Terli Bir Düşten Uyanıştır Yaşamak
Kıyım yolculukların kalabalık peronlarındayım, vakit hüzzam bir düşünüş
Kaygılı günler biriktiriyor yorgun insanlar, yaşamak dedikleri hazin öpüş
Düşler ekiyorum sevdanın coğrafyasına, yalancı ekranlarda kavga, dövüş
Mevsimler harcıyoruz hoyratça, aşk dedikleri bekleyişle takas edilen ölüş
Gövdesiz güzelliklerle donatılıyor şehirler, kıyıda köşede mesanesiz çöpler. Kaygan duvarlar çöktü, sınırlarda üç boyutlu ışıklar. Doygun ruhunda yaşamın elips kahırlar ekiyor insanlar cilalanmış taşlara, yosun tutmayan yüreklerde kopar iken fırtınalar.
Tozunu toprağa sunan dalların ve yelini dağlardan alıp köylere çeviren anların kırık ışıklarını topluyorum uzaklarda bir yerlerde. Mataramda yaşanmamış yutkunuşlar, ruhumda paylaşılmamış hazlar. Kayıp sırlar topluyorum çıplak dağların mor patikalarından, dudağımda kaynağını arayan türküler.
Kendi kahrının sağanak akışında günler, insanlar hızlı bir çöküşte, aldanışın reyonlarından sahte ömürler beğeniyorlar. Dudak yabancı kalmış hazza, ten kanıyor mızraptaki utkuya, biçare sarılışlarla tutunuyor tutku saza. Türküler yakıyorlar durmaksızın ruhumuzdaki doyumsuz yaşam sazlıklarına.
Uzak sesleri karşılar toprak evler, ocakta dalın çıtırtısı, lambada içli yalnızlık. Köpek sesleri kuru ovalarda, tavlı topraklarda fukaralık. İs kokusu var yorganda, kabuğundan sıyrılmış ağaçlar uykulara beşik oluyor yıllara meydan okuyan samanlı odalar.
İğde sarmış dalı, gölgesinde bir adam. Yanık tenli ağaçlara siper olmuş asırlık dam. Dağların nefesini taşıyor köylere rüzgâr, bayram sevileriyle toz toprak harman. Umutlar yoksul bir mevsim buralarda, anılar mekân, yıllar kıymıkla tırpanlanan mor hicran.
Kımızla kaynayan kanların acı sularını seriyor kadınlar güneşe, damlada hıçkırık kahrı. Tersine akıyor nehirler, damda kar üşürken yosun biriktiriyor denizler. Avuç içimizde hercai bir çizgiyle sevişiyor aşk, korkularla ardına devrilirken yorgun günler.
Sevgiyle demlenen hazların sıcacık yudumlarıydı ateşin bağrında ısınan. Karıştırılmadan önce ruhta dinlenen, dilde dillenen ve gönülleri birbirine yakın eden yakarılardı mesafeleri kat eden. Aşk ve mutluluk uçuk bir mevsimdi, anılarla anları tatlandıran.
Yürek yanık tarlalar gibi kavrulur iken kendi kazanında yoksul bakışlı bir aşk olur yaşamak. Kurumuş su yataklarında sevinç arar bir adam, mırıltıyla şarkılara dönüşür nakarat. Dumanlı dağların yankısıdır özlem, hercai devrilişlerin yalpasıdır oysa yaşamak.
Uğraksız devrilişlerin kıyım bekleyişlerine düş sokulur, avuç içimizin gri faylarına dünleri çağırdığımızda. Arsız bir yaş sağanağı başlar az sonra, zaman geçer, mum eksilir, sus pus olur zemheri bakışlı bir havada. Eskimiş bakışlarımızın çatlak testilerinden mevsimleri yudumlar şiir ve sisli bir aynada ömrümüzün her hali özlemli bir ney sesine sırdaş olur.
Ritmik kulaçlarla böldüğümüz anlarda hayatı, yaman bir edayla susar su, çalkalanır gönlümüz. Sözün kâinatında biz kendimiz olmayı yeğleriz oysa aldanışların kalibresine dünler ve ölgün günler eker iken. Avuçlarımızdaki aldanmışlık suretine gözyaşımız düşmeden şiir bitmez ve bir düş kendi eksenine rest çekerek ruhumuzu terk etmez.
Sırrını kendi küpünde saklayan düşünüşlerin uzak bağlarında ezilmiş tortular biriktiriyor hayat, mataramızda yudumlara böldüğümüz hüzün. Dünler hicaz bir salıncak usumuzda, sargısız gönlümüzün derinliklerinde papatya mezarlığı. Aşkın kırıntılarını topluyoruz yaşamın sunaklarından, yelkenlerimizde asi bir rüzgâr ve terli avuçlarımızın derin çizgilerinde kurbanını arıyor intizarlar.
Selahattin YETGİN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.