- 222 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Filistin'de Çocuk Omak
FİLİSTİNDE ÇOCUK OLMAK
Filistin toprakları, tarih boyunca çatışma ve savaşların merkezinde yer almıştır. Ancak bu uzun süren çatışma, en çok Filistinli çocukları etkileyen acımasız bir gerçeklik sunmaktadır. Filistin’de çocuk olmak, yaşamın en temel haklarından yoksun bırakılmış bir neslin dramatik hikayesini anlatır.
Gözleri umutsuzlukla dolu küçük bir Filistinli çocuk olan Ahmed, her gün evinin yakınındaki siperlerde yaşamak zorunda. Çocukluğu, patlamaların ve silah seslerinin arasında geçerken, okula gitme hayali bile bir lüks gibi görünmektedir. Onun için güvenli bir oyun alanı hayal edemezken, hayatını tehlikede hissetmekten başka bir şey bilmez.
Ahmed’in annesi, gıda ve su bulmak için her gün uzun bir yolculuğa çıkar. Günün her anında patlama tehlikesiyle karşı karşıya olduğundan, bu yolculuklar annenin yüreğini delik deşik eder. Ancak çocuklarının karnını doyurmak ve biraz su temin etmek için riski göze almak zorundadır. Ahmed’in gözleri, annesinin bu fedakarlıklarını izlerken dolar.
Filistin topraklarında çocuk olmak, acı ve korkunun her anının yaşandığı bir dünyada geçer. Filistinde yaşayan Leyla, her sabah uyanırken içindeki endişeyle gözlerini açar. Babası, kasabanın sakinlerinden biri olarak, Filistin’in özgürlüğü için verilen mücadelede aktif bir rol oynar. Her gün ölümün eşiğinde olmanın farkında olan Leyla, masumiyetini hızla kaybeder.
Leyla, okula gitmek istese de, sık sık gözyaşlarına boğulan annesi tarafından koruma altına alınır. Okulun yakınındaki çatışmalar, öğrencilerin hayatlarını riske atmalarına neden olur. Leyla’nın hayali, bir gün eğitim alabilmenin ve özgürce dolaşabilmenin hayalini kurarken, gerçekler ona vurur.
Geceleri, siperlerin ve bombaların sesleriyle uyanır. Bu sesler, küçük bir çocuğun ruhunu derinden sarsar. Her gece kabuslar onu sarar, kaybettiği arkadaşlarını ve yaşadığı dehşeti hatırlatır. Leyla’nın odasının duvarları, karşı kıyıdaki huzurun ne kadar uzak olduğunu gösteren yıpranmış afişlerle kaplıdır.
Leyla’nın en yakın arkadaşı Yusuf, son saldırıda yaşamını yitirir. Bu kayıp, Leyla’nın içindeki öfkeyi büyütür, ama aynı zamanda barışa duyduğu özlemi daha da derinleştirir. Savaşın sonsuz döngüsünü kırmak ve daha iyi bir yarın için çabalamak isteyen küçük kız, dünya liderlerine ve insanlara çığlık atar.
Filistin topraklarında çocuk olmak, büyük bir trajediye tanıklık etmek demektir. Ancak bu çocuklar, umutsuzluğa meydan okuyan, hayatta kalmaya ve barışı inşa etmeye çalışan kahramanlardır. Onların hikayeleri, dünyanın adalet ve barışı savunma sorumluluğunu hatırlatmalıdır.
Filistin’deki çocuklar, sadece fiziksel tehlikelerle değil, aynı zamanda psikolojik travmalarla da boğuşmak zorundadır. Patlama sesleri, evlerinin yıkılması ve sevdiklerinin kaybı, çocukların ruh sağlığını tehdit eder. Uykusuz geceler ve kabuslar, çocukların yaşadığı korkunun bir yansımasıdır.
Filistin’deki çocukların hikayeleri, dünyanın dikkatini çekmeli ve barışın ne kadar acil olduğunu hatırlatmalıdır. Bu çocuklar, umutsuzluk içinde değil, gelecekte daha iyi bir yaşam için mücadele eden cesur bireyler olarak görülmelidir. Onlara yardım etmek, dünya için bir görev olmalıdır.
BAÇ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.