- 341 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GARGAT AĞACININ SENİ İHBAR EDECEĞİ GÜN YAKINDIR
İsrail Kurulmazdan önce Abdül Hamid döneminde Filistin’den toprak isteyen Yahudilere ne demişti: ’’Filistin kanla alındı, kanla verilir’’. Osmanlı döneminde Filistin’in refah seviyesi en yüksek düzeydeydi. Osmanlı’nın elinden çıkınca Siyonizm’in çabalarıyla küçük bir yer alabilen ‘ baskı, şiddet ve zulümle genişlemeyi seçerek, küfrün de desteğini alarak büyüdükçe büyüdü. Dünyanın başına bela oldu. Araplar Filistin’de Yahudilere toprak ; ev sattı ondan böyle oldu diyenler; Eğer geçmişe, biraz geriye gidip tarihi incelerlerse toprak satmadıklarını ancak uluslar arası güçlerin ve Yahudilerin uyguladıkları baskı ve şiddetten dolayı nüfusu seyrelttikleri bilinmektedir.
Zarar görende sadece müslümanlar. Sorun yumağı haline gelen Filistin; Orta Doğu’nun da en sorunlu bölgesi oldu. Orta Doğuyu kan gölüne çeviren Yahudiler dünyayı yeni bir dünya savaşına sürüklemeye çalışıyor. Son dönemde izlediği çatışmacı dış politikayla bölgede daha da yalnızlaşmaktadır. Aşırı milliyetçi ve radikal dinci temellere sahip olan mevcut İsrail Hükümeti’nin, askeri gücüne ve ABD nezdinde sahip olduğu nüfuzuna da güvenerek dengeleri gözetmeden hareket etmeye başlamıştır.
Bir ülkede halk ikiye bölündüyse; fazla uzun sürmez. İsrail Yahudileri kendi içlerinde bölündüler. Bu bölünme inşallah çöküşe doğru ilerleyecektir. Bu durum, hem İsrail toplumunun büyük bir çoğunluğundan hem de uluslararası aktörlerden tepki topluyor olsa da Arap Baharı özelinde Ortadoğu’da ortaya çıkan geniş çaplı değişim dalgası dikkatlerin Libya ve Suriye gibi ülkelere çevrilmesine neden olduğu için İsrail’in izlediği çatışmacı dış politika stratejisi fazla ön planda tutulmamaktadır.
Yeni bir ‘’Nekbe’’ mi başlatılıyor diyede düşünmüyor değilim. Dünyanın başına bela dönek ve en acımasız ülkesi ABD’nin Dışişleri bakanı ne demişti; Ben sadece ABD’nin dışişleri bakanı olarak bulunmuyorum burada. Aynı zamanda bir Yahudi olarak geliyor ve bulunuyorum diye utanmadan İsrail’i cesaretlendirmişti. Nekbe 15 Mayıs 1948 gününün adıdır .büyük felaket, neden büyük felaket; Geriye dönüp baktığımızda bu yana Filistinliler hiçbir günü huzurlu geçirmemiştir. Hamasın başlattığı savaşın diğer adı da bence ikinci bir ‘’Nekbe’’dir.1948 tarihinden sonra Yahudi çeteleri Filistinlileri sistematik göçe zorladı. Batılıların desteği ve ABD’nin silah ve güç desteği ile sürekli baskı uygulayan İsrail işgalci bir tutum izleyerek hep harita değiştirmiş ve toprağını genişletmiştir.
Bugün dünyayı ve Haşa ‘’Allah’ı kıyamete zorlamak’’ dedikleri saçmalığın peşine düşmüşler. Akıllı dedikleri ,medeni dedikleri ABD ;AB, Ve İsrail eğer dedikleri gibi olsaydı tanrıyı kıyamete zorlamak diye saçma bir fikrin peşinden giderler miydi? Demekki bunlar medeni değil, aydın hiç değil, insan hiç değil. Canavarın ta kendisi. İsrailliler Yahudi’nin dışındaki kişilere ‘’İnsanımsı hayvanlar’’ diyebiliyor ve kimseden ses çıkmıyor. Çevresiyle iyi geçinip sorunsuz yaşamayı bırakıp cebelleşmeyi seçen Yahudiler ölümden çok korkarlar. Onun için kıyamete zorlayarak, sadece Yahudi olsun isterler dünyada. Halbuki her gün ölümü eksik olmayan bir hayat yaşıyorlar.
‘’Küfür tek millettir’’ derdi geçmişteki siyasetçimiz. Görüyoruz ki! Bu savaşta herkes tarafını seçti. Utanmazca davranış sergiliyorlar. Bidon kafalı bir bunak geliyor size her türlü yardımı yapacağız diyor, İngiliz geliyor aynı şeyleri söylüyor. Fransız’ı ,Alman’ı hepsi aynı, sadece farklı olan ne biliyor musunuz müslümanlar cılızda olsa seslerinin çıkmaması.
