenime göre o, “Nesre yönelse şiir kadar başarılı olur” dedirtecek kabiliyet ve donanımdadır. Hele eleştirileri ani olduğu kadar etkili, ivazsız, sert, açık, gözünü budaktan sakınmaz, zınk diye yerine oturur cinstendir. Belki bu içtenliğinden veya herhangi bir yaranma kaygısı taşımamasından, dokunmaz sert de olsa bana hiç onun eleştirileri. Hatta hoşuma gider, güldürür beni çoğu zaman. Bazen granit kadar sert, donuk, katı; bazen keşkek kazanı kadar çipildek, kaynamalı ve fokurtulu; bazen de cart diye ortasından yırtılan bir karton kadar spontanedir bu dostane eleştiriler. Bazen de bana şaka yapıyor hissine kapılırım onun kama gibi yazımın altına saplayıverdiği bu iyi niyet tandanslı eleştirileri okuyunca. Hatta bazen, arkamdan sine sine yaklaşıp birden karın boşluğuma yumruk atıp kaçan bir afacanın muzipliği gibi gelir bu eleştiriler bana. Bazen de “Bahri Hocam, bu sıcakta iyi gitti gerçekten bu espri, karpuz çatlatan bir pınardan yüzüme serpilmiş soğuk su misali sepserin bir hava estirdi” derim kendi kendime.
Tabii hepten muhalif ve olumsuz değildir Bahri Bey üstadımız. Sadece biraz zor beğenir o. Ama doğrusu doğru, yanlışı yanlıştır. Özellikle şiir konusundaki tespit veya takdirlerini oldukça akıldane ve dediklerine itibar edilmesi lazım gelen bir otoritenin icazeti gibi görürüm. Bundan böyle yaklaşık altı yıl önce sosyal medyada yazmış olduğum bir şiiri beğenip çokça takdir etmiş, “Şiirlerim Müjdeler” başlığıyla şu dizeleri yazmama vesile olmuşlardır: “Şiirlerim müjdeler, boynu bükük şiirlerim/ Dizelerim, çiçeklerim, güllerim, beyitlerim/ Bilirsiniz senelerdir, bugünleri beklerim/ Kutluyorum hepinizi, söz yurdunun titiz şairi/ Bahri Sabancılar da takdir etti bugün sizi/ Beğendiyse şayet, Bahri Sabancılar da/ Bilin ki herkes sizi beğenir demektir bu/ Dostlar düşmanlar, yerliler yabancılar da/ O hâlde bugün şiirler üşümemiştir/ Yazılar yazdadır, yazmayanlar ayazda.”
Hâsılı eskimeyen dostlardandır Bahri Sabancılar üstadımız. Yıllar önce beraber çalıştığımız Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan emekli olmuş bir büyüğümüzdür. Son zamanlarda dünya müşkülü, cismen bizi bir araya pek getirmese de uzaktan uzağa onu sever sayar, ruhunu ve pak gönlünü hissederiz. Sosyal medyadan görüşür, yazışır, birbirimizin yazdıklarını takip ederiz. “Sen bizim ağır abimizsin” der, sağlık ve esenlikler dileriz.
Mesut ÖZÜNLÜ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.