- 241 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Nefretten Sevgiye
Önce sevgiyi içsellestirmiş bir canlı, sonrada müsade olursa insan olmak istiyorum.
Oturduğum odanın çıplak duvarlarına sürekli ağlar ören bir kaç örümcek var içimde kendilerine karşı hayranlık beslediğim. Önceki yıllarda yağma yok ki bunlardan birisi odam da veya etrafımda görünüversinler, hemen bir yolunu bulur onları tahtalı köye gönderirdim. Sürekli tavandan yere doğru salgıladıkları sıvıyla telaşlı ve çalışkan bir şekilde ağlar örüşlerine hayran oluyorum şimdi. Ama içeride ağlarına düşecek yeterince av olmadığını da hiç gözardı etmiyorum. Genelde hayvanların becerilerine ve sanatlarına duyduğum hayranlığı asla göz ardı ederek kendimi kandırma gibi bir hezeyana da kapılma cesaretini göremiyorum kendimde bu vesileyle …
Yaklaşık dört yıldan beri öldürmüyorum onları, dağıtmıyorum yuvalarını. Ama bazen temizlik yaparken onları bir şekilde pencerden dışarı savarak daha özgür bir dünyada yaşamalarını istiyorum. Bu esnada havluya sararken bacaklarını kırdıklarım da olsada onları kendi özgün özgürlüklerine uğurlamanın bana verdiği uğurlu mutluluk bura da anlatılmayacak kadar içten ve samimi duygular eşliğinde hüzünüme ve sevinçlerime ortak olmuyorlar dersem, kendimi ezik hissederim bu canlı kardeşlerime karşı. Kısıtlı da olsa özgürlüğün onlar için ne demek olduğunu hem hissediyorum, hem anlıyorum ve de algılıyorum. Gecenin derin bir saatinde tavanda dansederek çiçeklerden havalanan elik sineklerini ağlarında bir öğün edişlerini seyrederken derin derin düşünüyorum. Belki de bir kaç hafta sonra kendiliğinden ölerek bir kaç gün içinde toz olacaklarını düşlerken bir dere kıyısına doğru koşarak gidiyorum hayallerimde. Orada kimseler yoktur diyorum sonra kendi kendime. Sonra da „Rotterdamlı Erasmus’un; Deliliğe Övgü“ adlı eseri aklıma geliyor ve hemen kalkıp okuyasım geliyor. Ama vakit gecenin yarısını geçtiği için tembellik ederek kitaplıkta nerede olduğunu unutmuş olsamda konusunun „insanın cesaretini her koşulda gözünü kırpmadan ortaya koymasını“ tema eden bu güzel eseri daha sonraki günlerde bir kez daha gözden geçirmem gerektiğinin sancısı düşüyor içimi bir anda. Sonra da şu anda daha birçok kitap okumam gerektiğinin sorumluluğuyla; „bırak içinde kalsın“ diye noktalıyorum hayal dünyamı! Sonbahar’ın bu serin 12 derecelik gece havasında sadece Main Nehiri’nin akan bulanık sularının sessiz sesiz akışını düşünerek kendimi Türkü Radyo’dan dinlediğim „mendilimin yeşili“ türküsüyle yeniden başka dünyalara giderek, kimbilir bu türkünün arkasında hangi hikaye yatıyordur diye, Osmanlı zulümün, despotloğunun ve tiranlığının Balkan ülkeleri’ni işgal ederken döktüğü kanın acısından doğan bir „Rumeli“ türküsü olmalıdır“ diyorum içimden bu acılı nağmeyi Tülay’ın o tiz sesinden dinlerken. Gidiyorum, kendi içimden bitmeyen uzun bir yolculuğa çıkmış bir gemi gibi. Bazen yolcular alıyorum limanlarda durakladığımda, bazen de indiriyorum yolcuları kendi hayatlarını kendi içlerinde özgürce yaşamaları adına. Sıkıcı olmuyor bu iç yolculukları, sürekli dolu oluyor gemi gibi insanın içide. Ama son limanda gemiyi demirlemek aynı zamanda bitişe doğru giden bir sonun da başlangıcı oluyor. Babıali’inin dedikoduları gibi içimi son limanda ayrı bir sevinç kaplıyor. Şöhretsiz yeni bir canlılık kazandırıyor örmücek ağlarını şekilden şekile sokarak metaforlaştırmam onlara, yeni diller, yeni yaşamlar adına bir dünya kuruyoryordu. Hayır sadece o elik sinekleri bahtsız bir biyolojik nesne olarak bir öğün olmanın ötesinde beynimde ki tüm düşünceleri oraya odaklaştırmasıyla knsantremi de bir nokta da toplama becerisi gösteren bu örmücekler içimde ki tüm nefret emarelerini sıfırlamasa da sevgiye doğru giden yolu açarak yavaş yavaş huzur kavşağında yürürken kendimi Çeşme müzesinin tepesinden dalgalı denizi seyreder gibi bir havada buluyorum. Beş dakika önce ateş püskürdüğüm örmücekler birden bire bahar esintisi güzelliğinde beni iğde kokulu bir bahçenin içine bırakara gidiyorlar kendi alemlerine … Hoşca kalın diyerek uzanıyorum koltuğa ve devam ediyorum kendimle pazarlık yapmaya! „Haydi kolay gelsin o zaman hayat sana“ diyorum ve susuyorum. Sevgi diyorum, bütün zorluklara karşın yeryüzünü güzelleştirerek ve onu donatacak olan. Nefretten uzaklaşmak gerek bu yüzden.
Sosyolog Hasan Hüseyin Arslan - 24.10.2023
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.