İsrail Hükümeti’nin son dönemde dış politika anlamında katıksız realist argümanlara sarılmasında ve bu bağlamda Türkiye ile ilişkileri dahi gözden çıkarmasında etkili olan iki önemli faktör bulunmaktadır. Bunlardan birisi iç, diğeri de dış politikaya ilişkin olarak değerlendirilebilir. İçeride ekonomi yönetimi zorluyor, geniş çaplı protestolar yapılıyor. Yani içeride çok kültürlü bir Yahudi topluğu var. Çünki İsrail kurulurken çok değişik kültürlü ülkelerden gelen Yahudilerden kurulu bir devlettir. Ekonomik sıkıntılı böyle birçok kültürlü Yahudiler İsrail’in ekonomi politikasını tenkit edip protestolar düzenlemeye başladılar. Çok kültürlü bir topluluk olduğu içinde içeride bir birlik sağlayamadılar. Buda çok parçalı bir sosyo-kültürel yapı arz eden İsrail’de, iç politikanın ekonomi, sosyal refah ve eşitlik gibi kavramlar etrafında şekillendirilmesi istemini körüklemiştir.
Kurulan İsrail hükümetlerinin İsrail’in varlığını tehdit eden düşmanlara karşı birlikte mücadele mottosuna sarılarak ve dinsel-milliyetçi tezlere dayalı bir dış politika üreterek bir arada tutabilmekti. Bugüne kadar oldukça başarılı bir şekilde işletilmiş olan bu dış politika stratejisi, son dönemde ekonomik krizin sosyo-ekonomik ayrımları derinleştirmesi, toplumsal eşitsizliğin ayyuka çıkması ve İsrail’in izlediği çatışmacı dış politikanın İsraillileri daha da yalnızlaştırması gibi sebepler doğrultusunda artık işlerliğini kaybetmeye başlamıştır. İsrail’in en son on yılına baktığımızda dış politika ve içeride bütün çalışmalarını çatışmacı temelleri oturtturduğu görülür. Her gün rüyalarını Filistin’in bağımsız devlet olması süslüyor. Buda dünya devletlerinin Filistin’i tanıması anlamı taşıdığı için uykuları kaçıyor. Son dönemde Hamas ve El Fetih’in, bağımsız Filistin Devleti’nin kurulabilmesi bölünmelerin aşılabilmesi noktasında iş birliğine gideceklerini açıklamaları, İsrail’i korku tüneline sokmuştur.
Şu andaki savaşın bir nedeninin de el Fetih ve Hamas’ın arasını açabilmek için diye düşüyorum. Zira Filistin’in çok bölünmesi onların işini kolaylaştırıyor. Filistin’deki siyasal-toplumsal bölünmüşlüğü etkin bir şekilde kullanan İsrail’in dış politika stratejisine ciddi bir darbe vurmuştur. Bu nedenle İsrail, Filistin’deki siyasal grupların arasını açmaya ve onları yeniden birbirlerinden uzaklaşmaya zorlamak istemektedir.
Geçtiğimiz aylarda ‘’Eilat’’ Şehri yakınlarında düzenlenen saldırılar sonucu İsrail vatandaşlarının ölmesi sonrası, İsrail’in Hamas’ı suçlaması ve Gazze’ye hava operasyonu düzenlemesi bu durumun bir kanıtıdır. Bununla Mahmud Abbas’a Hamas ile iş birliğinin bir fayda sağlamayacağını ve Hamas’ın düzenleyeceği eylemler ile kurulacak bağımsız bir Filistin Devleti’nin temellerini sarsacağı endişesini sağlamaktı. İsrail’in Gazze Saldırısının yapılmasındaki en büyük sebeplerden biriside son dönemde İsrail vatandaşı Araplar ile İsrailliler arasındaki toplumsal kaynaşmanın da artmaya başlamasıdır.
Teritoryal yaşam İsrail için endişelenmeye yeterli bir sebepti. Evrensel imparatorluklara karşı, sınırlı bir toprak üzerinde kurulmuş ve kendi siyasi varlığını bu ülkeden alan devletlere ülkesel (teritoryal) devlet denir. İsrail’in mevcut dış politika stratejisi, halk arasında güvenirliliğini kaybetmiştir. Gazze saldırısı halk nezdinde meşruiyetini yitirmiş bir hükümetin milliyetçi tezlere yaslanarak iktidarını koruyabilme çırpınışlarından başka bir şey değildir. Eğer ABD ve AB çekilse bugün İsrail çöküşü gerçekleşebilir diye düşünüyorum. Ancak ABD Yönetimi nezdinde dahi tepkiyle karşılanan bu hükümetin çok fazla yaşama şansı olmadığı da ortadadır.
İsrail ‘’KUR’an’’ daki ayetlerden biliyorlar ki kıyamet üzerlerine kopacak. Eğer akıllı bir devletse milletine devletine kinlenen bir Filistin ve müslüman güç oluşturmaz. Bugün yaşanılanlara bakılırsa ateş altında var olmaya çalışan çocuklar kinlenecek ve hiç İsrail’e rahat vermeyeceklerdir. Dinamitin fitilini siz ateşlediniz bekleyin: ‘’Gargad ağacının sizi ihbar edeceği gün yakındır’’. Önümüzdeki dönemde İsrail siyasetinde sağduyunun galip gelmesi, yeni Ortadoğu denkleminde barışçıl amaçlarla yer alması, hepimizin dileğidir.
"Söyler isem sözüm savaş, söylemezsem ciğerim baş
Cihan doludur kalleş, her birinden bir taş gelir". Bizim yunus.
=========AR===============
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.