- 266 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Absolute Advantage
Üzerinize bombalar yağarken ne düşünürsünüz?
Bunun tek bir cevabı yok. Kime sorsanız farklı cevap verir.
‘Hiç bir şey düşünmüyordum. Sürekli dua ediyordum.’ sıkça aldığınız bir yanıttır. ‘Bir sonraki buraya düşmesin Tanrım’ diye yalvaran duyarsınız. ‘Anne!’ diye ağlayanlar vardır. Yanıt olarak sarsılan sığınağın tavanından aşağı düşen toz ve parçalar gelir. Çavuş etrafa emirler yağdırır, kendi korkusunu unutmaya çalışırdı: ‘Kaldırın şu işe yaramazı yerden! Şimdi sığınak tepesine inecek.’ Sanki bizimkine inmeyecekti.
‘Daha ne kadar sürecek?’ diye sordu Hoult. Hoult yeşillerden biriydi, dört hafta önce temel eğitimini bitirmiş, birliğe katılmıştı. Sabaha karşı başlayan baraj ateşi vakit öğleni geçmesine rağmen devam ediyordu.
‘Daha sürer. Bu iyi kısmı. Bittiğinde hücuma geçecekler. O zaman ak göt, kara göt anlaşılacak.’
‘Ne?’
Hoult iyi bir mahalleden gelmişti. Çok da işçi sınıfının tarzına hakim değildi.
‘Yani kim ölecek, kim kalacak, göreceğiz demek istiyorum.’
‘Ölmeyiz, değil mi?’
Dalga mı geçiyordu benle iyi çocuk Hoult? Niye bizim birliğe geldiğini sanıyordu ki? Birileri öldü ya da bacağı filan koptu da, Hoult bize katıldı. Temmuz başından beri birliğin yarısından çoğu değişti. Hatta gelenler de değişti. Hoult’a cevap veremedim, yakındaki bir patlama sığınağı iyiden iyiye sarstı.
...
Bir süredir ateş kesildi. Çavuş bana:
‘Git bak bir teğmene. İyi durumda mı?’ dedi.
Teğmen Reuel sarsılmış gözükmüyordu. Baraj sırasında büzüldüğü köşesinden çıkmış, sarıldığı defterini masanın üzerine koyup yazmaya devam etmişti. Yazmak da onun bombardman ile başa çıkma yoluydu. Tahminimce patlamalar boyunca sindiği yerden hayaller kuruyor, atışa ara verildiğinde de çıkıp onları yazıyordu.
‘Teğmenim, iyi misiniz?’
Beni gördüğüne çok şaşırmış gibiydi. Biraz bana, beni delip arkama, siperlerle odasını ayıran, tavandan asılmış kirli battaniyeye baktı. Sonra başını olumlu şekilde sallayıp, yazdığına geri döndü.
Çavuşa dönüp, her şeyin yolunda olduğunu söyledim. O da beni zaiyat listesi çıkarmaya gönderecekti ki, bombardman tekrar başladı. Kendimi sığınakta, Hoult’un yanında buldum.
En çok kayıp yeni gelenler arasından olur. Nerede duracaklarını, ne zaman harekete geçeceklerini bilmezler. Ya siperden kafalarını uzatıp bir keskin nişancısının kurşununa kurban giderler, ya da emri duymayıp gaz maskelerini takmazlar. Topçu ateşi yeşildi, kaşardı ayırt etmez, nereye düştüyse onu alır. Bu yüzden de eskiler yeşillerin yanında durmak istemezler; onların uğursuz olduğuna inanırlar. Ben ise Hoult’ta bir aptal şansı olduğuna inanıyordum. Belki bana da bulaştırırdı.
...
‘Herkes mevzilere! Geliyorlar’ diye bağırdı çavuş.
Makinelinin başına geçtim. Hoult silahı besleyen kartuşları düzenliyordu.
‘Ne yaparsan yap, kafanı kaldırmadan yap. Gelenlerin asıl hedefi biziz, önce bizi indirmeye çalışacaklar.’
Hoult aptallaşmıştı.
‘Bir de gözünü aç, el bombası filan gelirse geri gönder. Önceliğin bu olsun. Boş boş bakmayı da bırak, belli ki bugüne kadar beceremediler ki ben buradayım’
Bir dereceye kadar sakinleşti, makineye giden kartuşları düzenlemeye başladı. Aslında ne kadar şanslı olduğunun farkında değildi. Makineli tüfek takımıydık. Almanların saldırısı bitip de bizim karşı hücumumuz başladığında Hoult’la ben oturduğumuz yerde kalacaktık. Teğmen istediği kadar düdüğünü çalsın, çavuş sabaha kadar ‘Haydi Lancashire’lılar, bugün için doğdunuz’ diye bağırsın biz kıpırdamayacaktık. Bu yaşamla ölüm arasındaki farktı.
YORUMLAR
AmmaVelakin …
Gecenin karanlığı bana savaşı andırır. Zifiri karanlıkta her şey belirsiz ve anlamsızdır.
Ve bu sorunun ardından insan beyni hiçte alışık olmadığı hislere yani ,savaşın korkunç gerçeklerini ve ardından gelen yaşamın anlamsızlığını duymaya başlar. Sefalet, hastalık, yozlaşmışlık, delilik ve ölüm gibi şeyler, yavaş yavaş hayatınıza girmeye başlar.
İnsanın varoluşsal çaresizliği, modern dünyanın anlamsızlığı ve savaşın dehşeti bu zamanın en çürümüş şeyleridir.
Buna jarşı baş etmeniz gereken şeyler, insan doğasının yozlaşmış yönlerine ve savaş yanlısı acımasızlığa karşı dik durabilmektir. İsrail/Filistin savaşı gibi.